Polatlı memleketim, oraya sekiz yaşımda Haymana’nın bir köyünden geldim. Gençliğimin en güzel günlerini burada yaşadım. Nerelisin diye sorduklarında ilk önce “Polatlılıyım” diyor, sonra Ankara’yı ekliyorum yanına. Nedendir bilmem. Ama böyle.
Kum fırtınası
Bilindiği üzere geçtiğimiz hafta sonu Polatlı’da kum fırtınası yaşandı. Aslında gün diğer zamanlarda olduğu gibi normal başlamıştı. Fakat saat 15:40’ı gösterdiğinde gece karanlığına büründü Polatlı. Elektrik telleri peş peşe patladı. Ve bütün Türkiyeliler ile birlikte dünyanın izlediği ve Polatlıların muhatabı olduğu olağan olmayan bir kum fırtınası yaşandı. “Durmaksızın doğa katliamı yapılan bir gezegende başka ne bekliyordu(n)k ki” diyebilirsiniz. Derseniz de haksız sayılmazsınız.
Nuh’u çağırıyor kapitalizm
Bir süredir olağanüstü doğa olayları rutinleşti. Nedeni enerji, maden ve diğer doğa tahribatçısı şirketler. Çünkü hükümetlerin desteğinde tufana dört nala koşuyor bu şirketler. Türkiye’de çölleşme sürecini başlattılar. Uzmanların söylemesine gerek yok. Nuh’un tufanını güncellemek için çalışıyor kapitalizmin çarkları. Bu nedenle alenen çölleşiyoruz. Çölleşirsek bizi ne bekliyor, gelin onu su üzerinden anlatmaya çalışayım.
İki damla suyumuz var
Dünyadaki toplam suyun tamamını temsilen bir sürahinin içine üç bardak su dolduralım. Sürahimizdeki sudan üç kaşık su alıp ayıralım. Kalan su deniz ve okyanuslardaki toplam su kadardır. Üç kaşık su ise dünyadaki toplam tatlı su rezervini gösterir. Bu üç kaşık suyun iki kaşığı buzullarda, bir kaşığı ise yer altındadır. Kaşığı ıslatan iki damla su nehirlerde ve göllerdedir. Denizlerde yaşayan canlılar dışındaki hayat bu iki damla su sayesinde devam eder/etmektedir. Toplam tatlı suyun bir buçuk kaşığını tarımda, kalanını sanayide kullanıyoruz. İki damla suyun sadece yüzde 8’ini içme suyu ve günlük yaşamımızdaki temizlik gibi işler için kullanırız. İşte Türkiye çöl olursa bu iki damla suyumuz azalacak. Toprağımız bozulacak, iklim değişecek. İklim demişken, Türkiye’nin ayçiçeği üretim merkezi Trakya’da kuraklığa bağlı olarak rekoltede yüzde 40-50’lere yakın kayıplardan söz ediliyor. Yani temel gıda maddelerinden olan yağ için tehlike çanları çalıyor. Bunu da kapitalizmin dişlilerinin arasında çıkan küresel iklim krizinin “eseri” olarak kaydedeyim. Bütün bunlar ne anlama geliyor. Bir avuç enerji ve maden şirketi sahibi kazansın diye topraklar bitkileri besleyemeyecek, suya erişilmeyecek. Kuraklık verimi düşürecek. Eeee sonra? Sonrası, “benden sonrası tufan” diyor, şirketler ve hükümetler…
Polatlı’da yaşanan kum fırtınası geleceğimizin simülasyonu, şirketlerin ve hükümetin yapacaklarını ileten bir elçi. Öyle görelim. Eeee elçiye zeval olmaz! Kum fırtınasına kızmayalım!