Bu hafta 12 Eylül darbesinde işkence ile kaybedilenlerin akıbetini soran Cumartesi Anneleri, hakikat için yüzleşme talebini yineleyerek, ‘Biz bu ısrarın bir parçası olma kararlılığımızı sürdüreceğiz’ dedi
Cumartesi Anneleri, kayıp yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle her hafta düzenledikleri eylemlerinin 807’ncisini gerçekleştirdi. Koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden açıklama yapan Cumartesi Anneleri, 12 Eylül darbesinde işkenceyle katledilenler için adalet talep etti.
‘Katiller yargı önüne çıkarılmadı’
1981 yılında Kars’ta gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır, 1980 yılında darbe ile yönetime el koyan 5 generalin Türkiye’yi zifiri karanlığa çevirdiğini söyledi. Gözaltında kaybedilenlerin yakınları olarak 40 yıldır bu karanlığa karşı mücadele ettiklerini dile getiren Kırbayır, “Kardeşim işkenceyle katledildi. 40 yıldır verdiğimiz mücadeleye rağmen, TBMM’de rapor çıkmasına rağmen, halen bir iddianame hazırlanmış değil. Katiller yargı önüne çıkarılmamıştır. Bu iyi bilinsin ki kayıplarımızın akıbetini sormaktan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
‘Halen darbe yasalarıyla yönetiliyoruz’
Ardından 1980 yılında İstanbul’da gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, 12 Eylül’ün bu ülkenin karanlık yüzü olduğunu belirterek, “Bugün halen darbe yasalarıyla yönetiliyor olmamız, ne yazık ki bu adresin devlet geleneği haline geldiğini gösteriyor. En ağır bedelleri ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Sevdiklerimiz işkencelerde katledildi. 40 yıldır inkar ediliyor. İnkar da bir devlet geleneği haline geldi. Asla unutmadık, unutmayacağız. Affetmedik, affetmeyeceğiz” dedi.
‘Darbe demokrasi mücadelesinin engellenmesidir’
1981 yılında İstanbul’da gözaltında kaybedilen Süleyman Cihan’ın kardeşi Ahmet Cihan da, 12 Eylül darbesinin yükselen demokrasi mücadelesinin engellenmesi için uluslararası sermayenin isteği doğrultusunda yapıldığına değinerek, “Annem ölünceye kadar adaletin tecellisini bekledi. Ama katiller korundular ve hala korunuyorlar. Biz 40 yıl da geçse faillerin yargı önüne çıkarılmasından, hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz” şeklinde konuştu.
Askeri rejim inşa edildi
Her hafta düzenli olarak yapılan açıklamayı Cumartesi insanlarından Ruhat Sena Akşener yaptı. 12 Eylül’de işkence ile kaybedilenleri anımsatan Akşener, o dönemde yaşananların günümüzde sürdüğüne dikkat çekti. Akşener, 12 Eylül darbesi ve akabinde kurulan askeri rejimin, Türkiye’nin anayasal ve yasal sistemini otoriter bir yerden inşa ve tahkim ettiğini söyledi. 12 Eylül ile yüzleşilmesi gerektiğini ifade eden Akşener, “Bunun gerçekleşebilmesi için güçlü bir toplumsal duyarlılık ve ısrarlı bir takip şarttır. Biz bu ısrarın bir parçası olma kararlılığımızı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
Diyarbakır’da Bilgeç’in akıbeti soruldu
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin her hafta düzenlediği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminin 605’inci haftası, yayınlanan video ile gerçekleştirildi. Kayıp yakınları, 27 Kasım 1995 yılında Şırnak’ın Silopi ilçesinde kaybolan ve kendisinden haber alınamayan Kamil Bilgeç’in akıbetini sordu.
Adliye binası civarında kaybolur
Kayıp hikâyesini okuyan İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Erdoğan, Kamil Bilgeç’in Şırnak’ın Silopi İlçesine bağlı Xirabreşik (Yeniköy) köyünün muhtarı ve 11 çocuk babası olduğu bilgisini paylaştı. Bilgeç’in, 27 Kasım 1995 tarihinde Silopi Adliye binasında bulunan seçim kuruluna, 1995 yılında yapılacak olan yerel seçimler için seçmen kâğıtlarını almaya gittiğini aktaran Erdoğan, “Seçmen kağıtlarını aldıktan sonra, Adliye binası civarlarında amcasının oğlu Yusuf Kerimoğlu ile karşılaşır. Bilgeç, Yusuf Kerimoğlu’na buradan eve gideceğini söylese de, o gün eve dönmez. Aile, o gün eve dönmeyen Kamil Bilgeç için, Emniyet Müdürlüğü’ne ve Cumhuriyet Savcılığı’na başvuruda bulunarak durumu bildirir. Ancak bu girişimler sonuçsuz kalır” dedi.
Bilgeç tehdit edilir
Amcasının oğlu Yusuf Kerimoğlu’nun, Kamil Bilgeç kaybedilmeden önce telefonla tehdit edilmeye başlandığını ifade ettiğini söyleyen Erdoğan, “Kendisine yaklaşan araçtan ‘Senin de gününe az kaldı’ diye seslenilerek tehdit edilir. Yusuf Kerimoğlu, 1994 yılında çalıştığı yerindeki bir arkadaşı tarafından ‘PKK’li’ diye baskıya maruz kalır. İlçede Yusuf Paşa diye bilinen ve JİTEM’de görevli Kıdemli bir Üsteğmen tarafından uzun bir süre tehdit edilir ve takip edilir. İş arkadaşı daha sonra Kerimoğlu’na iftira ettiğini itiraf eder” diye konuştu.
‘Mehmet Bilgeç ve Halil Birlik’in akıbetleri hala belirsiz’
Bilgeç ailesinin karşılaştıkları baskı ve tehditler nedeniyle resmi kurumlara başvurmaktan çekindiğini aktaran Erdoğan, şunları söyledi: 1996 yılının Kasım ayında Kamil Bilgeç’in amcasının oğlu Mehmet Bilgeç, Halil Birlik isimli yurttaş ile birlikte Irak’ta yaptığı ticari işler için Habur Sınır Kapısından geçerken, araçları durdurularak gözaltına alınır. Bir daha ikisinden de haber alınmaz. Kamil Bilgeç’in ailesi 2009 yılında Silopi Cumhuriyet Savcılığı’na başvurur. Kamil Bilgeç, Mehmet Bilgeç ve Halil Birlik’in akıbetleri hala belirsiz.
HABER MERKEZİ