‘Hoşgörü kenti’ olarak anılan Mardin’de, cami hoparlörlerinden okunan salalardan sonra yaşamını yitiren kişiye dair sadece Türkçe ve Arapça bilgilendirmelerde bulunulması, tepkilere neden oluyor
Türkiye’de Kürtlere ve dilleri Kürtçeye dönük kabulsüzlük ya da ayrımcı yaklaşım kendisini her gün bir başka biçimde gösteriyor. Kürtçe konuştukları için saldırıya uğrayanlar, öldürülenler, Kürtçe dil okulları ve derneklerinin kapısına kilit vurulması, Kürtçe şarkı söylediği için sahneden indirilen sanatçıların yanı sıra telekomünikasyon şirketi Türk Telekom’un hattını kapattırmak isteyen ve Kürtçeden başka dil bilmeyen bir yurttaşa “Türkçe ya da Arapça” dayatması, bu yaklaşımın yakın zaman önce gündeme oturan örneklerinden biri oldu.
Nüfusunun yüzde 65’e yakınını Kürtlerin oluşturduğu Mardin’de, Kürtlerin yanı sıra Arap, Süryani, Ermeni ve Türkler ile Müslüman, Hıristiyan ve Êzidîler bir arada yaşıyor. Mardin bu kozmopolit yapısı nedeniyle “Hoşgörü” veya “Dillerin ve Dinlerin Şehri” olarak anılıyor. Ancak Mardin’de yıllardır süregelen bir uygulama, Kürtlere yönelik ayrımcı tutum çarpıcı bir örneği durumunda.
Kürtçe’ye yer verilmiyor
Kentte Müslüman Kürtler ile Arapların yoğun olarak yaşadığı Artuklu, Savur, Yeşilli, Ömerli ve Midyat ilçe merkezlerinde yaşanan ölümlerin ardından minarelerden okunan salaların akabinde yaşamını yitiren kişinin kim olduğuna ilişkin duyurular yapılıyor. Fakat bu duyuruların sadece Arapça ve Türkçe dillerinde yapılıyor.
Sözkonusu ilçelerde yoğun Kürt nüfusu olmasına rağmen duyurularda Kürtçeye ise yer verilmiyor. Nüfusunun yüzde 80’den fazlasını Kürtlerin oluşturduğu Kızıltepe, Nusaybin, Mazıdağı, Derik ve Dargeçit ilçe merkezlerinde okunan salalardan sonra yapılan duyurularda kullanılan tek dil ise Türkçe.
Yetkili de bilmiyor!
Salaların ardından yapılan duyurularda Kürtçeye neden yer verilmediği sorusuna Mardin İl Müftülüğünde Şube Müdürü olarak görev yapan bir yetkili, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mevzuatında salaların nasıl okunacağının belirtildiğini ifade etti. Salanın ardından yapılan tanıtıcı duyurunun sadece iki dilde yapılmasına dair mevzuatta belirleyici bir durumun olmadığını sözlerine ekleyen yetkili, Kürtlerin yoğun olduğu kentte neden Kürtçeye yer verilmediği sorusuna verdiği yanıt ise, “Onu bilemiyorum” oldu.
‘Irkçılıktan kaynaklanıyor’
Mele Muhammed Öncü, salanın dinen mecburi olmadığını, ancak bir gelenek olarak sürdürüldüğünü ifade etti. Öncü “Neden Arapça ve Türkçe okunuyor da Kürtçe okunmuyor konusuna bakarsak, bu onların ırkçılığından kaynaklıdır” diye konuştu.
Kürtçenin maruz kaldığı tutumun yeni olmadığını vurgulayan Öncü, “Kürtlerin tarih boyunca en büyük problemlerinden biri dillerinin yasaklanması. İstiyorlar ki kimse Kürtçe konuşmasın, yazmasın, Kürtçeyi dile getirmesin. İlla Türkçe konuşulsun istiyorlar” ifadelerini kullandı.
Kaynak: MA/Ahmet Kanbal