Hasankeyf artık suların altına gömülen kayıp bir cennet… Yeniden bulunmayı bekleyen bir cennet…
Elif Aydoğmuş
Bir grup arkadaşımla Hasankeyf’i ilk kez 2013’ün Newroz ayında ziyaret ettik. Aslında gidip gördüğümüzün ölüm döşeğindeki hasta olduğunu biliyorduk. Tabi tanısı belli, tedavisi belli bir hastalıktı Hasankeyf’inki… Somali’deki çocuklar gibi önlenebilir bir hastalıktan öldü herkesin, hepimizin gözleri önünde. Evet belki devlet öldürdü Hasankeyf’i ancak öldüren kadar izleyen de suçludur.
İstanbul’dan Batman’a yol alırken tam da yukarda saydığım nedenlerden ötürü Hasankeyf’e gitmek istemedim. Korkunç bir fikirdi, koca tarihi sulara gömülü görmek. Çalışma arkadaşlarımın ısrarlı önerisi üzerine gittim ve gördüm… Hatırlayamadım, üzerinde yürüdüğümüz köprüyü, önünden geçtiğimiz mağara evleri, oturduğumuz çardağın yerini, hediyelik eşya baktığımız standı… İstedikleri de hafızayı silmek değil miydi?
‘Sizi beklerim…’
7 yıl önce gördüğüm manzarayı hatırlamaya çalışırken, Hozan Serhad’ın Ez Kurdistanım şarkısı kulaklarımda… Şarkının nakaratında “Ben Kürdistan’ım, cihanın geliniyim / Yiğitliğin mekanı, büyük kavgayım / Yaşam çeşmesi, varlığın diyarıyım / Sizi beklerim, günü doğururum” diyor. “Sizi beklerim günü doğururum” diyor şimdi Hasankeyf…
‘Adresimi taşımadım’
O sırada Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi aktivist Rıdvan Ayhan da ikamet adresinin hala sular altında olduğunu söylüyor. Ayhan adresini şimdi oturduğu yere taşımıyor. Kim bilir belki hala bir umudu vardır.
Ayhan’la biraz sohbet etmek istediğimi söylüyorum. Konuşmaya pek hevesli değil ancak kırmıyor beni. Ayhan, “Gördüğünüz manzara 12 bin yıllık tarihin yok oluşudur” diyerek sözlerine başlıyor ve devam ediyor: “Çocukluğum burada geçti. Tüm anılarımı bu suların altında bıraktılar. Babamla annemle nasıl yaşadığımı hatırlıyorum. İkamet adresim şuan sular altında görülüyor. Adresimi tepkisel olarak, dünyaya insanlığa ibret olsun diye taşımadım. Buranın sular altından bırakılmasının en büyük nedeni tarihi geçmişi olmayan insanların geleceğinin de olamayacağı düşüncesi. Ben o geçmişi silmemek için adresimi taşımıyorum.”
‘Çivi çakılamazken boğdular’
Hasankeyf’in yüzde 80’inin sular altında bırakıldığını, kalan yüzde 20’sinin de korunmadığını hatırlatıyor Ayhan. “Burası birinci derece sit alanı. Bir çivinin bile çakılması suçken bu devlet kendi yasalarını çiğneyerek burayı suyla boğdu. Ve biz yeterince sahip çıkamadık. Oysa bu tarihin yok oluşu insanlığın yok oluşu anlamını taşıyor” diyerek herkesin özeleştiri vermesi gerektiğini de sözlerine ekliyor Ayhan.
En verimli topraklar
“Mezopotamya havzası dünyanın en verimli topraklarıdır” diyen Ayhan, Hasankeyf topraklarının işletilmesi halinde ülke ekonomisine barajdan daha fazla katkı sunacağını söylüyor.
Ilısu Barajı’nın yapılması ile 199 yerleşim yerinin sular altında kaldığını belirten Ayhan, şunları söylüyor: “Bağı bahçesi hayvanı her şeyi sular altında kaldı. 80 ile 100 bin arasında bir göç oluştu. Bu göçlerin hepsi metropollere kaydı. Bir insan burada bağı ile bahçesi ile uğraşırken bir anda kendini şehrin ortasında buldu. Ve ne yapacaklarını bilemez durumda bu insanlar. Bu havzanın bir an önce boşaltılması ve göç eden insanların yeniden yerleşim yerlerine gelmesi gerekiyor. Bu tarihi doku restore edilirse sadece buraya gelen turistler bile ülke ekonomisine ciddi bir katkı sağlar. Enerji başka yöntemlerle de sağlanabilir. Ancak 12 bin yıllık tarih bir daha geri gelmez.”
‘Neden gelsin turist’
Havuz medyasında, Hasankeyf’in “yeni” fotoğrafları ile turistler akın ediyor diye çıkan haberlerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını sorduğumuz Ayhan, “Sular altında bırakılmadan önce dünyanın her yerinden buraya turist akışı vardı. Bu tarihe dokunurdu insanlar. Sular altında kaldıktan sonra turist buraya neden gelsin. Sadece yerli turist son halini merak ettiği için geliyor. Şuan da Hasankeyf hem ekonomik hem sosyal hem psikolojik olarak çökmüş durumda” diyerek yapılan haberlerin gerçeği yansıtmadığını söylüyor.
Geç değil…
“Burası insanlık mirasıdır. Hiçbir şey için geç değil” diyen Ayhan, “Tüm insanlara, arkeologlara, yazarlara, çizerlere, aydınlara çağrım; Burası bir hazineydi ve burayı gömdüler. İnsanlığın beşiği Hasankeyf’i yok ettiler; böyle bir mantık dünyada yok. Bu barajı boşaltalım, bu tarihi dokuyu çıkarıp açık müze haline getirelim. Bu mağduriyet tüm insanlığın mağduriyetidir. Hasankeyfliler olarak bizler çok üzgünüz. Buradaki barajın bir an önce boşaltılmasını sağlayıp ve başka bir yerde doğanın tarihin tahrip edilmemesi için elimizden geleni yapmamız gerekir” diyor.
Bu nasıl hissettirirdi?
Önemli olan bir diğer konu ise yerleşim yeri sular altında bırakılan insanların kaderlerine terk edilmiş olmaları. Ayhan bu durumu şu sözlerle anlatıyor: “İnsanları mağdur ettiler. Barajı yapmadan önce insanlara tonlarca vaatte bulundular. Ev olacak, iş alanları olacak, istihdam sağlanacak, her şey mükemmel olacak diyerek insanları kandırdılar. Baraj tutulduktan sonra hiçbirini yapmadılar. Şuan Hasankeyflilerin hepsi ekonomik ve sosyal olarak çökmüş durumda. Üzerine bir de insanlar her gün bu manzarayı görüyor ve tüm anılarının sular altında kaldığıyla her gün yüzleşiyor. Bu size nasıl hissettirirdi?”
‘Ana baba toprağımdı’
Ayhan’la sohbetimiz ardından sular altında bırakılan köyün sakinlerine gidiyoruz. Kendilerine söz verilen evler henüz tamamlanmadığı için çadırda kalıyorlar uzunca bir zamandır. Çadır baraj sularının hemen yanı başında. Her gün o “mezara” bakarak uyuyor ve uyanıyorlar. Plastik sandalye de oturan 50 yaşlarında bir kadının yanına yaklaştık. Nasılsın diye sormaya dilimiz varmasa da soruyoruz. Bu manzara karşısında cevabı bilinen bir soru bu. Kadın, “Nasıl olalım? Görüyorsunuz işte” diye veriyor cevabı. İsmini vermek istemeyen kadın biraz sohbet ettikten sonra gözyaşları içinde barajı gösteriyor ve ekliyor: “Burası ana baba toprağımdı. Anılarımızı bu suyun altına gömdüler. Şimdi ne anlatayım ben size…”
Bütün dünya izledi
Kadınla sohbet ederken öfkeli şekilde yanımıza yaklaşan kızı ise “Bu saatten sonra neyi değiştirecek konuşmamız. Bütün dünya izledi bu zulmü. Sebeple değil sonuçla ilgileniyorum ve sonuç ortada. Üzerine konuşmaya gerek yok” diyor. Haklıydılar sitemlerinde. Dedim ya hepimizin gözleri önünde çığlık çığlığa işlendi bu cinayet…
*Atlantis, sulara gömüldüğüne inanılan efsaneleşen kayıp uygarlığın adı…