Herhalde Türkiye’de AKP-MHP iktidarı zamanı faşizm zamanı olarak anılacaktır. 12 Eylül, 12 Mart, hatta öncesi iktidarlardan daha fazla bu yıllar faşizm olarak tarihe geçecektir. AKP-MHP ittifakı sanal medyada hafıza siler gibi bu yılların tarihe faşizm olarak geçmesini engelleyemeyecektir. Belki de bu dönemin ayırt edici özelliğini ortaya koymak için Adaletsizlik Zamanı olarak tanımlanacak ve tarihe böyle geçecektir. Yalanlarla algı yaratma ve bu temelde toplumlar üzerinde egemenlik kurma dönemi diyenler de olur.
Türkiye şu anda dünyada adalet skalasında en son sıradadır. Çünkü bilinçli ve örgütlü bir adaletsizlik vardır. Eskiden adalet bakanlıklarında derin devletin adamları olduğu söylenirdi. Onlar başta Kürt sorunu olmak üzere birçok konuda mahkemelere kimlerin düzenleneceğine ve nasıl kararlar alınacağına karar verirlermiş. Şimdi Türkiye’de adalet mekanizmasının önemli bölümünün bu hale geldiği görülüyor. Türkiye’de kimsenin adalete güveni kalmamış. Bu cümleye itiraz edilip AİHM başkanının Türkiye’ye geldiği ve adaletsizliğin sembolü olarak görülen Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ettiği söylenebilir. Bu gerçeklik de sadece Türkiye’de değil, dünyada bir adaletsizlik zamanı yaşandığına kanıt olarak görülebilir. Buz gibi çıkarların hakim olduğu kapitalist dünyada bu da anlaşılır bir durumdur. Türkiye’nin en fazla oy alan ikinci partisinin lideri Kılıçdaroğlu, bazılarının Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile zindana atıldığını, yine Tayyip Erdoğan tarafından bırakılmasının engellendiğini söyledi. Zaten bırakılması gereken Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın yeni suçlar icat edilerek cezaevinde tutulduğunu herkes söylüyor. AİHM de zevahiri kurtarmak için bunların bırakılmasını istedi. Ancak artık kim dinler AİHM’i! Tayyip Erdoğan’ı ziyaret eden AİHM’in artık bir kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Kendi ölümünü Tayyip ziyareti ile gerçekleştirmiştir. AİHM artık uzun yıllar bitkisel hayatta kalacaktır.
Adaletin tümden bittiği yerde siyasal ve toplumsal sisteme bir ad bulmaya da gerek yoktur. Sistemlere adalet skalasındaki yere göre bir tanım getirilebilir. Ancak bu skalanın en dibindeki bir siyasi sisteme herhangi bir tanım getirmek gerçeği tam ifade etmez. Bu nedenle Türkiye’deki iktidar için tam Adaletsizlik Zamanı demek gerçeğin daha iyi anlaşılmasını sağlar. Çünkü adaletin olmadığı yerde insanlık da yoktur. İnsanlığın ilk toplumsallaştığı günden bugüne en temel değer olarak adalet var olmuştur. Hak, hukuk, eşitlik, özgürlük, demokrasi, vicdan, sevgi, saygı gibi ne kadar değer varsa bunların hepsi adalet kavramının var olduğu yerde anlam taşır. Bu açıdan şimdi Türkiye’de faşizmi yıkmak ve adaleti sağlamaktan söz ediliyor. Ya da faşizm yıkılmadan yukarda ifade edilen hiçbir kavramı var etmek mümkün değildir.
Dünyada adalet için yaşamını ortaya koyan avukatların varlığı zaten Türkiye’de adalet kavramının ne durumda olduğunu gözler önüne sermiştir. Başta adalet olmak üzere dünyadaki endekslerde en son sırada olmak durumu gayet iyi açıklıyor. İktidar bunlar Türkiye düşmanlarının skalalarıdır, diyemez. Olumlu olduğu zaman kabul et ve örnek göster; olumsuz olduğunda da kulp tak, böyle olmaz. İşte bu da adaletsizlik zamanının göstergelerindendir.
Mevcut iktidar adaletsizlik zamanı yaratarak tüm Türkiye halklarına kötülük yapmaktadır. Aslında kendine oy verenlere de kötülük yapmaktadır. Bu açıdan mevcut AKP-MHP iktidarının Türkiye’de hiçbir toplumsal kesimle bağı kalmamıştır. Gereksiz, aşılması ve atılması gereken bir iktidar konumundadır. Sadece baskı, algı operasyonları, manipülasyonlar, yalanlar ve hilelerle iktidarda kalmaktadır. AKP-MHP’nin iktidarda kaldığı her gün tüm Türkiye halklarına yapılan bir kötülüktür. Bu yönüyle bu iktidar gitmemekte direterek Türkiye halklarına karşı vicdansızlık, haksızlık, ahlaksızlık yapmaktadır. Aslında kötülüklerini ve suçlarını çoğaltarak en büyük kötülüğü kendilerine yapmaktadırlar. Herhalde iktidarda olduklarından, kendilerini haklı sandıklarından bu kavramların onlar için bir anlamı kalmamaktadır. Ancak onlar için yok olan tarih, zaman ve mekan toplum için yok olma anlamına gelmiyor. Bu iktidar her yeri adaletsizlik ve kötülük alanı haline getirerek adaletsizliği ve kötülüğü normalleştiremez. Bu gerçeklikler karşısına öyle bir dikilir ki; hiçbir şey bunu aşamaz, hiçbir iktidar buna çare bulamaz.
Bu iktidarın ömrü uzun olmayacaktır. Tayyip Erdoğan zihniyeti ve uygulamalarıyla kendi sonunu getirecektir. Muhalefetimiz yok, diyordu. Bu zihniyeti ve tutumuyla buna da gerek kalmayacak. Bu zihniyet ve kibir onu yıkacaktır. Kontrolsüz güç güç değildir, reklamı vardı. Aslında tam da Erdoğan’ı tanımlıyor. Kendini bitirecek, yok edecek cephaneliği bizzat Tayyip Erdoğan biriktiriyor. Bu yönüyle düşmana bile ihtiyacı yok, en büyük düşmanı kendisi denilen kişiliklerin en çarpıcı örneği herhalde Tayyip Erdoğan’dır.
Adaletsizliği ve kötülükleri normalleştiren Tayyip Erdoğan’ı hiçbir şey kurtaramaz. Hık deyicisi Devlet Bahçeli de kurtaramaz. Artık Türkiye halkları mevcut faşizmden ve adaletsizlik zamanından kurtulmak istiyor. Adaletsizlik toplumu boğuyor. Hiçbir şey adaletin yerine ikame edilemeyeceğinden bu iktidarın yıkılması kaçınılmazdır. Herhalde bu gerçeğin bilincinde olarak adalet mülkün temelidir, demişler. Kuşkusuz böyle zamanlar mücadeleyle aşılır, zorluklarla aşılır, toplumsal ve siyasal ittifaklarla aşılır.Ben bir şey yapsam da ne olur denilmesinin bırakılmasıyla faşizm aşılır. Bu adaletsizliği hisseden tüm vicdanlı insanların ayağa kalkmasıyla aşılır.