Başurê Kürdistan bölgesinin başkanı Neçirvan Barzani Türkiye’ye geldi. Cumhurbaşkanı ve Çavuşoğlu ile görüştü. Siyasi görüşmelerde bir protokol vardır. Başbakanlar esas olarak başbakanlarla, başkanlar, başkan ve cumhurbaşkanlarıyla, dış ilişki bakanları dış ilişki bakanlarıyla görüşür. Neçirvan, esas görüşmesini Çavuşoğlu ile yapıyor; sonra da Tayyip Erdoğan’la görüşüyor. Bu görüşmelerin esasının Irak ve bölgedeki siyasi durumlar olduğu anlaşılmıştır. Türkiye, PKK söz konusu olduğunda KDP’ye değer veriyor. PKK ile birlikte mücadele söz konusu olmadığında KDP’liler aşiret liderleri ya da postal yalayıcıları oluyorlar. 2017’de KDP siyasi öngörüden uzak olarak bağımsızlık referandumu yaptığında bizzat Erdoğan KDP’yi tehdit etmiş, onları açlıktan öldürürüz, demiştir. İşin acı tarafı bunlar olmamış gibi KDP T.C ile daha sıkı ilişki içine girmiş, PKK’yi tasfiye etmede ortaklıklarını artırmışlardır.
Bu dünyada Türk devletinin 3 tane iyi dostu var. Azerbaycan, Katar ve KDP. Kuzey Kıbrıs bile KDP kadar Türkiye ile sıcak ilişki içinde değil. Türk devletinin siyasi ve diplomatik ilişkilerde birincil önceliği muhataplarının Kürt sorununa nasıl yaklaştığıdır. Kürt sorununa kendi politikası doğrultusunda yaklaşmayan her ülke ile sorunlar yaşıyor. Hatta stratejik ilişkide olduğu ülkelerle bile bu nedenle sorunlar yaşanıyor. Ancak KDP ile hiçbir sorun yaşamıyor. 2017’de Başurê Kürdistan’da yapılan bağımsızlık referandumu dönemi hariç! Aslında T.C şu anda Başûr’da var olan federasyonunu da kabul etmiyor ve yapılan bir hata olarak görüyor. Ancak PKK’yi tasfiyede KDP’yi kullanmak için şimdilik bu hataya tahammül ediyor.
Şu anda PKK’nin tasfiye edilmesi planından söz ediliyor. ABD yetkilisi T.C, KDP ve Irak bir araya gelsin PKK’yi tasfiye etsin, açıklaması yaptı. Bu açıklamadan önce de ABD’nin Suriye temsilcisi Jerffy Başurê Kürdistan’daki Kürt partilerine PKK’yi tasfiye etmek için T.C ile ortak hareket edin, demiştir. Jerffy, Türk devletine de Başur’daki Kürt partilerini bu yönde teşvik edeceğini söylemiştir. Jerffy’nin bu görüşmelerinden sonra Türk devletinin Haftanin’e askeri harekat yaptığı söyleniyor. ABD son olarak da T.C-KDP-Irak’ın PKK’yi tasfiye etmede ortak davranmalarının bir devamı olarak Şengal’de de ortak harekat etmelerini istedi. Daha doğrusu ABD ilk önce dillendirdiği planın diplomasisini yapıyor, bir kıvama getirdikten sonra da böyle yapın diyerek bu güçleri plan doğrultusunda hareket etmeye çağırıyor. Türk devleti Şengal’i uçaklarıyla sık sık vuruyor. Bundan sonra T.C ve KDP’nin Şengal’de de daha fazla ortak hareket edeceği, Şengal’de Êzidîlerin oluşturduğu özyönetim ve özsavunmayı tasfiye etmeye çalışacakları anlaşılıyor. Ortak saldırı harekatlarıyla da Êzidîlerin özyönetimleri ortadan kaldırılacak.
KDP’ye bağlı ENKS Afrin’de Türk devleti ile işbirliği yapmıştı. ‘Barış Pınarı’ adı verilen Serêkani ve Girê Spî harekatlarından önce de ENKS’liler kendilerinin de bu harekatta yer almak istediklerini söylemişlerdi. Bunların belgeleri Kürt basınına yansımıştı.
AKP-MHP iktidarı biz Kürtlere karşı değiliz, diyor. Kanıt olarak da KDP ve ENKS ile ilişkilerini gösteriyor. AKP-MHP iktidarının Kürt karşıtı olup olmadığını bırakalım Rojavalılar, en iyi de Türkiye sınırları içindeki Kürtler biliyor. Türk devletinin Kürtleri ne kadar sevdiğini en iyi Amedliler, Batmanlılar, Vanlılar, Hakkarililer, Şırnaklılar ve diğer Kürt illeri biliyor! Timsah kurbanlarını yedikten sonra gözyaşı akıtırmış.
KDP, Kürtleri uygulamalarıyla ne kadar sevdiğini gösteren mevcut iktidarla sarmaş dolaş! Sadece bu ilişkisi ve PKK’yi tasfiyede ortaklık KDP gerçeğini gözler önüne sermektedir. Acaba KDP’nin yaptıklarını başka bir Kürt partisi ve hareketi yapsa Kürtler ona ne derdi? Hiç tereddüt etmeden o Kürt partisi ve hareketine hain, yaptığına da ihanet denirdi. Anlamıyoruz, acaba KDP’nin ihanet yapma ayrıcalığı mı var!
KDP 1960’lı ve 70’li yıllarda Türkiye ile kurduğu ilişkiyi sürdürüyor. Dünyanın her yerinde en küçük bir topluluk bile 1960’lı yıllarda ayağa kalkarken, Kürdistan’da çok sınırlı bir kıpırdama olmuştur. Buna yol açan da KDP’nin Türkiye ile ilişkileridir. Küçük burjuva öncülüklü de olsa bir ulusal kurtuluş savaşı başlatmak isteyen Dersimli Sait Kırmızıtoprak (Dr. Şivan) Türkiye’nin isteği üzerine KDP tarafından işkence ile katledilmiştir. Niye? O zaman Türkiye NATO üyesidir. KDP ise ABD ve ilişkide olduğu Şah’ın İran’ından destek görmektedir. Tabi ki NATO’nun ileri karakolu olan Türkiye’de bir hareketin başlatılması ABD’ye karşı da tavır almak olurdu. Ancak Dr. Şivan KDP gerçeğini göremeyerek, safça KDP’den destek alacağını sanmış ve bu saflığı da onun ölümüyle sonuçlanmıştır.
Dr. Şivan’a yapılanlar şimdi daha kapsamlı bir konseptle PKK’ye yapılmaya çalışılmaktadır. Tüm Kürt yurtseverlerinin ve Türkiyeli demokratların bu gerçeği görmeleri gerekir. Devletin KDP seviciliği böyle bir şeydir!