Ezidilerin bulunduğu kampları ziyaret ederek, onlara terapi uygulayıp psikolojik destek veren psikolog Berivan Zinzal, ANF’ye yaptığı açıklamada, bu çalışmaya başlama nedeninin bir arkadaşının kendisini araması olduğunu belirtti. Gece geç bir saatte arayan arkadaşı, kampta bir çocuk gördüğünü, uyuyamadığını ve gelmesi gerektiğini söylüyor Zinzal’a. Ardından da çocuğun videolarını gönderiyor. Videoları izleyen Zinzal, şimdi 5 yaşında olan, 2,5 yaşındayken IŞİD tarafından alıkonulmuş ve iki buçuk yıl boyunca onlar tarafından eğitilen çocuğun hikayesini öğreniyor. Zinzal, şöyle anlatıyor videoda izlediği çocuğu: “Saldırgandı, somurtkandı, kavgacıydı, Arapça dışında dil bilmiyordu. Kürtçe’yi unutmuştu ve annesi ile iletişim kuramıyordu. Etrafındaki her canlıya zarar veriyor ve bundan büyük keyif alıyordu. Oyuncak gördüğünde bile ‘Allah-u Ekber’ deyip elleriyle oyuncak bebeklerin kafasını bedenlerinden ayırıyordu. Oyuncakçıya gittiğinde ise, elini attığıtek şey silahtı. Amacım, çocuğu yakından görerek iyileştirme ve normalleştirme sürecine girmekti. Anneliğimin vermiş olduğu duyguları da hesap edersek, gitmemem, seyirci kalmam beni ömür boyu bir sorgulama ve keşke ile karşı karşıya getirecekti.”
‘Kadınların bilekleri kesikti’
Ziyaret ettiği kamplarda nasıl bir tabloyla karşılaştığını anlatan ve yaşanılan travmalara değinen psikolog Zinzal, kamplara ilk gittiğinde kendi giydiklerinden utandığını belirtiyor. “Kış mevsimiydi, soğuktu, üzerimdeki monttan utandım. Arabadan inmeden çıkardım çünkü beni aralarına kabul etmeleri, sağlıklı ve samimi bir ilişkilenme için onlardan biri olmalıydım” diyerek şöyle devam ediyor: “Psikolog olduğuma dair herhangi bir belge görmek istediler. Çünkü kampa gelen herkesle konuşmuyorlardı. Bu konuda ilk zamanlara göre daha titiz davranıyor, sorguluyorlardı. Bunun altındaki sebep yaşadıklarıtravmaların sonuçlarıydı. Güven duygularını yitirmişlerdi.İlk dikkatimi çeken durumlardan birisi de genç kadınların giyimleriydi. Hemen hemen hepsinde kahve ve siyah tonlar dışında bir şey görmeniz neredeyse imkansızdı. Saçlarının tek teli dahi görünmüyordu. Bunun sebebini sorduğumda, ‘Bizim yasımız bu. Birinci dereceden yakınımız öldüğünde bir yıla kadar koyu giyer, saçlarımızı örteriz. Bunu IŞİD’in etkisinde kalmış ve değişime uğramış gibi algılamayın, bizim yas tutma biçimimiz budur’ cevabıyla karşılaştım. Diğer ve en çok etkisinde kaldığım bir diğer durum ise kadınların çoğunun bileklerinin kesik olduğuydu. Bazılarındaki kesikler hâlâ açık ve iltihaplıydı. Üzülerek belirtmek isterim ki, bazıları bir değil, birkaç defa bu yöntem ile intihara kalkışmıştı. Çünkü defalarca köle pazarlarında satılmış ve toplu tecavüzlere maruz kalmışlardı. Sadece kendilerine de değil, en sevdiklerine de yapılmıştı. Kardeşlerine, çocuklarına hatta annelerine.’’
Çocuklarda IŞİD’den izler
Gittiği kampın, çoğunluğunun kadın ve çocuk olduğu 17 bin kişilik bir kamp olduğunu ifade eden Berivan Zinzal, bu insanların ruhunda derin yaralar açıldığını güvensizlik, korku, uyku problemleri, şüpheciliğin hemen hemen hepsinde mevcut olduğunu vurguluyor. Bütün kamplarda aynı durumlarla karşılaştığını ve zamanla hafiflemeyen acılar olduğunu daha somut olarak gözlemlediğini aktaran Zinzal, şöyle devam ediyor: “Benim kamplara gitmeme bir çocuk vesile olsa da diğer çocukların çoğunda da aynıtravmalar vardı. Hepsinde IŞİD’ten izler vardı ve hiçbiri bunun farkında değildi. Onlara göre herkes herkese istediğini şiddetile yaptırabilirdi, bu yüzden kampta büyük kavgalara hatta yaralanmalara sebep olunuyordu.Kız çocuklarıyla ilişkilenmem daha kolay oldu, erkekler biraz daha saldırgandı çünkü kızlar Kur’an kurslarına gönderilip anneleriyle zaman geçirmiş, erkekler ise barbarca eğitilmişlerdi. Bu eğitimin içinde maalesef kadını yok saymak, kadına zarar vermek de yer alıyordu.’’
‘Kamplara gidin’
Psikolog Berivan Zinzal, Ezidi kamplarındaki gözlem ve çalışmalarıyla ilgili son olarak şunları söylüyor: “Dışarıdan bakılınca psikologların güçlü olması gerektiği gibi bir algı var. Psikolog olmak duygusuz olmak değildir. Yemek yemediğim, uykusuz kaldığım günler oldu. Onları dinlerken güç vermek adına sessiz kalıp sonradan bir köşeye çekilip hıçkıra hıçkıra ağladığım çok zaman oldu. Sonra bir aile olduğumuzu ve beraber yemekler yaptığımızı, gülebildiğimizi, birbirimize artık güvendiğimizi fark ettim. Hatta ‘Anneler Günü’nde kendilerine özgü giydiklerini bana hediye etmeleri ve sen artık kızımızsın demeleri hayatım boyunca unutamayacağım bir andı.İyi ki gittim, iyi ki gördüm, iyi ki dokundum, hâlâ kanayan yaralarına. Lütfen gidin, orada sizi kocaman yürekli insanlar bekliyor. Gidin ve ufak bir tebessümünüzün karşılığının ne kadar eşsiz bir mutluluk ile sonuçlanacağını görün.”
MARDİN