KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda muhabirlik yapan Saim Yılmaz, yaptığı haberler nedeniyle açılan davada tanıklar ifadelerin kendilerine ait olmadığını söylemesine rağmen ceza aldı
KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda muhabirlik yapan Saim Yılmaz yaptığı haberler nedeniyle 6 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Gazete Karınca’dan M. Şirin Çalışkan’ın haberine göre iddianamede Yılmaz’ın 2007-2010 yılları arasında düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde fotoğraflarının bulunduğu, bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde örgüt lehine slogan attığına, pankart, döviz vs taşıdığına, yasadışı eylem ve faaliyetlerde bulunduğuna dair tespitin olmadığına yer verildi.
Yılmaz’ın takibe alınan telefon görüşmelerinde ise haber müdürü, ajans editörü, başka gazeteciler, milletvekilleri, belediye zabıtası ve belediye meclis üyesi ile yaptığı görüşmeler sanki ‘örgüt mensuplarıyla yapılmış’ gibi gösterildi.
Yılmaz buna da karşı çıkarak, tamamen haber amaçlı yapılan bu görüşmelerde herhangi bir suç olmadığına, zaten görüşme içeriklerinin de bunu gösterdiğine vurgu yaptı.
Haber takibi eylem sayıldı
Saim Yılmaz’ın, Yüksekova’da 21 Nisan 2014’te polis tarafından öldürülen esnaflar Veysel İşbilir ve amcası Mehmet Reşit İşbilir için ‘örgüt mensubu’ ifadesi kullanılan iddianamede, bu da suç olarak gösterildi.
İşbilirlerin cenaze törenine yapılan müdahalenin haberleştirilmesi ise “eylemin meşrulaştırılmaya çalışıldığı” şeklinde kaydedildi.
Tanıklar ifadelerini kabul etmedi
İfade veren tanıkların tamamı ise birbirine benzer cümlelerle Yılmaz’ın DİHA’da çalıştığını, düzenlenen protestoları kamera ile kayıt altına aldığını, bu yolla ‘örgüt propagandası yaptığını’ ileri sürdü. Tanık ifadeleri Yılmaz’ın gazeteci kimliğine işaret ederken, kendi içinde de bir çok çelişki barındırıyordu.
Örneğin tanıklardan biri Kasım ayında gözaltına alınmasına rağmen, ifade tutanağının tarihi Ekim ayını gösteriyordu. Hakkında toplam yedi tanığın ifade verdiği Saim Yılmaz, duruşmalar süresince bu tanıklardan altısı ile yüzleştirildi.
Tanıklardan Erdem Aktı, Zahir Vardar, Serheng Aybar, Uğur Bartin, Abdullah Orhan, ifadelerin kendilerine ait olmadığı veya baskı altında okumadan imzaladıkları yönünde görüş bildirdi ve Saim Yılmaz’ı tanımadıklarını söyledi. İsmet Özşener ise tutanaktaki ifadenin yanı sıra imzanın da kendisine ait olmadığını söyleyerek ifadeyi reddetti.
Bunun üzerine mahkeme heyeti, imzanın incelenmesi için kriminal birime gönderilmesine karar verildi. Gelen yazıda imzanın Özşener’e ait olmadığının tespit edildiği belirtildi.
Bir tek tanıklardan İslam Selen ifadesinin arkasında durdu. Ancak Selen ile Yılmaz hiç yüzleştirilmedi. Bir ara duruşma yapılarak tanık Selen’in ifadesi bir daha alındı, ancak avukat ve Yılmaz’ın duruşmadan haberi yoktu.
SEGBİS üzerinden gerçekleştirildi
Hakkari 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasına Saim Yılmaz ve avukatı Resul Tamur SEGBİS üzerinden katıldı. İddianamede hakkında ‘örgüt propagandası yapmak’ ve ‘örgüt üyesi olmak’ iddiasıyla cezalandırılması istenen Yılmaz için savcı mütalaasını açıkladı.
İddia makamı, tamamı Yılmaz’ın yaptığı haberlerden oluşan dosyada ‘örgüt propagandası yapmak’ suçunun koşulları oluşmadığından beraatini, ancak tanık ifadeleri göz önünde bulundurularak ‘örgüt üyesi olmak’ iddiasıyla cezalandırılmasını istedi.
Duruşmada mütalaaya karşı söz alan Yılmaz, şunları söyledi:
Ben atılı suç tarihinde Yüksekova’da gerek bağımsız gerekse de DİHA’da gazetecilik yapardım. Hiç kimseden çalışmalarım sırasında örgütsel talimat almadım. Haber kaynaklarım, sivil toplum örgütleri, belediye meclis üyeleri ve örgütle ilişkisi bulunmayan sivillerdir. Bunlarla yaptığım görüşmeler hep haber niteliklidir, ben şu anda işsizim fakat mesleğimi yaparken layığıyla icra etmeye çalıştım. İddia makamı benim somut çalışmalarımı değil, 6 kişinin şifai beyanlarına dayanarak cezalandırılmamı istemiştir. Bu kişilerin hepsi beyanlarından dönüp beyanların kendilerine ait olmadıklarını belirtmişlerdir. Tanık İslam, sırf Cumhuriyet Savcısına yaranmak için bana iftira atmıştır. Başkaca bir oluşumun içerisinde bulunmam mümkün olmayıp bir yerde bulunuyor isem bu sadece haber amaçlıdır. Kaldı ki üzerime atılı olaylara ilişkin bulunduğum iddia olunan yerde olsaydım mobese kameralarına yakalanırdım. Gazeteci olduğum için halkla, sivil vatandaşla, örgüt mensubu olmayan herkes ile görüşme yaptım.
Dosya 7 yıl sonra tekrar açıldı
Yılmaz’ın avukatı Resul Tamur da mütalaaya karşı yaptığı savunmada şunları söyledi:
Dosyanın içeriğine baktığımızda dosya 2010’daki telefon görüşmeleri ile safahatine başlanmış sonrasında birtakım araştırmalar yapıldıktan sonra sanığın 2011 yılında savunması alındıktan sonra 7 yıl işlemsiz bırakılarak 2018’de oluşturulan tanık beyanları ile dosya şekillendirilmiş şu anki halini almıştır. Müvekkilimin yasa dışı hiçbir eylemi dosyaya yansımamıştır. Tanıkların zoraki, dayanaksız ve açıkça ayrıntısı belirtilmeyen beyanlar da nazara alındığında müvekkilim olan sanığın gazetecilik mesleğinin gereği dışında üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı bir delil bulunmadığı anlaşılmakla tüm suçlardan beraatını talep ediyoruz.
Kararını açıklayan mahkeme heyeti, Yılmaz’a ‘örgüt üyesi olmak’ suçundan 6 yıl 3 ay ceza verdi. ‘Örgüt propagandası yapmak’ suçundan ise beraata hükmetti.
Tanık ifade verirken polis vardı
Karara ilişkin Gazete Karınca’ya konuşan Avukat Resul Tamur, büyük şaşkınlık yaşadıklarını dile getirdi. Davanın tipik bir gazetecilik yargılaması olduğunu ve temyiz edeceklerini vurgulayan Tamur, şunları söyledi:
Tipik bir gazetecilik yargılanması davası. İddianame de onun üzerine kuruldu. Ancak tanık ifadeleri alınırken hiçbirinde avukat bulundurulmamış. Savcı var, katip olarak ise polis var. Bir de fazladan hazirun sıfatıyla bir polis daha bulunuyor. Tanıkların bir kısmı zor ve baskıya dayalı olarak tutanakların imzalatıldığını söylüyor. Bir kısmı ise böyle bir beyanlarının olmadığını söylüyorlardı. İslam Selen ise 2016’da örgüt saflarından ayrılıp devlete teslim olan birisi. İfadesinin hiçbir dayanağı yok. İslam Selen’in ifadesi yokluğumuzda alındı. Beyanlarını tekrar etmiş. Ancak bizim yokluğumuzda yapılan bu işlem usule aykırı. Kendisi gizli tanık değil. Bizim dinlememiz, soru sormamız gerekiyordu.
HABER MERKEZİ