İçerideki kadın gazeteci arkadaşlarımızdan Özlem Seyhan, bulunduğu Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki koşulları yazmış, özetleyerek aktarıyorum: “Pandemi dönemi olmasına rağmen keyfi uygulamalar devam ediyor. Hastanelere gitmek zorlaştı. Salgın artıyor, çok zorunlu, acil olunmadıkça zaten gidilmiyor. Kronik hastalıkları olan, farklı sağlık sorunları olan arkadaşlarımız var. Kelepçe dayatması olunca, haliyle hastanelere gidilmiyor. Çifte kelepçe takılması, sosyal mesafe kuralına da aykırı zaten. Güvenlik gerekçesi, sağlık hakkının önüne geçmiş oluyor. Ortak alana çıkma kaldırıldı. Görüşler kapalı olarak ayda bir yapılabiliyor. Cezaevlerinde tutsakların yaptığı tek faaliyet kitap okumadır. Ne yazık ki, ilgili yasaya konulan yeni fıkralar nedeniyle içeriye iki ayda bir kitap alabilecekmişiz. Dergi, bulmaca gibi farklı yayınların verilmesi de kaldırılmış. Böylesi yayınlar, dış kantinden alınabilir, deniliyor. Oysa ekonomik durumlar malum.
Kandıra F Tipi Cezaevi
Kocaeli-Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan İbrahim Kaya ve Veysi Biçen gazetemizin merkezine gönderdikleri mektuplarında özetle şöyle diyorlar: “Cezaevlerinde sadece kapalı görüşlere izin verilmeye başlanması, sosyal mesafeye uymanın ötesinde bir tecrit uygulamasıdır. Ağır hasta olan ve acil tedavileri yapılması gereken kişilerin hastaneye sevki yapılmıyor. Bu yüzden doğal seyrinde ilerleyen hastalığa zamanında müdahale edilmediğinden artık geri dönülmez aşamaya gelme riski ortaya çıkıyor. Revire çıkarılmak yerine revirde çalışan sağlıkçılar odamızın mazgalında şikayetlerimizi dinliyor ve hastalıkla ilgili herhangi tanıda bulunma şansı olmadan ilaçlar yazılıyor. Altı aydan fazla bir süredir diş sorunuyla ilgili olarak hastaneye sevk yapılmıyor. Covid-19 dolayısıyla spor, sohbet ve hobi çalışmalarına çıkarılmıyoruz. Oysa telefon görüşmesi için çıkarılırken üst aramamız yapılıyor. Yemek dağıtımı ya da sayımlar için kapıların açılması vesilesiyle infaz memurlarıyla yüz yüze gelme durumu oluyor. Son infaz düzenlemesiyle yemek işlerinde çalışan adli mahpusların tahliye olması yüzünden bize verilen yemekler çok kötüleşti. Sadece iki ayda bir gelmesine izin verilen kitapların en fazla üçünün içeriye girmesine izin veriliyor. Aynı şekilde dergilere de sınırlama getirilmiş. Bazı mektuplarımız ya tamamen ya da kısmen ‘sakıncalı’ bulunuyor. Kürtçe yazılan mektuplar bilinçli bir şekilde geciktiriliyor. Pullu gönderdiğimiz mektupların bazıları adreslerine ulaşmıyor. Pandemi tedbirleri kapsamında el dezenfektanı içeriye verilmiyor. Onun yerine kullanılabilecek olan kolonya talebimiz kabul edilmiyor. Radyolarımıza ‘kısa dalga çekiyor’ gerekçesiyle el konuldu. ‘Kısa dalgasını iptal edin’ talebimiz kabul edilmiyor ve kantinden para verip aldığımız radyolarımız depolarda çürütülüyor. Yasal yayın yapan kimi gazete ve dergiler içeriye verilmiyor.”
Kırıklar F Tipi Cezaevi Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Tekoşer T. Turğut, bulundukları cezaevindeki koşulları iletmiş; özetleyerek aktarıyorum: “Dışarıda her şeyi normalleştirirlerken, örneğin Ayasofya’yı 350 bin kişiyle açmakla övünürken, bizler sohbet, spor, atölye, sağlık-tedavi, savunma-avukat görüşü, açık görüşmeden mahrum bırakıldık. Durumun vehametinin görülmesi için paylaşmak isteriz: ücretsiz iletişimin ışık hızıyla ve görsel olarak yapılabildiği bir çağda bizler yolladığımız mektuplarımız için fahiş paralar ödemek zorunda kalıyoruz. Dahası gönderdiklerimiz yerine ulaşmıyor; ya kayboluyor ya da kaybediliyor. Faks ile gönderdiklerimiz de aynı akıbete uğruyor. Bu yüzden mektuplarımızı taahhütlü göndermek zorunda kalıyoruz. Bu durum da bize pahalıya patlıyor. Pandemi nedeniyle durdurulmuş olan aylık aramalar yeniden başlatıldı. Dahası kısmi arama adı altında onlarca gardiyan sık sık hücrelerimize giriyor ve eşyalarımızı altüst ediyor.”
* * *
Siverek T Tipi Cezaevi’nde bulunan Dr. Ayhan Kavak, kendisine 29 Temmuz günü gönderdiğim kartımı, 28 Ağustos’ta alabilmiş. Ağustos ayında tedavi olabilmek için Diyarbakır’daki cezaevlerinden birine sevk istedi. Ancak henüz bir cevap alamadı. Aynı şekilde, risk grubu içinde olduğu için grip-zatürre aşısı olmak için başvurdu; ancak iki haftadır henüz hiçbir yanıt alabilmiş değil.
* * *
Elazığ 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Sadık Aslan’a 20 Temmuz günü gönderdiğim kart, Ağustos ayının sonunda ulaşmış. Bu cezaevindeki mahpuslar da, gazetemizi okuyamamaktan yakınıyorlar haklı olarak. Dahası pandemi koşullarında iyice ağırlaşan koşullar, bir yana 5-6 aydır dışarıdan gelen kitapları alamıyorlar ve kütüphaneden alabildikleri kitapların değiştirilmesi 3-4 ayı buluyor.
* * *
Bursa H Tipi Cezaevi’nde bulunan İdris Başaran’a gönderdiğim kart da kendisine bir ay sonra ulaşmış. Okurumuzun bilinen sağlık sorunlarının üstüne yenilerinin eklenmesi onu zorlasa da, iyi olmaya çalışıyormuş. İdris Başaran, tedavi olma gibi bir kavramı çoktan unuttuğunu belirtiyor. Mahkeme ya da hastaneye giden kişilerin, geri dönüşte havalandırmasız bir hücrede tek başına 14 gün geçirmesi gerektiğini hatırlatan okurumuz, bu nedenle hasta olsak da, bir yere gitmiyoruz-gitmek istemiyoruz, diyor.
* * *
Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Bahattin Solhan da, daha önceleri okuyabildikleri Yeni Yaşam gazetemizi, Basın İlan Kurumu listesinde olmadığımız bahanesiyle artık okuyamadıklarını yazmış.
Mektubu gelenler:
Özlem Seyhan – Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi
Bahattin Solhan – Bolu F Tipi Cezaevi
İdris Başaran – Bursa H Tipi Cezaevi
Sadık Aslan – Elazığ 1 nolu Yüksek Güvenlikli CİK
İbrahim Kaya – Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi
Veysi Biçen – Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi
Tekoşer Turğut – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
Ayhan Kavak – Siverek T Tipi Cezaevi
Posta Kutusu: 253
Yenişehir
ANKARA
e-mail:
aykol267@gmail.com