IŞİD’den kurtulan Hadiya, IŞİD’in kaçırdığı küçük kardeşleri Amira ve Amir’in izini Til Afer’den Kırşehir’e kadar sürdü. Sonunda kardeşlerine kavuştu ama Kürtçe konuşan Amira ve Amir, şimdi sadece Türkçe biliyor, Hadiya ise Türkçe bilmiyor!
Gülcan Dereli
Tarih 3 Ağustos 2014… Kimileri için takvimden bir yaprak, kimileri için ise cehennem kapılarının açıldığı gün. Bu cehennem kapısı onlar için bir kez değil kimi kaynaklara göre 73, kimi kaynaklara göre tam 74 kez açıldı. Tarih sayfaları onları Kürtlüğün kaynağı olarak yazar. 40 milyonu doğuran bir ana kaynak. Sadece bir halkı değil derin bir yaşam felsefesini, doğal toplumu da doğuran bir ana kaynak… Êzidî Kürtlerden söz ediyoruz. 21. yüzyılın bu modern çağında dünyanın gözleri önünde hepimiz bir soykırıma şahitlik ettik. IŞİD’in 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal’e yönelik gerçekleştirdiği soykırım saldırısının üzerinden 6 yıl geçti ama yaraları hâlâ kanıyor. Sayılarla anlatmak zor, on binlerce Êzidî katledildi, genç kadınlar ve çocuklar kaçırıldı, köle pazarlarında satılığa çıkarıldı. Hâlâ sayıları net değil, kaçı IŞİD’in elinde, nerede, ne yaşıyor bilmiyoruz. Kaçıp kurtulan, özgürlük güçleri sayesinde yeniden hayata dönenler oldu. Bunlardan biri de 28 yaşındaki Hadiya Khudeda Hussein ve ailesi. Anne babası ve 3 kardeşinden, eşi ve oğlundan hâlâ haber yok ama iki küçük kardeşine nihayet kavuştu.
Mücadeleden vazgeçmemiş Hadiya, anne ve babasıyla birlikte 5 kardeşi, eşi ve çocuğu, IŞİD’in saldırısına maruz kalıyor ve kaçırılıyor. Yıllarca IŞİD’in elinde kelimelerle anlatması zor bir cehennemi yaşayan Hadiya, IŞİD’in elinden kaçıp kurtulmayı başarıyor. 6 kardeşten biri olan Hadiya Khudeda Hussein, 2 kardeşine de büyük mücadele sonrası kavuşuyor. Biz de kardeşlerine kavuşan Hadiya’ya ulaştık. Hadiya’nın sevinci sesine yansıyor ve “Keyfim çok yerinde, çok mutluyum” diyor. Tarifi zor acılar söndürememiş Hadiya’nın hayat ışığını, mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğini belirtiyor.
Onlar artık Kürtçe bilmiyor!
Hadiya’nın kardeşi Amira kaçırıldığında 6, Amir ise 4 yaşındaydı. Şimdi Amira 12, Amir ise 10 yaşında. Doğduklarında sadece Kürtçe bilen çocuklar, şimdi Kürtçe bilmiyor. Doğduklarında Türkçe bilmeyen kardeşler, şimdi anadillerini bilmiyor, Türkçe konuşuyor. Amira ve Amir’le de konuştuk. Ancak onların yaşadığı travmayı tekrar yaşatmamak için sorularımı sorarken çok çekindim. Hatta soru soramadım diyebilirim. Onlara sadece duygularını ve ablalarına kavuşmanın ne hissettirdiğini sordum. Elbette verdikleri yanıt Türkçe idi. Çünkü ikisi de asimilasyona maruz kalmış ve anadillerini unutmuşlardı. Yetmemiş isimleri de Türkçeleştirilmiş. Amira olmuş Aya, Amir olmuş Ahmet…
Abla kardeşleriyle konuşamıyor
Benimle Türkçe konuşan çocuklar, tedirgindi. Ablalarının yanında olmaktan çok mutlu olduklarını söyleyen çocuklar, bir daha hiç ayrılmak istemediklerini söylüyor. Çocuklar, biraz da çekinerek ekliyor: “Yurtta iyi davrandılar ama oraya bir daha gitmek istemiyoruz” diyor. Abla Hadiya çocukların ne dediğini bana Kürtçe soruyor. Çünkü Hadiya da Türkçe bilmiyor. Merak ediyor kardeşlerinin söylediklerini. Türkçe bilmeyen abla Hadiya’ya çocukların onunla çok mutlu olduğunu söylüyorum. Heyecanı sesine yansıyor. Dili unutturulan kardeşler şimdilerde ablalarıyla iletişim kurmakta zorlanıyor. Ama azimle kardeşlerine kavuşan Hadiya, bunun da üstesinden gelecek, çünkü o yılmayan Kürt soyundan… Çocuklar şimdi ablaları Hadiya ile Federe Kürdistan’ın Dıhok kentinde bir çadır kentte yaşıyor.
Yeniden kutsandılar
Kardeşlerine kavuşan Hadiya, soluğu Laleş’de alıyor. Asimilasyona maruz kalan çocuklar Êzidîlik ritüelleri gereği yeniden kutsanıyor. Bu tekrardan bir kutsama olurken, 73. Ferman’ın mağdurlarına özel bir inançsal ritüel olarak işliyor. Yani tekrar Êzidîliği kabul ediyorlar. Bunun daha önce mümkün olmadığını öğreniyorum.
Çok mutluyum
Sevincini cümlelere sığdıramayan abla Hadiya ise şöyle konuşuyor: “2014’te ailemle birlikte IŞİD tarafından kaçırıldık. 2015’in 4. ayına kadar çocuklarla beraberdik, daha sonra çocukları benden kopardılar. Çocukları götürdüler, ölü mü sağ mı ve nerede olduklarını bilmiyordum. 2017’nin Ocak ayında bana gösterilen fotoğraflarda bunlar benim kardeşlerimin dedim. Sonra kardeşlerimin Türkiye’ye kaçırıldıklarını öğrendim. Peşlerine düştüm. Ben o günden beri kız kardeşim ve erkek kardeşimin peşindeydim. Çok zorluk çektim. Pasaport çıkarttım. Mahkemeye başvurdum. Şimdiye kadar mücadele ettim. Ben kardeşlerimin bana verileceğine inanmıyordum. Çünkü mahkeme vermedi. Neçirvan Barzani Türkiye’ye gelince çocukları bize verdiler. Çocuklar yanıma geldi, görünce inanamadım. Ben yıllardır bugünü bekliyordum. Kardeşlerimin yanımda olmasını istiyordum. Şimdi çok mutluyum. Ben destek veren herkese çok teşekkür ediyorum. Çocukların bana kavuşması için mücadele eden herkese çok çok teşekkür ediyorum. Şimdi çok mutluyum.”
Til Afer’den Kırşehir’e
Gazetemize konuşan Êzidî sosyolog ve gazetemiz yazarı Azad Barış, çocukların kurtarılma hikâyesinin sivil toplum örgütlerinin mücadelesi sayesinde toplumsallaştığını ve gerçekleştiğini söylüyor. Barış, “3 Ağustos 2014 günü Şengal IŞİD tarafından basıldığında Wardiye köyü de eşzamanlı olarak basıldı ve 3 gün içinde 150’nin üzerinde insan öldürüldü. IŞİD katliamına maruz kalan ailelerden bir tanesi de Hussein Zandinan ailesiydi. Anne, baba ve 3 çocukları öldürülen Zandinan ailesinden Hadiya (22) Amir (4) ve Amira Khudeda Hussein (6) adındaki çocukları da kaçırılmıştı. Amira, Amir ve ablaları Hadiya ailenin diğer fertlerinden koparılıp Türkmen kasabası olan Til Afer’e götürülmüşlerdi” diyor.
Kardeşlerin büyük zorluklar yaşadığına dikkat çeken Barış, “Ağustos 2014’ten Nisan 2015’e kadar sık sık yerleri değiştirilen abla ve çocuklar da sonunda zorla birbirinden koparıldılar. Sıkı bir din değiştirmeye tabi tutulan çocuklardan 2 yıl boyunca haber alınamadı” diye ekliyor. 2016 yılında IŞİD’den büyük zorluklarla kurtulmayı başaran abla Hadiya’nın ailenin kayıp fertlerinin peşine düştüğünü anlatan Barış, “Annesi, babası kendisinden küçük 3 kardeşi, eşi ve oğlundan uzun bir süre haber alamıyor. Amira ve Amir’la ilgili ilk haberiyse Türkmen bir yardımseverden alıyor. Bunun üzerine 2017’de çocukların izini Ankara’ya kadar sürüyor. Ve aracılar yardımıyla çocukları alıkoyan Türkmen ailenin adresini öğreniyor” diyor.
Kardeşleri alıkoyanlar serbest
Amir ve Amira’nın yetiştirme yurduna da nasıl verildiğini anlatan Barış, “Panikleyen aile çocukları esirgeme kurumuna teslim ediyor ve ellerini kollarını sallayarak sıradan vatandaşlar gibi hayatlarına devam ediyorlar. Haklarında herhangi bir hukuki işlem yapılmayan ailenin mevcut durumları meçhul da olsa Türkiye’de oldukları biliniyor” diye vurguluyor. Çocukların Kırşehir’deki bir esirgeme kurumuna verildiğini öğrenen abla Hadiya’nın Türkiye’deki bazı sivil toplum örgütleri ve aktivistlerin yardımıyla hukuki bir süreç başlattığını anlatan Barış, “Olayı kamuoyuna duyuran ve toplumsal bir mesele haline getiren ise başta gazeteci H. Gönültaş ile A. Günaydın’ın örnek haberciliği ve bizim azimli mücadelemiz olduğunu özellikle belirtmek isterim” diyor.
Mutlu son mücadele sayesinde…
Mahkemenin çocukları ablalarına vermemesinin de düşündürücü olduğunu kaydeden Barış, “Mahkemeye sunulan nitelikli delillere rağmen verilen olumsuz karar, bizim daha profesyonel bir hukuki ve toplumsal mücadele sürdürmemizi zorunlu kıldı. Çok büyük emekleri geçen Hale, Abdülhekim, Reyhan Hanım ve HDP Milletvekili Fatma Kurtalan’ın destekleri olmasaydı belki bu ‘mutlu son’ tablosu ortaya çıkmayacaktı” ifadelerini kullanıyor. Neçirvan’a jest değil! Tabii ki bu arada kendisi de iki yıla yakın bir süre IŞİD’in elinde esir kalan Hadiya’nın bitmek bilmeyen mücadele enerjisinin de kendilerini motive ettiğini kaydeden Barış, “Hadiya’nın mücadelesi Irak Başbakanı Kazimi’ye kadar yayıldı ve çocukların salıverilmesi için Irak Dışişleri’ni devreye soktu. Dolayısıyla çocukların ailelerine kavuşması öyle sanıldığı gibi Erdoğan’ın Neçirvan’a yaptığı bir jest değildir ve öyle algılanmamalıdır. Çok uzun ve çetin bir mücadele sonucunda çocuklar geri alınmıştır. Ayrıca Amira ve Amir’in ne ilk ne de son çocuklar olacağını biliyoruz. Çünkü hâlâ binlerce (2 bin 500 civarında) kişi esir tutuluyor. Bunun için mücadelemiz durmaksızın devam edecek!” diye vurguluyor. Barış son olarak şöyle diyor: “Emeği geçen herkese hem Hadiya hem de kendi adıma tekrar teşekkür ediyorum.”