Sakarya’da Kürt işçilere yapılan ırkçı saldırıya ilişkin Diyarbakır ve Mardin Barosu’nun hazırladığı raporda, ‘Kardeşlik ve et-tırnak’ metaforunun sadece söylemde olduğu ve sorunu çözmeye yetmediği’ne dikkat çekildi
Sakarya’da mevsimlik Kürt işçilere yönelik ırkçı saldırıya ilişkin Mardin ve Diyarbakır Barosu’nun ortak hazırladığı rapor açıklandı. Diyarbakır Barosu İnsan Hakları Merkezi Dava Takip Komisyonu Eşbaşkanı Sidar Avşar, Adli Yardım binasında açıklama yaptı. Avşar, Mazıdağı Jandarma Komutanlığı’na ifadeleri alınmak üzere çağrılan mağdur aileye hukuki destek sunmak için Diyarbakır ve Mardin Barosu’ndan karakola giden avukatların kolluk görevlilerinin engellemelerine, hakaret ve tacizlerine maruz kaldıklarını belirtti.
Nefret ve ırkçılık suç değilse!
Yapılan açıklamanın ardından basın mensuplarıyla paylaşılan raporda, Diyarbakır ve Mardin barosunun mağdur aileyle yapılan görüşmeler, Jandarma Komutanlığında yaşananlarla birlikte heyetin tespit ve değerlendirmeleri yer aldı. Raporda, saldırıların temel sebeplerinden biri olarak Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) nefret ve ırkçı saiklerle yapılan saldırıların suç olarak düzenlenmeyişinin faillerin rahat hareket etmesini sağladığı vurgulandı.
Çok dilli bir toplum gerçeği
Raporun sonuç kısmında ise ülkede yaşanan gelir adaletsizliği, kötü çalışma koşulları, cinsiyet eşitsizliği, çocuk işçi çalıştırmanın bir insan hakları sorununa dönüştüğü, ayrımcılık yasağına aykırı davranışlar ve bu davranışların cezasızlıkla sonuçlanması, faillerin korunmasına sebep olan cezasızlık politikaları, anadil meselesinin yasal güvenceye kavuşturulmaması nedeniyle çok dilli bir toplumun farklılıklarına tahammül edilmemesi sorununun varlığı, avukatların görevlerini yerine getirirken karşılaştığı sorunlar, 4 Eylül’de meydana gelen saldırının dinamiği ve sonuçlarını oluşturulduğu kaydedildi.
Cumhuriyet Savcısı yok
Mardin Barosu Başkanı İsmail Elik ve İnsan Hakları Komisyonu üyesi avukat Kemal Erdem’in birlikte yaptığı açıklamada ise, soruşturma safhasında valinin müdahalesine dikkati çekildi.
Ardından söz alan İnsan Hakları Komisyonu üyesi avukat Kemal Erdem, hazırladıkları rapora ilişkin konuştu. Diyarbakır Barosu ile birlikte ırkçı saldırıya uğrayan ailelerle ilk günden itibaren irtibata geçtiklerini kaydeden Erdem, jandarma karakoluna gittikleri andan itibaren engellemelerle karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Erdem, “Mağdurların ifadeleri alındığı sırada il valisi ve ilçe kaymakamı da dahil olmak üzere birçok üst düzey kamu görevlisi kolluk birimine gelmiş, mağdurlarla görüşmüş, bu görüşmelere nedeniyle ifadelere bu nedenle ara verilmiştir. Ancak asıl kolluk biriminde olan Cumhuriyet Savcıları kolluk biriminde görülmemiştir” şeklinde konuştu.
Resmi açıklamalar
Sakarya’da son birkaç yıldır bu ve benzeri ırkçı saldırılara ve linç girişimlerine tanık olduklarını ifade eden Erdem, “Nitekim 2018 yılının Aralık ayında Kürtçe konuştukları iddiasıyla Kadir Sakçı isimli yurttaş silahla vurularak öldürülmüş, oğlu Burhan Sakçı ise ağır yaralanmıştır. Yine geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Diyarbakır nüfusuna kayıtlı Şirin Tosun isimli genç, Diyarbakır plakalı araca el salladığı ve Kürtçe konuştuğu için bir saldırgan tarafında silahla vurularak öldürülmüştür. Yaşanan olayların adli niteliği dikkate alınmadan başsavcılıkların yerine çoğunlukla valilerin açıklama yaptığı, olayı gerçek bağlamından koparmaya çalıştıkları, bu şekilde soruşturmayı başından itibaren etkiledikleri ve yönlendirdikleri gözlenmektedir. Nitekim yukarıda belirtilen her üç olayda da ilk resmi açıklamalar valilik ya da şehrin milletvekilleri tarafından yapılmış, cinayetlerin veya saldırıların etnik bir gerekçeyle değil, başka amaçlarla yapıldığını belirtmişlerdir. Bununla da yetinmeyerek bu saldırıları gerçekte olduğu gibi ‘ırkçı saldırılar ve nefret suçları’ kapsamında değerlendirenleri de ağır şekilde itham etmektedirler” diye belirtti.
‘Olaylar gerçek bağlamından koparılıyor’
Sakarya’da yaşanan ırkçı saldırıların siyasetin kullandığı kutuplaştırıcı ve ayrımcı dil ile paralel olarak Türkiye’nin başka illerinde de yaşandığını hatırlatan Erdem, “Hiç kuşkusuz yetkililerin bu olayları gerçek bağlamından koparmaya yönelik açıklamaları da, bu suçlara zemin hazırlayan bir diğer faktördür” dedi. “Kardeşlik ve et-tırnak” metaforunun sadece söylemde olduğunu ve sorunu çözmeye yetmediğini dile getiren Erdem, şunları söyledi: Adli ve idari yetkililerin bu ırkçı saldırılar ve nefret suçlarıyla yüzleşerek sorumluları etkin ve şeffaf bir soruşturma ve kovuşturma sonucunda cezalandırmaları konusunda cesaretli davranmaya davet ediyoruz.
HABER MERKEZİ