207 gündür ölüm orucunda olan Didem Akman’ın durumu kritik aşamaya geldi. Ablası Ayten Akman Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulunurken, avukat Aytaç Ünsal ise duyarlılık çağrısı yaptı
İzmir Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nden Sincan Kadın Cezaevi’ne sevk edilmek talebiyle 207 gündür ölüm orucunda olan Didem Akman’ın sağlık durumu her geçen gün kötüye gidiyor. İradesi dışında dokuz gün önce savcılık kararıyla Yeşilyurt Hastanesi’ne kaldırılan Akman, tedaviyi reddetti.
Akman’ın ablası Ayten Akman, kardeşinin tek talebinin bir an önce karşılanması gerektiğini belirterek, “Kardeşimin nefes alabileceği bir yere götürülmesini istiyorum” dedi.
Ölüm orucunu sonlandıran avukat Aytaç Ünsal ise duyarlılık ve dayanışma çağrısında bulundu.
Aytaç Ünsal: Ölüm oruçları devam ediyor
Tahliye kararının verilen mücadele sayesinde gerçekleştiğini dile getiren Ünsal, “Yaşanan umutsuzluğu tüm dünyaya duyurduk. Bize dayatılan hukuksuz koşulları kısmen de olsa aştığımız için tahliye kararı vermek zorunda kaldılar” diye belirtti.
Ölüm orucunun sonlandırılmasına rağmen ülkede hala ölüm oruçlarını olduğuna dikkat çeken Ünsal, Didem Akman’ın ölüm orucunun 206’ncı gününde İzmir Yeşilyurt hastanesinde devam ettiğini ve durumunun kritik olduğunu hatırlattı.
Ünsal, “Didem şuan konuşamıyor ve yürüyemiyor. Ölüm sınırına çoktan yaklaşmış durumda ve bu yüzden didemin sesini duymamız. Güçlü bir şekilde haykırmamız gerekiyor. Ben bize destek olan sürecimizi takip eden tüm dostlar sesleniyorum. Didem Akmanı yaşatalım, taleplerini bir an önce kabul edilmesi için umut olalım” dedi.
Ayten Akman: 4 yıldır havasız
Didem Akman’ın ablası Ayten Akman ise, 4 yıldır hücrede havasız bir şekilde tutulduğunu belirterek, “Kardeşim anneme ‘Ben ölüm orucuna girmeseydim de en fazla 3 yıl yaşardım. Devlet beni yavaş yavaş öldürüyor’ demiş.
İletişim kurduğu tek canlı fare
Kardeşinin cezaevinde yaşadığı kötü koşulları arkadaşına yazdığı mektupla aktardığını ifade eden Akman şunları söyledi:
“Kardeşim arkadaşına, ‘Burada nefes alamıyorum. Hücreye bir fare geliyor ve fare ile konuşuyorum. Fare gelip ses çıkarıyor ve iletişim kurduğum tek canlı o fare, her gün gelsin gitmesin diye ona ekmek kırıntıları bırakıyorum. Ölüm orucuna başladıktan sonra yemekte gelmediği için, o fareye kırıntılar bırakamadım ve o da gelmedi. Pencereme kuşlar için kırıntılar bırakıyordum. Ben en son kuşları ölüm orucuna başlamadan önce Şubat ayında görmüştüm’ yazmış. Biz cezaevine görüşe gittiğimizde de 45 dakikalık bir görüş süresi var. Aile üyelerinden iki kişi gittiysek, her birimiz 20 dakika görüşebiliyorduk. Şakran Cezaevinde hep birlikte görüşmek mümkün değil”
Durumu kritik aşamada
Akman, “Dün doktoru, ‘Eğer ölüm orucunu bırakmazsa, vücudunda oluşan hasarın tedaviye cevap veremeyecek noktaya gelmiş olacağız’ uyarısında bulundu. Kardeşim ağzında oluşan yaralardan dolayı konuşamıyor, görme ve işitme bozukluğu yaşıyor. 33 kiloya düşmüş ve artık ayakta duramıyor. Kardeşim herkese nefes alamadığını söylüyor. Lütfen nefes alabileceği bir yere götürsünler. Tahliye talebimiz yok, kimseden bir şey dilenmiyoruz. Sadece kanunda yer alan hakları verin. Didem’in Şakran Cezaevi’nde kaldığı koğuş, bir insanın kalabileceği koğuş değil. Sadece Didem değil, kimsenin kalabileceği bir koğuş değil” şeklinde konuştu.
Bakanlığa çağrı
Kardeşinin Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne sevk edilmesi talebinin kabul edilmesi için Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulunan Akman, şunları söyledi: “Lütfen kardeşimi istediği yere nakil edin. Lütfen kör, sağır, dilsiz olmayın. Kimin adalete ihtiyacı olduğunu kestiremezsiniz. Göz yumanlar, yarın kendileri bu adaleti aramak zorunda kalabilir. Kendiniz bu ilahi adaletin cenderesine düşmeseniz bile, çocuklarınız, torunlarınız böyle bir durumda kalabilir.”
Esra Solin Dal/ MA