Avukat Ercan Kanar: ‘Müvekkilimi cezaevinde ziyarete gittiğimde gizli tanığın söylediği tarih için ‘ben o tarihte cezaevindeydim’ dedi. Cezaevine sorduk, bizi doğruladı. Gizli tanık adil yargılamaya atılan sis bombası
Yadigar Aygün
“Polis Vazife ve Salahiyetleri Yasası’nda “Tanık Koruma Kanunu” 2007 tarihinde kabul edilerek, 2008 yılında yürürlüğe girdi. 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’yla da korunmaya ilişkin usul ve tedbirler belirlendi. Yasa yürürlüğe girdikten sonra pek çok siyasi tutuklu gizli tanık beyanlarıyla tutuklandı. Hatta bazı tutuklular maddi suç delilleri olmamasına rağmen ağırlaştırılmış müebbet cezası aldı. Siyasetçiler, muhalif kişiler gizli tanık beyanlarıyla cezaevinde tutuklu bulunuyor. Birçok gizli tanığın gerçekte olmadığı da basına yansıdı. Konuyu konuştuğumuz Avukat Ercan Kanar, gizli tanıklarla pek çok insanın mağdur edildiğine dikkat çekti.
Hukuk ortadan kaldırdı
Avukat Ercan Kanar, Tanık Koruma Kanunu’na göre gizli tanık ve itirafçıların beyanlarıyla tutuklanan kişilerin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini söyledi. Tanık Koruma Yasası’nda gizli tanıklarla birlikte ceza yargılamasında hukuk kurallarının ortadan kaldırıldığına dikkat çekti. Kanar, “Gizli tanık aslında neredeyse 13 yıldır yargılamaya sis bombası gibi giren bir tehlike. Kanuna göre güya tanığın dinlenmesinde bir tehlike varsa başka bir yöntemle giderilemeyecekse ses ve görüntü kaydı değiştirilerek gizlice dinlenir diye yasa düzenlediler. Yargılamanın temel kuralı olan yüz yüzelik, doğrudan doğruyalık, vasıtasızlık, alaniyet ortadan kaldıran bir yasa. Yani bu yasayla adeta devlet yeni bir sınıf yarattı. Memur tanıklar her dosyaya peşinen yaptırabilecekleri bir tanıklık türü ortaya çıktı. 2002’den önce ceza yargılamalarında karara işkenceyle alınmış ifadeler temel alınarak gidilirdi. Şimdi de bu gizli tanık olayı çıktıktan sonra artık tek temel dayanak gizli tanık beyanıdır. Halbuki bırakın gizli tanıklığı normal tanıklık bile ceza yargılamasında en tehlikelisidir. En tehlikeli ispat aracı da tanık beyanıdır çünkü tanık beyanı 5 duyuya dayanır. Her ne kadar tanık gören, işiten, beş duyusuyla elde ettiği bilgileri bir olayı açıklığa kavuşturmak için söyleyen kimse ise de görmek, duymak, işitmek her zaman için doğruyu doğru görmek ve doğruyu duymak anlamına gelmez. Tanık, doğru işitmiş midir? Doğru görmüş müdür? Yanlış mı görmüştür? Tanığın akıl durumu nedir, geçmişte ceza almış mıdır? Söz konusu suçtan dolayı zarar görmüş müdür? Bir çıkarı, menfaati var mıdır? Tanığın kimliğinin ne iş yaptığını, geçmişinin bilinmesi gerekir. Geçmişte ceza alıp almadığının bilinmesi gerekir. Uyuşturucu bağımlısı olup olmadığının bilinmesi gerekir. Yine de tam güvenmemek gerekir. Onun söylediğini doğrulayacak başka maddi delillerin olması gerekir. Aksi halde ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşılamamış olur. Adalet saptırılmış olur” dedi.
Tanıklığını anlattı
Bir tanıklığını da anlatan Kanar, “Müvekkilimi cezaevinde ziyarete gittiğimde ‘ben o tarihte cezaevindeydim’ dedi. Ben de sonraki celsede cezaevine yazı yazılarak sorulmasını istiyorum dedim, gelen cevap bizi doğruladı. DGM yargılamalarında da avukatı dahi faile kesin olarak benzeten hatta fail olarak teşhis eden tanıklara rastladık. Sıkıyönetim yargılamaları döneminde üçüncü yol davalarında tanıklardan biri eylemle ilgili olay tarihinde başka suçtan cezaevinde bulunan kişiyi kesin olarak teşhis ettiğini belirtmişti. Bunun gibi benzer örnekleri çoktur. Tanıklığı teşhir eden faktörler arasında kıskançlık, kin gibi şahsi duyguların menfaat gibi egoist karakterlerin, propaganda ve dedikodu gibi toplumsal akıntıların, inanç ve ideoloji siyasi eğilimlerin önemi büyüktür. Bu etkenlerle tanık olayı adeta yeniden yaratır. Dolayısıyla doğru, içten ve tarafsız tanıklardan bahsetmek zordur. Tanıklık kurumu ile her zaman gerçeği yakalamak mümkün değildir” dedi.
Her davaya gizli tanık
Kanar, gizli tanık ve itirafçıların yalan beyanlarıyla pek çok kişinin haksız yere ağırlaştırılmış müebbet cezası aldığına dikkat çekti. Yargının adil ve bağımsız olmadığının altını çizen Kanar, davaların çoğunda gizli tanık ve itirafçılar kullanıldığını vurguladı. Kanar, “15 yıldır bütün dosyalarda gizli tanık yaratılıyor. Bu gizli tanıklara güvenilirlik testini avukat yapmak isteyince hakim engelliyor. Hakim, ‘Bu soruyu sordurmam’ diyor. Gizli tanığa cevap vermeyebilirsin diyor. Gizli tanık davalara SEGBİS ile bağlanıyor. Gizli tanığın sesi değiştirilerek, cızırtılı bir sesle o cızırtılı seste ne söylediğini anlamıyorsunuz. Kendisi ve avukatı da sanığı görüyor. Çok tehlikeli. Bir gizli tanığın 40-50 dosyada neredeyse gizli tanıklık yaptığı bir sürü dosya var. Gizli tanığın hemen hemen söylediklerinin çoğu doğru değildir. Çıkar saikiyle konuşur. Bazı dosyalarda gizli tanığın duruşmada dinlenmesini talep ediyoruz. Çoğu kez mahkeme reddediyor. Yasada Tanık Koruma Kurulu var o da faşizan bir kurul. Bir davada gizli tanık dinlenip dinlenemeyeceği, nasıl dinleyeceğine o kurul karar veriyor. Yani yargıcın görevini üstleniyor. O kurul yargıyı yönlendiren bir tanık koruma kurulu. Maalesef gizli tanıklıktan yargı kurtulmazsa yargı olmaktan çıkar ki çıktı zaten. Şu anda itirafçılarla, gizli tanıklarla kararlar oluşturuluyor. Gizli tanık olayının nasıl bir emniyetin kumpası olduğu bazen açıkça da anlaşılıyor. Gizli tanığın dinlenmesine izin verilmişse emniyete yazı yazılıyor. Mahkeme birçok dosyada böyle bir isme rastlanmamıştır diye cevaplar geliyor. Davanın fezlekesi hazırlanırken emniyet uydurmuş. Mahkeme de dinlenmesine karar verince hayır kayıtlarımızda böyle bir gizli tanığa rastlanamamıştır deniyor. Buradan da anlaşılıyor ki gizli tanıklığın maddi gerçeklikle en ufak bir ilgisi yok. Gizli tanıkla birlikte yüzlerce onlarca insanın hayatı karardı. Gizli tanıklarla beyanlarıyla ağırlaştırılmış müebbet cezası alan çok kişi var. Avukat Murat Canım davasında itirafçı polisten bıkmış Almanya’ya kaçmış. Almanya’dan noter tasdikli dilekçe gönderdi. ‘Ben vicdan azabı çekiyorum avukatla ilgili söylediklerim doğru değildir. Emniyetin baskısıyla ifade verdim. Tekrar mahkemenin beni dinlemesini istiyorum’ dediği halde mahkeme itirafçıyı dinlemeyi ret etti. Avukat Murat Canım’a ağırlaştırılmış müebbet verdiler. Ağırlaştırılmış müebbetten ceza alanların büyük çoğunluğu gizli tanık ifadesiyle veya itirafçı ifadesiyle ceza almışlardır. Hemen hemen girdiğimiz bütün davalarda uzun yıllar gizli tanık beyanıyla tutukluluklar sürüyor. Girdiğim davaların yüzde 80’inde gizli tanık veya itirafçı vardı. Gizli tanıklığın kabul edilmemesi gerekir. AİHM 6. Maddesi iddianın tanıklarına soru sorma hakkından bahseder. Yargılamanın yüz yüze olması gerekir. Aleni olması gizli olmaması gerekir ki taraflar yargılamasında silahların eşitliği olmuş olsun. Adil yargılanma olsun” diye konuştu.
Kampanyalar yürütülmeli
Avukat Kanar, Tanık Koruma Yasası’na karşı adil yargılama hakkı için kamoyunun bilinçlendirilerek kampanya yürütülmesi gerektiğini söyledi. Kanar, “Aslında hukuk kurumlarının, insan hakları kurumlarının, demokrat ve özgürlükçü geçinen muhalefetin bu Gizli Tanık Yasası’nın ilga edilmesi için kampanya yürütmesi gerekir. Maalesef bu yasalar geçerken başta barolar birliği görevini yerine getirmedi. Muhalefet de zayıf kaldı; CHP bazı maddeler için iptal davası açtı ama hepsi için açmalıydı. Yoğun bir kampanya yürütülmesi gerekir. Mahkemelerde avukatların bu gizli tanık olayına teorik olarak yerden yere vurup çürütmesi gerekir. Adil yargılama hakkı için kamuoyunun bilinçlendirilmesi gerekiyor” dedi.