Cengiz Holding iktidarın kanatları altında büyümeye devam eden bir sermaye yapısı. Holding, Kaz Dağları’nı yerle bir edecek olan maden, halkın duvarına çarpmış durumda. Bölgede son yaşanan süreci Pınar Bilir ile konuştuk
Yusuf Gürsucu
Cengiz Holding’in 2019 yılında 55 milyon dolara satın aldığı ‘Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi Projesi’nin ÇED Halkı Bilgilendirme Toplantısı’ yapılamadan sonlandırıldı. Bölge halkı, toplantıda söylenecek yalanları dinlemek istemediğini açık bir biçimde Cengiz Holding’e ve Bakanlık görevlilerine gösterdi. Halkın tepkisi jandarmanın müdahalesi ile karşılaşırken köydeki toplantıya katılmak isteyen Çanakkalelilere jandarma eziyeti köye ulaşmadan önce yollarda başladı. Genişleme adımı atılan madende bakır dışında bakır piritlerinden siyanür havuzları içinde altın ve diğer değerli madenleri ayrıştırma işleminin yapılmasının amaçlandığı belirtiliyor. Cengiz Holding’in maden girişimini ve bölgede yaşanan son süreci Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı ve Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu üyesi Pınar Bilir ile konuştuk
- Cengiz Holding’in Halilağa maden projesi için yapılmak istenen ÇED Halkı Bilgilendirme Toplantısı yapılamadan sonuçlandı. Toplantının yapıldığı köyde, yollarda neler yaşandı aktarabilir misiniz?
Öncelikle yüzde 79’u metalik madencilik projeleri için ruhsatlandırılmış mitolojiye konu olmuş bir dünya mirasından bahsediyoruz. Buradan aslında dünyaya mal olmuş bir değere nasıl sahip çıkıldığı ortada. 15 Eylül 2020 Salı günü bu projelerden biri olan Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Atık Depolama Tesisi ÇED Halkı Bilgilendirme Toplantısı’na katılmak için yola çıktık. Çanakkale, Çan, Bayramiç ve Edremit’ten toplantının yapılacağı Hacıbekirler köyüne giden her yol güzergâhında en az GBT sorgusuna tabi tutulduk. Umarız bunların her biri para cezası olarak geri dönmeyecektir. Çünkü daha önce GBT sorgusu için verdiğimiz kimliklere 3.180 TL en üst para cezasından cezalar gelmişti. Dün de defalarca kez arandık. Edremit’ten gelenlere HES kodu dahi sormuşlar, arkadaşlar 5-6 saatte ancak köye varabildiler.
- Kaz Dağları ekosistemi içinde birçok maden girişimi var. Bunlardan biri olan Kirazlı’da maden çalışması yapılamıyor. Kirazlı ne durumda?
26 Temmuz 2019 tarihinde Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi çatısı altında toplanarak Çanakkale Kirazlı Balaban mevkiinde saha hazırlık çalışmasına başlayan Doğu Biga Madencilik’in faaliyetlerini durdurabilmek için Su ve Vicdan Nöbeti başlattık.
Sonrasında şirketin ÇED raporunda olmayan, sosyal çalışma alanı dahi olmayan bir köyde gölet inşa ettiğini ve buradan madenin su ihtiyacını karşılama niyetini fark ettik ve suya yöneldik. Çünkü su yoksa maden de yoktu. 1 ton kayacı işleyebilmek için 4 ton suya ihtiyaçları var. O halde şirketinde dilinden düşmeyen bu göleti köylerin su ihtiyacını karşılamak için yaptık söyleminin gerçekliğini yaratmaya çalıştık. Bu su köylere aitse köyler kullanmalıydı. Oysaki en yakınındaki Kumarlar köyüne çekilen insan bileği genişliğindeki boru hattı sonradan köylünün durumu fark etmesiyle sesleri yükselmesin diye verilen bir sus payıdır. Ancak burada yakılan çoban ateşi köylünün mücadelesine omuz vermiştir ve sulanabilecek arazi genişliği artırılmış, su pompaj sistemi artık yetkililerin gündemine girmiştir. Bizler de konunun takipçisi olacağız. Kirazlı’da maden sahasında ise şirket 2021 yılına kadar inşaat faaliyetlerini durduğunu açıklamıştır. İşletme ruhsatının süresi bitmiştir, yenilenmemiştir. Orada öylece beklemektedir. Bizler de şirketin hareketlerini gözlemlemekteyiz. İşletme ruhsatı almadan o sahada çivi bile çakamaz. Ancak Kumarlar Göleti ile ilgili çalışmaları devam ediyor. Kirazlı projesi ile ilgili bu konunun kesinlikle dikkatten kaçmaması gereklidir.
- Bakır ocağı kapasite artışı ve beraberinde cevher zenginleştirme ve atık deposu ne anlama geliyor? Altının bakırla birlikte cevherde bağlı bulunduğu biliniyor. ÇED raporunda altından söz ediliyor mu?
Halilağa projesi nedir? Ruhsat alanı 5.166 ha olan, 90 milyon ton kayacın öğütüleceği yıllık 6 milyon ton cevherin flatasyon yöntemiyle işleneceği şirketin ÇED ön raporunda belirttiği şekliyle bakır madeni zenginleştirme ve atık depolama tesisidir. Atık depolama tesisi cümle içinde kullanıldığında sanki bir çöp yığını gibi algılanabilir. Oysa bu tesiste depolanacak olan ağır metalli, kimyasal sulu bileşiklerin içinde olduğu balçık yığınlarıdır. Projeler anlatılırken ilk cümle her zaman ileri teknoloji kullanılacaktırla başlar jeomebranla biter. Oysa tonlarca ağırlıkta balçığı 1. derece deprem kuşağında olan bir kentte jeomebranla koruma garantisi vermek mantığa aykırıdır. Ayrıca atık havuzu barajlarının yıkıldığına, tankların delindiğine, derelere akan kimyasallı sulara defalarca kez şahit olduk.
Cengiz Holding’in bu sahayı satın aldığını kendi açıklamalarından değil, Liberty Gold’un websitesinden öğrenmiştik. ÇED Halkı Bilgilendirme Toplantısı yapma niyeti olan bir şirketin böyle bir sahayı devraldığını açıklamamış olması da ilginç bir durum. Ne Teck Madencilik ne de Truva Madencilik’in ticaret sicil gazeteleri incelendiğinde ortaklıkları dahi değişmemiştir. Ayrıca herkesin altın madeni peşine düştüğü bugünlerde üstelik 2012 ÇED raporunda altın cevheri ile izinde olmasına rağmen şirket ÇED ön raporunda altın aramayacağını belirtmiştir. Bu da çok inandırıcı değildir. Ayrıca ne kadar suya ihtiyaç duyduğu bilinmemekle birlikte temiz su kaynaklarımıza göz diktiği de anlaşılabilir.
- Lapseki’de Nurol Holding’in altın madeni 3 yıldır çalışıyor. En son Eczacıbaşı’nın Esan şirketi geçtiğimiz yıl sonunda büyük bir ağaç katliamı gerçekleştirmişti. Lapseki’de durum nedir?
Lapseki’de Nurol Holding’in bünyesinde bulunan Tümad Madencilik çalışmalarına devam ediyor. Esan Eczacıbaşı’da yanı başında yerini almış ve bir dönem rödövansla Tümad’a devrettiği söylenen bir saha da madencilik çalışmalarından nasibini almış durumda. Çan, Umurbey, Bayramiç, Lapseki ve elbette Çanakkale kent merkezi de tüm bu madencilik faaliyetleri neticesinde susuzluk sorunu yaşamaya başladı. Termik santraller de elbette susuzluğa katkı sunuyor. Projeler hayata geçince bir de buna tozlanma, gürültü kirliliği, verimli toprağın yok oluşu, asit kaya drenajı ve ağır metalli balçık atıklar eklenecek. Ayrıca yine merkez köylerden Serçeler köyündeki Koza Madeni de unutmayalım. O da bunca gürültü patırtı içinde kendince sessiz sessiz yol alıyor.
‘Halkı bilgilendiriyoruz’
Doğa yağması olduğu apaçık bir süreç yaşanırken bu süreci önlemenin en önemli örneği Kirazlı’da yaşandı. Halilağa’da da durum madenin genişlemesine izin vermeyeceğe benziyor. Türkiye’nin dört bir yanında ise maden ihaleleri sürüyor. Madenlere karşı verilecek mücadeleler için öneriniz ne olabilir?
Çevre mücadelesi tam anlamıyla bir bütündür. İçinde hukuku, aktivizmi, siyaseti, bilimi barındırır. Bizler siyaset üstü yapılar olarak akademisyenlerin bizlere sunduğu bilimsel raporlar ışığında halkı bilgilendirme görevini üstlenmiş durumundayız. Yerel yönetimler “kâr amacı gütmeyen” yapılar olduğu için kır kent arası ağ geliştirecek projeler üretmeli, hukuksal süreç zor ve uzun soluklu, maddi açıdan da STK’lerin kaldırabileceği yükten fazla, bu nedenle bu alan boş bırakılmamalı ancak STK’ler üzerinden de bu yük alınmalıdır. Ege Marmara Çevre Belediyeler Birliği bu anlamda önemlidir. Son bir ek, siyasilere düşen boyutu elbette var, bizler nöbette şöyle bir çağrı yapmıştık. Nöbetimizi elbette ziyaret ettiler, görünür kıldılar, ancak hiçbir siyasi parti ayrımı yapmaksızın bir araya gelmelerini ve yaşamdan yana kararlar almalarını istemiştik. Bu beklentimiz acil olarak devam etmektedir.