Sinop nükleer santrali için ÇED raporunun açıklanmadığını belirten Sinop Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Karataş, ‘Santrale karşı mücadele sadece Sinopluların değil, Türkiye halklarının ortak sorunu’ dedi
Orta Karadeniz’de bulunan ve doğal güzelliği ile ‘Karadeniz’in İncisi’ olarak tarif edilen Sinop’un doğal güzellikleri bir bir yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya. Proje tarihi 1981 yılına kadar uzanan Sinop Nükleer Santrali’nin yanı sıra termik santral, hidroelektrik santral (HES), altın madeni gibi birçok proje ile kent talan edilmek isteniyor. Nükleer santralin kurulmak istendiği İnceburun yarım adası etrafında kurulu liman, Karadeniz bölgesindeki en büyük doğal liman olma özelliğini taşıyor. Santral için seçili alanın tamamı bölgenin özelliğinden kaynaklı deniz seviyesinden başlayan çam ağaçları ile kaplı. Şimdiye kadar santralin temeli ile ilgili bir çalışma yapılmazken bölgede yaklaşık 1 milyona yakın bir ağaç kesimi yapıldığı belirtiliyor.
Projenin ortaya atıldığı tarihten itibaren 5 kere ihale süreci başlatılan santral için 3 kere ihale iptali, 2 kere de ihale durdurma yaşandı. En son 2013 yılında gerçekleşen ihaleyi Japon Mitsubishi ve Fransız Areva şirketleri aldı. Fakat 2017’de başlaması gereken proje, 2019’da yapılan toplantı sonrası maliyetlerin ikiye katlanması gerekçesi ile ertelendi. Ancak Türkiye tarafının projede kararlılığını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Japon tarafıyla bu konudaki iş birliğimize devam etmeme konusunda mutabık kalındı. Sinop’a başka bir tedarikçi ile de nükleer santralin yapımı söz konusu olabilir” sözleriyle gösterdi.
Bölge halkı ise 1996 yılında “Ölüler elektrik kullanmaz” şiarıyla Sinop Nükleer Karşıtı Platform olarak başlattıkları mücadelelerine devam ediyor.
Bir elektrik mühendisi olan Sinop Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Zeki Karataş, yapılması planlanan santrale dair son durumu ve olası zararları Mezopotamya Ajansı (MA)’ndan Tolga Güney’e değerlendirdi.
ÇED Raporu neden açıklanmıyor?
Nükleer santral ile ilgili nihai Çevre Değerlendirme Raporu’nun (ÇED) daha açıklanmadığını belirten Karataş, bölgede yapılan çalışmaların sadece ağaç kesimi olarak yapıldığını söyledi. ÇED raporu hazırlanmadığı için inşaat aşamasına geçilemediğini ifade eden Karataş, ÇED raporu yayınlanır yayınlanmaz Sinop halkının desteği ile birlikte dava sürecinin başlayacağını vurguladı. Gelinen son aşamada santrali yapacak bir firmanın olmadığının altını çizen Karataş, “Şuan da Türkiye ve Japonya hükümetleri arasında yapılan bir protokol var ancak burayı yapacak firmalar projeden çekildiler” dedi.
Nükleer tesis yapılmak istenen bölgeye dair alanın planlamasında santralin bulunmadığını da aktaran “Santralin kaçak hale geldiğini tespit ettik. Bununla ilgili olarak bir dava açtık. Bu mahkeme süreci devam ederken Enerji Bakanlığı sürece müdahil oldu ve dava reddedildi. Üst mahkemedeki süreç devam ediyor” bilgilerini verdi.
‘Kayıp enerjiyi elde tutmalı’
Nükleer santraller ile elde edilecek enerjiye ihtiyaç olmadığı düşüncesinde olduklarını ifade eden Karataş, nedenini ise şöyle açıkladı: “Bunu nasıl karşılarız diye sorarsak, kullanılan enerji hatlarının yenilenmesi ile her iki santralden elde edilecek enerjiyi elde etme şansımız var. Akkuyu ve Sinop santrallerinin yapılması halinde elde edilecek enerji 70 milyar kilowatt/saat eder. Bizim kayıp enerji oranımızda 70 milyar kilowalt/saatten çok daha fazla. Dolayısıyla kayıp enerjiyi elde tutabilirsek bu enerjiyi karşılama şansımız var. Hiçbir şekilde de nükleer enerjiye ihtiyaç yok. Arz talep dengesine baktığımız da hiçbir zaman talep miktarı arz miktarını geçmemiştir.”
Ülkeler nükleer enerjiden vazgeçiyor
Bölge halkının Çernobil’de yaşanan patlamanın ardından nükleere karşı olduklarını belirten Karataş, gelişmiş ülkelerin nükleer enerjiden vazgeçmeye başladığına işaret etti. Karataş, “1970’lerin enerji türü olan nükleer santraller özellikle 1979 ABD, 1986 Çernobil ve 2011 Japonya felaketi sonrasında görüldü ki aranan enerji türü değil. Kaldı ki bizim ülkemizde daha çok silah elde edebilmek için üretilmek istenen bir santral biçimi olacağı söyleniyor” diye konuştu.
Ürünler zarar görür
Sinop’ta olası bir nükleer santral yapılması durumunda öncelikle tarım ve balıkçılığın zarar göreceğinin altını çizen Karataş, deniz hayvanlarının üremesinin engelleneceğini ve DNA’larının değişeceğini dile getirdi. Karataş, “Buranın balıkları tezgahlarda Sinop balığı diye satılır. Ya da pazarda Sinop kestanesi, Sinop pirinci olarak satılır. Olası bir santral yapılması halinde bu ürünlerin pazarlanması sırasında Sinop kelimesi kullanılamayacak” dedi.
‘Türkiye halklarının sorunu’
İnsanların Sinop’tan taşınmalarının bile onları kurtarmayacağını söyleyen Karataş, son olarak şunları vurguladı: Sinop’da olası bir kaza esnasında Türkiye’nin hiçbir yerinin etkilenmemesi mümkün değil. Çünkü Sinop’un Türkiye’nin en uzak yerine mesafesi kuş uçumu 860 kilometre. Bu Akkuyu içinde aynı biri kuzeyde biri güneyde iki tane nükleer santralin vereceği zararları siz düşünün. Dolayısıyla Sinop’ta nükleer santrale karşı verilen mücadele sadece Sinopluların sorunu değil, bütün Türkiye halklarının ortak sorunu. Bu nedenle diyoruz ki biz mücadeleyi birlikte yürüteceğiz ve kazanacağız.
HABER MERKEZİ