HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dirayet Dilan Taşdemir, ekonomik krizin AKP’nin tek adam rejiminin krizi olduğunu söyledi. Taşdemir, son 3 gündür HDP’ye yapılan operasyonların “çöktürme planının” devamı olduğunu belirtti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Dirayet Dilan Taşdemir, HDP Genel Merkezi’nde kadın gündemine dair değerlendirmede bulundu. Taşdemir, birkaç gündür HDP üye ve yöneticilerine yapılan polis operasyonları için, “AKP Genel Başkanı’nın HDP’ye oy verenlerden de hesap sorulacağını söylemesi ardından bu baskının, bu yönelimlerin gittikçe arttığını ifade etmek istiyorum. Aslında son 3 yıldır çöktürme planı olarak tarif ettikleri bu konsept dahilinde partimize yönelik ciddi bir saldırı gerçekleşti. On binlerce arkadaşımız cezaevinde rehin tutulmaktadır. Elbette ki biz bu operasyonları HDP’yi yok etme siyasetinin bir devamı olarak görüyoruz. Ama son 3 yıldır başaramadıklarını bu operasyonlarla da bir kez daha başaramayacaklarını ifade etmek isteriz” dedi.
Tüm baskılara rağmen toplumun HDP’yi savunduğunu belirten Taşdemir, gözaltında olan HDP’lilerin derhal serbest bırakılması çağrısı yaptı.
‘Kriz sadece verilerle tartışılmaz’
Taşdemir, ekonomide yaşanan sorunlara dair, “Ekonomik krizin sadece verilerle tartışılmayacağını ifade etmek istiyoruz. Bugün yaşanan ekonomik kriz AKP’nin siyasal ve sosyal krizinin bir yansımasıdır. Bir yönetememe krizidir. Bir tek adam rejiminin inşa krizidir. Özellikle son 16 yıldır adım adım örülmeyen çalışılan faşizmin, Kürt sorununa yönelik baskıcı, inkarcı, asimilasyon ve savaş politikalarının derinleşmesi ve sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin derinleştirilmesinin bir sonucu olarak görmek gerekir. Milliyetçi histerilerle sanki bir savaş veriliyor gibi bir kurtuluş savaşı varmış gibi bir algı operasyonları yaratılıyor. Oysa bir savaş yok AKP’nin tek adam rejimi krizi vardır” değerlendirmesi yaptı.
Ülke kaynaklarının nereye harcandığına bakıldığında ekonomik krizin sebebinin de bir kez daha ortaya çıkacağına dikkat çeken Taşdemir, “Tek adam rejiminin kendi sermayesini oluşturma krizidir. Ülke kaynaklarının rant olarak sunma krizidir. Ülke kaynaklarının betona, beton işlerinin de nasıl yandaşa peşkeş çekildiğini çok iyi biliyoruz. Biliyoruz ki ekonomik krizden yoksullara ve kadınlara mal edilmeye çalışılacak. Kriz dönemlerinde ilk önce işinden edilen kadınlardır. Ailede, ev ortamında kadınların yükü çokça artacak. Kriz dönemlerinde cinsiyetçilik erkek egemenliği de kışkırtıldığı, kadın emeği ve kadın bedeni üzerinden yeni bir sistem inşa edildiğini bizler çok iyi biliyoruz. Kriz dönemlerinde cinsiyetçilik kadın emeği ve kadın bedenine şiddet olarak döndüğünü biliyoruz” diye konuştu.
‘Kürk sorunu çözülmeden kriz son bulmaz’
İş Bankası Genel Müdürü’nün “Doların yükselmesi Ayşe teyzeleri ilgilendirmez” açıklamasına tepki gösteren Taşdemir, şöyle devam etti: “Bu tip açıklamalar öngörüsüz ve cinsiyetçi politikalarının ürünüdür. Sizler pazara çıktığınızda patatese, soğana yapılan zammın, temel gıda maddelerine yapılan zammın yine ilaç kuyruklarında alınamayan ilaçların bedelini kadınların ödediğini biliyoruz. O zamanda doların yükselmesi Ayşe teyzenin de Mehmet amcayı da ilgilendiriyor. Algı operasyonları ve milliyetçi histerilerle hesap vermeme üzerinden bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Bu krizden çıkabilmenin yolu da rantçı, peşkeş çeken ekonominin denetlenebilir olması, Kürt soruna demokratik işleyişin, özgürlüklerin önünün açılması ve biran önce İmralı’daki tecridin son bulması gerekiyor” dedi
‘Çadır kentler biran önce denetime tabi tutulmalı’
Taşdemir, Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde bulunan Telhamut Çadır Kenti’nde ortaya çıkan kadınların istismar edilmesi olayına dair “Takipçisi olmaya devam edeceğiz. Soru önergeleriyle gündeme getirdik, basında da işlendi ama maalesef bu konu hakkında yetkililerden tek bir açıklama ve izahat söz konusu değildir. Bu olaylara ismi karışanlar ise maalesef görevli olan şahıs ve kişilerdir. Dolayısıyla savaştan kaçan kadın ve çocukların bir kez daha savaşı aratan politikalara maruz kalması savaş ve insanlık suçudur. AKP’nin uluslararası diplomasi de mülteci kozunu nasıl kullandığını bunu nasıl bir rant aracına dönüştüğünü biliyoruz. İstismar ve fuhuş olaylarında sorumluluğu üstüne alan açık ve şeffaf bir denetim mekanizmasını kurmayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Biran önce bu çadır kentlerin sivil toplum örgütleri ve kadın örgütlerine açılmasını ve denetime tabi tutulmasını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Cezaevleri toplama kampına dönüştü’
Cezaevinde yaşanan hak ihlallerini de gündemine alan Taşdemir, “Bugün buralarda yaşanan uygulamalara bakıldığında aslında cezaevleri demek çok zor. Toplama kamplarının özelliklerine sahip. Her gün ailelerden yaşanan hak ihlallerine dair onlarca başvuru alıyoruz. Tarsus Cezaevi’nde hak ihlalleri çok ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Tarsus Cezaevi’nde ayakta sayım, kaba dayak, işkence ve revire çıkarmama gibi birçok hak ihlalleri bize gelen bilgiler arasında. Tarsus Cezaevi’nde görüşmeler gerçekleştirdik ama hala bir iyileşme söz konusu değil. AKP kendi politikalarını cezaevlerini bir laboratuvar olarak görerek, uyguluyor. Dolayısıyla biran önce son bulmasını istiyoruz. AKP iktidarı hukuksuzlukta sınır tanımıyor” diye konuştu.
Taşdemir, 13 aylık astım hastası Arin bebek ve 78 yaşındaki hasta mahpus Sise Bingöl’ün durumuna da dikkat çekerek, serbest bırakılmalarını istedi.
İş cinayetleri
İş cinayetlerinde yaşamını yitiren Dilek Dayar’ın da takipçisi olacaklarını aktaran Taşdemir, “Bu alanda da rant, sömürü politikalarını görüyoruz. İş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin yüzde 98’i sendikasız ve güvencesiz çalıştırılıyor. İş kazalarına baktığımızda aslında önlenebilir kazalar. AKP’nin politikalarıyla her gün onlarca iş cinayetleri gelişiyor. Biran önce adımlar atılmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır” dedi.
Taşdemir, sözlerini “HDP Kadın Meclisi olarak kadın örgütleriyle birlikte geliştirilen faşizan uygulamalara karşı daha örgütlü mücadele yürüteceğiz” diyerek, tamamladı
Kaynak: MA