AKP iktidarı enerji, inşaat ve maden sektörlerini oluşturulan havuz şirketlerine bağladı. İktidarın enerjide ve inşaatta ortaya çıkan tıkanma sonrası, tüm coğrafyayı maden yağmasına açarken, büyük bir ekolojik yıkım kapıda
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Türkiye’de doğal yaşamı yıkıma uğratan en belirgin sermaye hareketleri enerji, inşaat ve madencilik üzerinde yoğunlaşıyor. 2009 yılı sonrası enerji yatırımları için oluşturulan havuzlarda yer alan şirketlere binlerce ihale yapıldı. Bunların içinde HES’ler başı çekerken, büyük barajlar, kömürlü ve doğalgazlı termik santraller önemli yer tuttu. Ancak ortaya çıkan aşırı arz fazlalığı bu alanda tıkanmaya yol açtı. Bu yatırımlara yol veren iktidarın en öenmli hedefi üretilen enerjinin çevre ülkelere ve Avrupa Birliği’ne (AB) satışının yapılmasıydı. Bu nedenle Suriye, Irak, Gürcistan ve AB ile elektrik nakil hatlarını birbirine entegre ederek enterkonnekte sistem üzerinden elektrik ticaretini başlatma gayretine girdi. Ancak Irak dışında enerji dış satışı gerçekleştirilemedi.
Enerji üretiminde arz fazlası
AB ile enterkonnekte sistem oluşturuldu ve Avrupa enerji dağıtım-satış ortak ağı olan ENTSO-E’ye katılan Türkiye, AB ile yapılan katılım görüşmelerinin en önemli faslı olan enerji faslının açılmamış olması nedeniyle AB’nin enerji pazarına girmesi mümkün görünmüyor. Enerji üretim gücünün 91 bin MW’a aştığı ancak bunun en fazla 1/3’nün ticarileştirilebilmesi nedeniyle AKP iktidarı üretilmeyen enerji çin şirketlere kapasite bedeli adı altında her ay ortalama 250 milyon lira ödeme yapıyor. Bu durum enerjide tıkanma nedeniyle bütçe üzerinde yarattığı baskı büyük problemleri yaratıyor.
İnşaat ilerlemiyor
Diğer yandan sadece rant üreten inşaat sektöründe doygunluk çok aşılmış durumda. Çok fazla konut stokunun birikmesi nedeniyle düşük faizli (aylık 0.64) krediler bile inşaat şirketlerini rahatlatabilmiş değil. Diğer yandan tarım üreticilerinin açlığa sürüklemek pahasına bazı ülkelerde şirketlerin aldığı inşaat işlerine karşılık o ülkelerden tarım ürünleri gümrüksüz olarak ithal ediliyor olması da inşaat şirketleri için genel bir rahatlamayı ortaya çıkarmaktan çok uzak.
Madencilik tek seçenek
Madencilik ise AKP’nin elinde sermayeye sunabileceği tek seçenek olarak karşımıza çıkmakta. MTA’yı şirketler yararına çalıştıran iktidar, 5 milyon metreyi aşan MTA sondajlarıyla elde edilen veriler üzerinden maden sahaları ihaleleri yapmakta. Özellikle sermaye genişlemesinde yaşanan daralmayı aşmak adına son 2 yıldır büyük bir çabaya giren iktidar, yapılan sondajlar sayesinde Türkiye coğrafyasının hangi noktasında hangi madenler olduğu bilgisini, dünya maden tekellerine ve yerel uzantılarına ulaştırarak ön talepleri topladı. Son 1 yıldır 2 bini aşkın maden sahası ihaleye çıkarılırken son açıklanan 766 maden sahası ile bu sayı 3 binlere ulaşmak üzere. 766 maden saha toplamı 850 bin hektarın üzerinde ve daha önce yapılan ihalelerle ve yeni hazırlanacak olanlarla birlikte Türkiye coğrafyasının yaklaşık yüzde 50’sini maden yağmasına açmaya hazırlıyorlar.
Madencilik için her şey hazırlandı
AKP hükümeti öncesi 2001 yılında çıkan ‘Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’la birlikte kapitalist neoliberal politikaların can yakacı uygulamaları için adımlar hızlandırılmıştı. AKP iktidarı ile birlikte çıkarılan torba yasalarla bu süreçlerde madencilerin ihtiyaçlarına göre toplam 21 kez yasalarda eklemeler ve değişiklikler yapıldı. 2006 yılında ‘Kamu İdarelerine Ait Taşınmazların Tahsis ve Devri Hakkında Yönetmelik’ resmi gazetede yayınlanan yönetmeliğe, 2007 ve 2009 yılında çıkarılan diğer yönetmelikler eklenerek hazineye ait tüm varlıkların şirket haline getirilmiş olan farklı kurumlara devri yapılabilir hale gelirken, her türden arazi ya da yapının sermaye kesimlerine tahsisi mümkün kılınmıştı.
MTA uluslararası talep toplayıcı!
Hazine adına kayıtlı ya da belediyelerin uhdesinde olan her türden arazi, maden ve varlıkların ‘Varlık Fonu’na devredilmesiyle birlikte, maden lisanslarının tamamını elinde toplamış olan Cumhurbaşkanlığı, MTA verileri üzerinden başta İngiltere, ABD, Kanada ve Avrupa ülkelerinde talep toplama çalışmalarına başlandı. Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Türkiye’nin yeraltı zenginliklerinin tam olarak ortaya çıkarılması için harekete geçtiklerini, 2015 yılında 330 bin metre sondaj yaptıklarını ve 2017 yılında ise sondaj miktarının 1 milyon metreye çıkarılma talimatı verdiğini belirtmiş ve ardından bu sondajlar katlayarak artışla günümüze kadar sürdü.
MTA sermaye hizmetinde
MTA kamu eliyle sermayeye yararına olduğu görülen bir çalışma yütülüyor olması büyük bir doğa yağmasını da beraberinde getiriyor. Maden Tetkik Arama’nın (MTA)Sondaj Dairesi 2005’ten 2016 yılı sonuna kadar olan sondaj oranına sayfasında yer vermiş. MTA; Metalik Maden, Endüstriyel Hammadde, Kömür, Uranyum, Petrol, Jeotermal, Soğuk su ve Diğer sondajlar olmak üzere 2016 Yılı sonuna kadar toplam 5 milyon 400 bin 052 metre sondaj gerçekleştirmiş. Ayrıca 2005 yılından itibaren ihale yolu ile özel sektöre sondaj yaptırmaya başlanmış ve 1 milyon 418 bin 566 metre sondaj hizmet alımı yapılarak toplamda 6 milyon 818 bin 818 metreye ulaşıldığı belirtilmiş.
Hizmette sınır yok
Madenciliğin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYH) içindeki payı 2005 yılında 673 milyar 702 milyon 942 bin 744 seviyesindeyken, 2017 yılında bu rakam 3 trilyon 106 milyar 536 milyon 751 bin 444’e ulaştığı MTA verilerinde yer almakta. Yine MTA verilerinde madenciliğin Türkiye GSYH içindeki payı 2009 yılında yüzde 1,12 olurken, 2017 yılında bu oran yüzde 0.87’e gerilemiş. Bu süreçte AKP iktidarının başlangıcıyla birlikte birçok sermayedarın elinde (özellikle Kürt olanların) bulunan maden lisanslarının iktidarca merkeze alınıp el değiştirme süreci yaşanmış. 2017’de GSYH içinde ki payın gerilemiş olmasının nedeni olarak maden şirketlerinin verimsizliği vd. sorunlar gösterilirken bu nedenle yurtdışında yatırımcı bulmak amacıyla MTA verileri uluslarası dolaşıma sokulmuş ve çok yüksek oranda teşvikler, bedava saha tahsisleri, enerji alt yapıları ve Karadeniz’de olduğu gibi Yeşil Yol vb. adımlarla alt yapı ihtiyaçları tamamen karşılanmaya başlanmış durumda.
Altın madeni odaklı son ihale!
En son 4 Eylül günü Resmi Gazete’de çıkan bir kararla 99 adet sahanın daha ihale açıldığı duyurulurken, bu kararda 4. Grup madenciliğinde yer alan altın ve gümüş madenciliği baz alınarak özel bir vurguda bulunulması dikkat çekici. Kararda ayrıca bu madenlerden alınacak olan devlet hakkına yüzde 25 artış yapıldığı yer alıyor. Altın ve gümüş madenciliğinde son ürün olarak işlenmesi koşuluyla yüzde 1 olan devlet hakkı yüzde 1.25’e çıkarılmış olması madencilerin ilgisini azaltacak birşey değil. Bu madenlerin son ürün haline getirilebilmesi için siyanür liç yöntemi sermaye için en ucuz yol ve bu yol Türkiye’de tamamen özgür bırakılmış durumda.
Siyanür özgürlüğünde sınır yok
Türkiye’de siyanür kullanımına tanınan özgürlük sağlanmış olması, altın ve gümüş madenciliğinin ilgisini fazlasıyla çekiyor. Yasalara göre altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, krom, alüminyum ve uranyum oksitten alınan devlet hakkı oranı yüzde 1 ile yüzde 15 arasında değişiyordu. Altının ons fiyatı 800 dolardan daha düşük olması halinde devlet hakkı yüzde 1 olarak uygulanıyordu. Ons fiyatı 2 bin 101 dolardan yüksek ise devlet hakkı yüzde 15’e ulaşıyordu. Bugün altın borsanında altın ons fiyatının bin 925 dolar civarında olduğunu da hatırlatalım. Siyanürle ayrıştırılmış olan altının devlet hakkının yüzde 15 ya da yüzde 18.25’e çıkarılması bile sadece sermaye çıkarının düzenlendiğine işaret ediyor. Siyanür kullanımın bu derece özgür olduğu bir başka ülke bulmak sermaye için neredeyse imkansız. Altın ve gümüşün son ürün haline getirilmesi için siyanür liç yönteminin kulanım özgürlüğünü sermayenin bir başka ülkede bulması oldukça güç.
Bir yılda 2 bin 784 saha için ihale
Enerji Bakanlığı’na bağlı Maden ve Petrol Arama İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) 2019 Temmuz ayından bu yana yani son bir yıl içinde 2 bin 784 adet orman, mera ve tarım arazisi üzerinde maden araması ile siyanür liç yöntemiyle işlenmesi için ihale açıklamış durumda. 766 noktada maden sahaları için yapılacağı duyurulan ihaleler, gelecek hafta başlıyor. İhaleler 68 il coğrafyasında 850 bin hektarı aşan orman, mera ve tarım arazisi alanlarını kapsıyor. Bu alanların içinde Sivas’ta 72 noktada 100 bin hektarı aşan ölçekteki arazi şirketler için ihaleye açılırken, Maraş’ta 55 noktada 70 bin hektar, Eskişehir’de 38 noktada 48 bin hektar, Erzincan’da 29 noktada 42 bin hektar, Elazığ’da 27 noktada 34 bin hektar ve Artvin’de 15 noktada 18 bin 500 hektar alan 68 il içinde önemli paya sahip bu illere 760 il daha eklendiğinde 850 bin hektar alanı aşan arazi şirketlerin hizmetine sunuluyor.