Çağdaş Kaplan: Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan gerginliğin faturası mültecilere kesiliyor
Türkiye ile Yunanistan, sınırları aşmaya çalışan onlarca mülteciyi “koz” olarak kullanmaya devam ediyor. Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerine göre, Ege Denizi’nde 2019 yılında 71 mülteci, Akdeniz’in tamamında ise bin 246 mülteci Avrupa’ya geçiş yaptığı sırada yaşamını yitirdi. Halen birçok insanın denizlerde kayıp olduğu belirtiliyor. Türkiye’de yaptığı haberler gerekçe gösterilerek hakkında açılan davalar nedeniyle 2019 yılında Yunanistan’a iltica eden Gazeteci Çağdaş Kaplan, Yunanistan’da bulunan mültecilerin sorunlarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.
‘Basının farkı yok’
Yunanistan-Türkiye arasındaki ilişkilerin Ege ve Akdeniz’deki gerilim nedeniyle daha da derinleştiğine dikkati çeken Kaplan, her iki ülkenin de iç kamuoylarına dönük hamasi söylemler ürettiğini söyledi. “Her iki tarafta ki yaygın medya, kendini savaşa ve çatışmaya göre konumlandırıyor” diyen Kaplan, “Tıpkı Türkiye’deki yaygın medyada olduğu gibi Yunan basınında da bol bol savaş gemisi ve uçağı görüntüleri izledik. Yaygın medya, Yunanistan’da hükümetin hamasi söylemlerinin sözcüsü oldu. Kriz ve savaş süreçlerinde medya ve gazetecilerin görevi savaşı körükleme ve hükümetlerin sözcülüğü yapmak değil, savaşın ve çatışmanın ortaya çıkaracağı olumsuz sonuçları hatırlatmak, barışın ve çözümün halklar açısından ne gibi olumlu sonuçlar ortaya çıkartacağını göstermek olmalı” dedi.
‘Nusaybin’li bir baba ve oğlu kayıp’
Kaplan, çatışmalı ortamdan kaynaklı insan göçünün bu süreçte de devam ettiğini belirtti. Savaş gemileri Ege ve Akdeniz’de karşılıklı gövde gösterileri yaparken yüzlerce insanın suların üstünde göç yolunda olduğunu dile getiren Kaplan, “Bu süreçte de birçok insan bu göç yolunda kayboldu, yaşamlarını yitirdi. Son olarak Temmuz ayının son haftasında Türkiye’den yola çıkan, büyük çoğunluğu Kürt mültecilerden oluşan bir bot, Rodos Adasının batısında bulunan Herke Adası açıklarında battı. Bu botta 92 kişi kurtarıldı. Fakat Nusaybinli bir baba ve 4 yaşındaki oğlu hala kayıp. Eşi ve çocuğu kaybolan Berivan Cansun’un günlerdir arama çalışması yapılması için Yunanistan hükümetine çağrılarda bulunuyor. Ama hala resmi bir bilgi yok. Bu sadece basına yansıyan bir vaka. Kriz devam ederken Ege Denizi’nde bunun gibi onlarca olay yaşandı” diye belirtti.
‘Mülteciler sayı olarak görülüyor’
Ülkeler arasında yaşanan gerginliğin faturasının mültecilere kesildiğini ifade eden Kaplan, mültecilerin ancak ölümler ile gündem olabildiğini dile getirdi. Kaplan, mültecilerin Yunanistan’da insanlık dışı koşullarda kaldığına dikkat çekerek, hükümetlerin mültecileri sadece “sayı” olarak gördüğünü belirtti. Pandemi sürecinde sınır kapılarında hak ihlallerinin arttığına dikkati çeken Kaplan, “Syrıza iktidarı döneminde yaşanan ihlaller, Neo Demokrasi iktidarıyla daha da arttı. Son iki yılda yüzlerce insan asker ve polis tarafından yasadışı bir şekilde Türkiye tarafında geri gönderildi. Bu insanların geri göndermeleri yetmiyormuş gibi işkence uygulandı ve eşyalarına da el konuldu. Sadece geçen hafta 6 Kürt mülteci Yunanistan polisi tarafından darp edildikten sonra Türkiye’ye gönderildi ve tutuklandı” dedi.
Mülteci sayısı gün geçtikçe artıyor
120 bin mültecinin bulunduğu Yunanistan’da sayının her geçen gün arttığını ve bu artışın ancak barış ortamıyla azabileceğini söyleyen Kaplan, kamplarda kapasitelerin çok üstünde mülteci olduğu bilgisini paylaştı. Kaplan, mültecilerin durumunu şu şekilde özetledi: “Yunanistan hükümeti pandemi başlangıcından yana mültecilerin sağlığını hiçe saydı. Özellikle sağcı Neo Demokrasi iktidarıyla birlikte yeniden açılan Göç ve İltica Bakanlığı bu politikaların uygulayıcısı oldu. Göç Bakanı Notis Mitarakis ilk günden bu yana yabancı ve mülteci karşıtı politikaları ile biliniyor. Pandemi sürecinde hükümet, kendi yurttaşları için ‘Evde kal’, ‘Hijyen’ ve ‘Sosyal mesafe’ çağrıları yaparken, mültecilerin kaldığı yapılarda bu çağrıların uygulanabilmesinin koşulları için hiç bir adım atılmadı. Hem adalarda hem de ana karadaki mülteci kamplarında virüs salgınına karşı hükümet neredeyse hiçbir önlem almadı. Mülteciler kendi kısıtlı imkanlarıyla önlemlerini almaya çalıştı. Hijyen ve sosyal mesafe koşullarının sağlanması için iyileştirmeler yerine hükümetin mülteciler için aldığı tek ‘önlem’ ise kısıtlama oldu. Kapasitelerinin binlerce kişi üstündeki kamplarda kalan mültecilerin Mart ayından bu yana kampa giriş çıkışları kısıtlandı. Ama ülke 1 Haziran’dan bu yana turizme açık. Bu çok açık bir ayrımcı uygulamadır. Bu mültecileri pandeminin sorumlusu ve yayıcısı olarak gören zihniyettir.”
‘Uluslararası koruma talebi’
Tüm yaşananlara rağmen sivil toplum örgütleri ve muhaliflerin mülteciler ile dayanışma içerisinde olduğunu aktaran Kaplan, mültecilerin taleplerine ilişkin şunları söyledi: “Mülteciler her şeyden önce uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınmış haklarını istiyor. Bir tutuklu gibi adalarda kapalı kamplarda tutulmaya karşı çıkıyorlar. İnsani haklarını istiyorlar. Uluslararası korumaya başvurularını yapıyorlar ve bu süreçte insanca bir yaşam istiyorlar. Bu insanların büyük çoğunluğu savaş süreçlerinin mağduru. Yunanistan’a ulaştıklarında savaş koşullarından daha da beter koşullarda tutulmaya karşı çıkıyorlar. Yaşam, güvenlik, sağlık, barınma haklarını talep ediyorlar. Yani yasalarla güvence altına alınmış ama hükümet tarafından gasp edilen meşru haklarını istiyorlar, fazlasını değil.”
MA