Çok ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız. Bölgemizde şu ana kadar yaşananlardan daha ağır, komplo, çatışma ve suikastlarla dolu bir sürecin yaşanma riski var. Özellikle sivil siyaset ve toplumsal alan harekete geçmezse tehlikenin önü alınamaz.
Çünkü yakın dönem siyaset sahnesinde rol oynayan ve kaybedenler, süreci telafi etmek için her riski göze almış durumdalar. Açık-gizli sürekli görüşüyorlar. Kafalarında entrika, tehlikeli hesaplar ve komplolar var.
J.Jeffrey, Tayyip Erdoğan ve Neçirvan Barzani’nin görüşmeleri ve görüşme konuları hayra alamet değildir. Masadaki konuları PKK olan üçlünün çözüm üretme ihtimali çok az. Çünkü bu konuda yaralıdırlar. Kürt Özgürlük Hareketi veya paradigması ile karşılaştıkları bütün alanlarda yenildiklerini, yanıldıklarını ya da darbe yediklerini düşünüyorlar.
J. Jeffrey:
PKK takıntısı olduğu görülüyor. Yıllardır Türkiye’den daha katı biçimde karşıt pozisyonda. Kürtlerdeki hiçbir değişim ve dönüşümü görmüyor, kabullenmiyor.
CIA planları doğrultusunda hareket ediyor. CIA ile birlikte Efrin-Kobani hattının birleşmesine engel oldukları gibi Türkiye’nin bizzat Suriye’ye girmesine, Bab, İdlib, Efrin ve Şehba’nın ele geçirilmesine, çetelerin yerleştirilmesine adeta öncülük ettiler. Hala da destekliyorlar.
Aynı planı Fırat’ın doğusunda da devreye soktular. Bu işbirliğinden cesaret alan Erdoğan, Derik’ten Kobani’ye 30 km içeriye kadar girmeyi, yani Kürtlerin yaşadığı alanın tümüne saldırmayı ve girmeyi hedefliyordu.
Ama direniş, Kürtlerin toplum olarak tepkisi ve dünya kamuoyunun DAİŞ belasını defetmiş direnişçileri desteklemesi ile amaçlarına ulaşamadılar.
Hakeza Rojava yöneticilerinin önemli taktikleri de vardı ve neticesi şimdilerde ortaya çıkıyor. Teslimiyeti dayatan Jeffrey ve alandan çekilen ABD askerlerine karşı Rusya’nın Rojava yönetimi tarafından bölgeye çağrılması hamlesi ABD’nin Jeffrey eliyle darbe yemesine dönüştü. Çünkü Rusya elini kolunu sallayarak boşaltılan üslere yerleşti, Erdoğan ile Rojava ve Suriye’nin temsili babında anlaşma yaptı ve kozları ABD’den aldı.
Güçbirliği yaptığı, bundan dolayı da imajının arttığı bir topluma ihanet pozisyonuna düşen ABD ise bir nevi petrol bekçisi oldu. Pentagon, CIA, Dışişleri, kongre ve Beyaz Saray birbirine düştü. Bakanlar dahil üst düzey istifalar gerçekleşti.
Adeta ülkesinin stratejisini TC’ye kurban eden Jeffrey, PKK karşıtlığı üzerinden oluşturduğu kurguda ne askeri ve idari sistemi çökertebildi, ne de TC’nin hedefine ulaşmasını sağlayabildi. Ülkesine de kaybettiren Jeffrey ve ekibi süreci telafi etme namına duracak değil.
T. Erdoğan:
Eskiyi yeniden yaratma ve iktidarını da sultanlığa dönüştürme hayalini gerçekleştirmek uğruna ülkesini ekonomik, politik, askeri olarak maceralara sürükledi.
İlk basamakta engel Kürtlerdi. “Kandırayım, kullanayım” hesabıyla yol temizliği yapmak isterken, Dolmabahçe’de 10 madde bağlamında Öcalan ile muhatap olduğunu fark etti ki, geri adım atması anlamsızdır artık. Çünkü bu anlaşma Türkiye’deki Kürt sorunu için bir emsaldir.
DAİŞ eliyle yapmak istediklerini de Kobani’de kaybedince bizzat devreye girdi. Efrin’den Derik’e, Kerkük’ten Kandil’e Kürtleri bitirmeyi; Libya, Akdeniz üzerinden gücünü konsolide etmeyi hedefledi. Ama Arap dünyasını, AB’yi, Fransa ve Yunanistan’ı karşısına aldı. Heftanin’den Kobani’ye dek askeri, siyasi direniş ve taktikler geliştiren Kürtler O’nun planlarını da deşifre ediyor, işlemez kılıyor. Şu an içeride ittifak kurduğu ulusalcılar ve milliyetçilerle kriz içinde. Ekonomi, siyaset ve toplumsal alan tıkanmış durumda. İktidarı tehlikede.
N. Barzani:
Her konuşmasında “PKK olmazsa saldırı olmaz, PKK’nin burada ne işi var” diyerek konuşmaya başlayan Neçirvan Barzani, Kürdistan algısını küçük bir bölgeyle sınırlandırmış ve ailesinin mülkiyeti gibi değerlendirmektedir.
Barzaniler, Rojava sınırına hendekler kazdılar. Ambargo ile çökertmeye çalıştılar. Olmadı. DAİŞ’in Şengal ve Rojava’ya girmesine göz yumarak, peşmergeyi alelacele geri çağırdılar. Talimat üzeri kaçan peşmerge, kazdıkları hendeklere takılınca YPG’den izin alarak çekildiler. Hewler’de tehlikeye düşünce PKK’ye sarıldılar.
Başur’da parlamentoyu kapatarak, yönetimi de yasa dışı sürdüren bu ailenin partisinin seçim yoluyla kazanması mümkün değildi. Bağımsızlık referandumu ile imaj yenileme ve iktidarı korumayı hedeflediler. Başardılar da. Ama Kerkük elden gitti. Şengal’den de ikinci kez çekildiler. TC’nin DAİŞ’i Başur üzerine saldırtması, referandum süreci ve Kerkük’ün Irak’a teslimi dahil kısa zamanda üç kez TC’den darbe yemelerine rağmen, yine de kopmadılar, kopamadılar. Çünkü PKK takıntısı ve ekonomik çıkarları onları otomatikman TC’ye çekiyor.
Jeffrey, Erdoğan ve Barzani şu an başka planları uyguluyorlar. Rojava’da ENKS eliyle idari, askeri ve ekonomik yapıyı ele geçirmeye çalışıyorlar. Petrolü havuç gibi uzatıp iktidarı kapma derdindeler. Rusya, AB, Fransa ve Arap ülkeleri ile görüşme ve anlaşmaları hazmedemiyorlar. Şengal’de Irak yasalarına göre kurulu yerel güçleri PKK bahanesiyle dağıtmak, burayı işgal edercesine yerleşmek istiyorlar. Zinê Wertê’den Heftanîn, Xakurk’a değin PKK’nin alanlarını ele geçirme ve direniş damarını kesme gayretindeler.
Henüz üç noktada da hedefe ulaşmış değiller. Bu süreci telafi etmek için görüşüyorlar, planlar kuruyorlar. Şu kesin ki normal savaş ve hamlelerle direnişi durduramayacaklar. Daha tehlikeli saldırı ve komplolara girişebilirler. Çünkü kişisel istikrarları da tehlikede. Ülke ve bölgelerindeki iç kamuoyu, kurumlar, siyaset ve toplum da bunları sırtlarında taşımak istemiyor artık. Mutlak bir zafer elde etmek, süreci çevirmek için elden geleni artlarına koymaktan kaçınmazlar. Haliyle dikkatli, duyarlı ve örgütlü olma mecburiyeti var.