Kötü bir gidiş var.
Hem de çok kötü.
Modys ilan etti: Erdoğan rejimi çok “kuvvetli bir devalüasyon” ilan etmek üzereymiş. Bunun sonu “borçlarımı ödeyemiyorum”a çıkar. İflas yani.
Derken AB Libya’ya silah ve çete taşıyan bir Türk deniz ticaret şirketine karşı ilk “yaptırım” kararını açıkladı. Türkiye beş-on Nawtex ilan etsin, yaptırımların arkası gelecek. Ekonomi çöker.
Bu arada BM Türk devletinin işgal ettiği Suriye topraklarında “savaş suçu” işlediğine dair ciddi bir rapor yayınladı. Bunun da sonu, uluslararası mahkemelerde yargılanmaya kadar uzanacak.
Elbette biliyorsunuz: Koronadan ölümler tavan yaptı. İktidar ipin ucunu bıraktı ve “sürü bağışıklığı” politikasına geçti. Yani “sağlıkta liberalizm: Bırakınız ölsünler, bırakınız kalsınlar…” Öyle olunca “serbest ölme” ilkesine uygun olmayan, insanların “özgürce ölme hakkına” müdahale eden “tababete” yani “doktorluğa” karşı savaş açtılar: Türk Tabipler Birliği kapatılsın, doktorlar yargılansın…
Ve elbette virüs “pik” yapınca dolar da “pik” yaptı…Vatandaşın cebindeki para dolar karşısında müthiş eridi, pazardaki hıyarın fiyatı da virüs ve dolar gibi rekor kırmaya başladı.
Keşke kötü gidiş bunlarla kalsaydı.
Kalmadı.
Bir sabah uyandık, her zaman olduğu gibi sabah kahvemizi, çayımızı yudumlarken bir de ne görelim: Uygunsuz bir ekranda, uygunsuz bir gazete, gazetede de hepsinden uygunsuz bir manşet: “S..ktir git Mr. Erdoğan”.
Yunanistan’da yayınlanan bir gazete Türkiye Cumhuriyetinin başına, Türkiye-Yunanistan ilişkiler tarihinde görülmemiş kabalıkta hakaret etmiş.
“İzmir’de denize döktük” diye anlattığımız yıllarda bile hiçbir Yunanistan gazetesi Atatürk’e böyle bir küfür savurmadı. Hiçbir Türk Cumhurbaşkanı böyle bir küfürle karşılaşmadı. İsmet Paşa’ya da, Celal Bayar’a da, darbeci Gürsel’e de, cuntacı Sunay’a da, Korutürk’e de, faşist Evren’e de, Özal’a da, Süleyman Demirel’e de, Abdullah Gül’e de hiç kimse “s…tir git” demeye kalkmadı.
Bu durumda sormamız gerekiyor: Neden şimdi Türk Cumhurbaşkanı böyle galiz bir küfürle karşı karşıya kalıyor?
Saray’daki eşhas, bir Rum gazetesine Türkiye’de dava açacağına, işte bu sorunun yanıtını araştırmalı. “Biz bu duruma nasıl düştük”?
Saray, Yunanistan’daki bu küfür hadisesinden önce, açtığı davalara ve hapsettirdiği binlerce insana bakılırsa, zaten Erdoğan’a çok sayıda Türkün “hakaret” etmekte olduğunu ilan etmişti. Şimdi sıra Yunanistan’daki medyaya geldi.
Ama unutmak olmaz. Amerikan Başkanı Obama Erdoğan’la telefonda tartışırken, “kafanı kırarım” manasına gelebilecek bir beyzbol sopasını sallamıştı.
Bunu Trump’ın mektubu izlemiş, Türk devletinin başkanına “akıllı ol, ahmaklık etme” gibisinden rezil bir dille hitap etmişti.
Belli ki Türk devleti, uluslararası arenada tüm saygınlığını yitirdi. Türk devletini temsil eden adama böylesine kaba davranılmasının biricik açıklaması budur. Türk devleti irtifa kaybetmiş bulunuyor.
Neden acaba?
Çünkü elde dosyalar var. Zarrab dosyası mesela.
17-25 Aralık telefon görüşmelerindeki “sıfırlama” sesleri…
15 Temmuz darbesinin en hassas bilgileri…NATO’cu subayların tasfiyesinde Kremlin’in heyecanı…
Man adasında olup bitenler…
Kürtlere karşı DAİŞ’le ittifakın bütün gizli belgeleri…
Paris’te üç Kürt kadın siyasetçiye karşı cinayetin kanlı delilleri…
Uzatmaya gerek yok. Bu liste bir devletin saygınlığını yerle bir etmeye yeter. Yetti de.
Kanıt mı?
İşte Yunanistan’da yayınlanan gazetenin manşeti. Böyle bir manşet hiçbir devletin başkanına karşı atılmamıştır, atılmaz da. Şu halde Türkiye Cumhuriyeti’nin içine düştüğü bu acınası durumdan mevcut Saray rejimi suçludur.
Prof. Dr. Eser Karakaş, Artı Gerçek’te Erdoğan’a savrulan küfürden bir hayli üzüntü duymuş, gazeteyi ayıplamış, ama ardından da şöyle demiş: “Ancak, bizim de hukuku bu hale getiren Sayın Erdoğan’a kibarca “lütfen artık gidiniz” deme hakkımız da var değil mi?”
Var.
Erdoğan’a sinkaflı cümlelerle hakaret edilmesini önlemenin biricik yolu, milyonların “Erdoğan istifa” diye haykırmasından geçer.
Küfür “çaresizliğin” ya da “alternatifsizliğin” ürünüdür.
O nedenledir ki, gerçek muhalifler Erdoğan’a küfretmezler. “Faşizme, işgale, tecrite son” der ve yürürler…