Anadilde eğitim hakkının uluslararası sözleşme ve anlaşmalarla güvence altına alınmış olduğunu hatırlatan Kürt Dil Platformu Sözcüsü Cizîrî, ‘Hükümet Kürtçe konusunda somut adımlar atsın’
Kürtçe eğitim talebi, 2020-2021 eğitim-öğretim döneminin açılması öncesi yeniden gündemde. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürtçe eğitim-öğretimden yoksun bırakılan Kürtler, bugüne kadar bu taleplerinden vazgeçmedi. Ulus devletlerin sahneye çıkmasıyla “resmi” dil kavramıyla eğitim-öğretimde farklı dil ve kültürlerin dışlanması sonucu ulus devlet içinde eritilmeye çalışılmasıyla dünyada 6 bine yakın dil yok oldu. Türkiye’de ise yasaklar, eğitimin Türkçe dışında yapılmasına izin verilmemesi nedeniyle 3 dil yok oldu, 15 dil de yok olmayla yüz yüze. Kürtlerin anadilde eğitim talebini yükseltmesiyle, farklı etnik yapılar da bu taleplerini dile getirmeye başladı, ancak bu konuda henüz adım atılmadı.
Türkçe dışında diğer dillerin yasaklanması ve eğitim-öğretim dili olarak kullanılmasının mimarları CHP olurken, bu tutumunu 2013’te çözüm süreciyle başlayan anadilde eğitim tartışmalarında sürdürdü. CHP “ülkeyi böler” diye sürdürdüğü tutumunu, 2019’da yumuşattı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2019’da kanaat önderleriyle yaptığı görüşmede, anadilde eğitim konusunda yasal düzenleme yapılması gerektiğini söyledi.
2013’te anadilde eğitim için AKP’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi getirmeyi planladığı yasal tasarı, CHP engeline takıldı. Ancak AKP de diyalog süreci sonrası Kürtçe aleyhine atımlar atmaya başladı. Özellikle Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) Kürtçe eğitim veren kurumlar, televizyonlar, gazeteler kapatıldı, belediyelerdeki Kürtçe çalışmalar atanan kayyımlar tarafından ortadan kaldırıldı.
Karşı çıkanlar ve çıkmayan partiler
Kürtçe eğitime AKP, MHP, İYİ Parti, Vatan Partisi, BBP ve diğer milliyetçi partiler karşı çıkarken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) anadilde eğitim talebinin öncü partisi rolüyle öne çıkıyor. AKP’den kopan Demokrasi ve Atılım Partisi ve Gelecek Partisi, CHP, Saadet Partisi de anadilde eğitime karşı çıkmadıkları yönünde beyanlarda bulundu. Ancak şimdiye kadar anadilde eğitim ile ilgili herhangi olumlu bir adım atılmış değil.
Son dört yılda baskılar arttı
Kürt Dil Platformu Sözcüsü Şerefxan Cizîrî, Kürtçe üzerindeki baskılar ve eğitim dili olmamasına dair değerlendirmelerde bulundu. Kürt diline yönelik saldırılara örgütlenerek cevap olmak istediklerini dile getiren Cizîrî, bu nedenle 9 partinin bir araya gelerek bir platform oluşturduklarını söyledi. Hükümetin diyalog sürecinde Kürtçeye dair “reform” adı altında ortaya koyduğu projesini geri çekmesini hatırlatan Cizîrî, geçen 4 yıllık süreçte Kürtçeye dönük baskıların arttığını söyledi.
AKP-MHP ittifakı olduğu sürece!
MHP ile ittifak kuran AKP’nin Kürtçeye yönelik projelerini ortak bir kararla aldığını kaydeden Cizîrî, “Irkçı bir parti olan MHP ile nasıl bir adım atılır ki. Bu parti zaten Kürtlerin, Kürtçenin varlığını kabul etmiyor. Bunların önereceği tek şey asimilasyon olur ancak. Şunda hükümet de bu çizgide Kürtçeye yaklaşıyor. Bu ittifak olduğu sürece bu şekilde devam eder” dedi.
Kürtçe için anayasal güvence talebinde bulunan Cizîrî, Kürtçenin araç değil amaç olduğunu söyledi.
‘Kürtçe Kürtler için var olma meselesi’
Cizîrî, eğitim öğretim yılının 97’inci kez Kürtçe olmadan başlayacağını ifade ederek, “Kürtçe Kürtler için var olma meselesidir. Kürtlerin varlığı söz konusu. Kürtçenin eğitim dili olarak kabul edilmemesi bunun bir örneğidir. Artık hükümet Kürtçe konusunda somut adımlar atsın. Milyonlarca Kürt çocuğu anadillerinde eğitim göremiyor. Kim hangi dilde eğitim görmek istiyorsa, bunu yasal zeminin oluşturulması gerekiyor. Bunun kimseye zararı olmaz. Bir insanın dilini öğrenmesinin kime ne zararı olabilir ki?” diye sordu.
Sözleşmelerin gerekliliği yerine getirilsin
Dillerin, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşmesi, AGİK İnsani Boyut Konferansı Kopenhag Toplantısı Belgesi, Birleşmiş Milletler Ulusal veya Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Hakları Bildirgesi, Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesi vb. uluslararası sözleşmelerle güvence altına alındığını kaydeden Cizîrî, bu sözleşmelerin gerekliliğinin yerine getirilmesini istedi.
Yasalarda ve dinlerde anadilin bir hak olduğunun belirtildiğini söyleyen Cizîrî, “Dillere yaklaşım aslında bir medeniyet göstergesi. Türkiye dünyanın birçok yerine gidip, Türkçenin eğitim dili olmasını istiyor. Ancak burada olmasını istemiyor. Bu büyük çelişki ortadan kaldırılmalı” dedi.
MA / Fethi Balaman – Cahit Özbek