“Bir gün okulda kötü not aldım. Bunu ailemden saklamaya kesinlikle kararlıydım. Annemin imzasını taklit etmeye karar verdim. Uzun süre taslak üzerinde çalışmıştım, ancak annem imzanın sahte olduğunu hemen anladı. Kendimden utanarak yatağıma sığındım. Sonra babam geldi ve yatak odama girdi, ben battaniyenin altına saklanıyordum. Elinde defterimle yatağın yanına oturdu ve kahkahalara boğuldu. Gülmesini durduramıyordu bir türlü. Şaşkınlıkla kafamı battaniyelerin altından çıkardım. Kocaman bir gülümsemeyle bana baktı ve şöyle dedi: Ama sen bundan daha iyisini yapabilirdin Sarah. Şu imzaya bak, ne kadar kötü!”
Herkesin Sarah Kaminsky gibi bir babası olmuyor hayatta. Keşke olsa! O, Adolfo Kaminsky’nin kızı. Bu durum, kahkahaların nedenini de açıklıyor. Çünkü Bay Adolfo, bu işlerin piriydi! Çok sonraları babası üzerine yazdığı kitapta şöyle diyordu Sarah: “Onun sahte belge uzmanı olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Bize her zaman doğruluğu, dürüst olmanın erdemini anlatan adam; nasıl böyle bir işin içinde olabilirdi? Ancak büyüdüğümüzde onun gerçek amacını anlayabilmiştik. Babam kanunsuz yollarla adalet ve ahlak için çalışıyordu.”
Meraklı bir çocuk
Baştan alalım isterseniz. Adolfo Kaminsky’den söz ediyoruz. Yirminci yüzyılın en büyük sahte belge yapımcısından… 1925 yılında pogromlardan kaçan Rus Yahudisi terzi bir baba ve annenin çocuğu olarak Arjantin’de doğmuştu. 1932’de ise Fransa’ya göç etmişlerdi. O sıralar 13 yaşında olan Adolfo, aslında ressam olmak istiyordu, ailesi izin vermeyince kimyaya merak sardı. Bir boya ustasının yanında çalışmaya başladı, orada renklerin sırlarını keşfederken laktik asidin bazı mürekkep türlerini görünmez yapabildiğini fark etmişti. Bu bilgi ileride çok işine yarayacaktı.
Almanlar Fransa’yı işgal ettiğinde, Kaminsky’ler ailecek direnişin içindeydiler ve bu onlara pahalıya mal oldu. Bütün aile 1943 yazında Gestapo tarafından tutuklanarak Auschwitz’den önceki durak olan Drancy Toplama Kampı’na götürüldü. Arjantin vatandaşı olmaları burada işe yaradı, konsolosun araya girmesiyle üç ay sonra bırakıldılar. Anneleri hariç! Almanlar onu Adolfo’nun gözü önünde katletmişlerdi.
Kâğıtların direnişi
Adolfo, bu kez direnişin sahte belge örgütüne katıldı ve pratik zekâsıyla bölümün lideri oldu. Bu süreçte onun hazırladığı belgelerle yaklaşık 14 bin Yahudi’nin hayatı kurtuldu. Bu, çok dikkat gerektiren bir işti ve en küçük hata, kullanan için ölüm demekti. “Küçücük bir tavan arasında beş kişi çalışıyorduk. Kimyasalların zehirli kokusu ciğerlerimizi söküyordu. Uyumaya bile vaktim yoktu. Bir saatte 30 belge hazırlıyordum ve uykum geldiğinde, ‘Bir saat uyursam 30 çocuk ölür’ diye düşünüyordum!”
Savaştan sonra 1948’de İsrail devleti kurulduğunda hiç mutlu olmadı Adolfo. Hiçbir zaman bir din devleti hayal etmemişti. İsrail’e gitmedi ve bu kez 1960’lı yılların başında yeteneğini Cezayir Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) hizmetine sundu. Daha sonra Belçika’ya geçti ve 1963’ten itibaren Latin Amerika’dan Afrika’ya, Portekiz’den İspanya’ya ve Yunanistan’daki cunta karşıtlarına, hatta Amerika’da Vietnam savaşına katılmak istemeyen savaş karşıtlarına kadar herkese sahte evraklar hazırladı. 68 liderlerinden Daniel Cohn-Bendit’in sahte pasaportu bile onun elinden çıkmıştı! Hiçbiri için tek kuruş almadı. “Hizmetlerim karşılığında para alsaydım, kendimi paralı bir asker gibi hissederdim. Bu da en büyük servetim olan özgürlüğümü kaybetmem anlamına gelirdi!”
Dora’nın acısı
Kitabını hazırlamak için yıllarca babasıyla ve onun değişik ülkelerdeki onlarca yoldaşıyla konuşan Sarah, her adımda onun üzerine çok şey öğreniyordu. “Birini keşfediyormuşum gibi hissettim. Başka biriyle tanıştırılmak gibiydi, babamla değil” diyor. Babasının berbat bir aşk hayatı olmuştu örneğin. Sevgilileri, sık sık ortadan kaybolan ‘çifte hayat’ sahibi bu adamın ‘sadakatsiz’ olduğunu düşünmüşlerdi çoğu zaman. Kurtaramadıklarından duyduğu derin acı, ömrü boyunca yiyip bitirdi onu. En çok da Dora! Toplama kampından serbest bırakıldıklarında çocukluk arkadaşı Dora’yı ailenin arasına katarak çıkarmak istemişler ama başarılı olamamışlardı. Büyük olasılıkla Auschwitz’de ölen Dora ile ilgili suçluluk duygusundan hiç kurtulamadı. O yüzden her belgeyi titizlikle hazırladı ömrü boyunca, kimse yakalanmasın diye! Sonunda yoruldu Adolfo ve kendini emekliye ayırıp Cezayir’e yerleşti. Sarah’ın annesi Leyla’yı da orada buldu. Şimdi, 95 yaşında artık. Yaşlı ama inandığı değerleri hiç kaybetmemiş bir insan. Kızının yayınladığı ‘Adolfo Kaminsky: A Forger’s Life’ kitabında hâlâ, “Yasa dışılık, ahlaki ve insani değerleri ihlal etmediği sürece ciddi, etkili bir araçtır” diyor ve buna yürekten inanıyor.
Sanki bir borcu var ve bu yüzden hayatta kalmaya devam etmek zorunda” diyor onun için kızı. Öyledir belki de. Ama bizim ona borcumuzun yanında onunki nedir ki?