Hotel Mumbai filmi Hollywood’un hegemonyacı, sömürge diskurundan uzak bir dile sahip. Hindistan’ın finansal merkezi Mumbai’ye düzenlenen Cihatçı terör saldırısını konu edinen film, Hotel Rwanda’yı çağrıştırıyor
Hüseyin Bul
Hotel Mumbai filmini ilginç ve kahredici kılan sanıyorum gerçek olaylardan esinlenmiş olması. 2008 yılında Hindistan’ın çeşitli noktalarına on Cihatçı teröristin aynı anda saldırarak iki yüze yakın insanı katledilişi gerçeğine dayanıyor film. Silahsız savunmasız işinde gücünde olan insanlara gelişi güzel saldırıp makineli tüfeklerle saldırmaları eylemin niteliğini değiştirmiyor.
Film dış sesten gelen dualarla, ‘Allah sizinledir’ sesiyle açılması Tanrı yerine Allah’ın kullanılması bizi (seyirciyi) Müslüman coğrafyasına ya da Müslümanları ilgilendiren bir meselenin ortasına atacağının ipucu niteliğindedir.
Sonrasında dış sesin aslında dinleyenlerin (eylemciler) kulaklıklarına emirler yağdıran birine ait olduğunu anlıyoruz. Diğer taraftan devam eden başka bir hikâye vardır; Hindistan’ın güneyindeki en lüks otellerinden olan Taç Mahal Hotel’de çalışan bir çocuk babası Sih Arjun’un (Dev Patel) hayatı. Ki kendisini 2008 yapımı Milyoner’den Jamal olarak tanıyoruz.
Şartlar eşit mi?
Sırtlarında büyük çantalarla Hindistan’a giren eylemciler (bu saate kadar kim olduklarını bilmediğimizden uygun olan bu sıfattır) Güney İstasyonu’na girerkenki görüntüleri yönetmenin oradaki kalabalığı, insan selini gözümüze sokmasının özel bir sebebi varmış gibi duruyor. Şöyle ki; Arjun’un kucağında küçük çocuğuyla adeta koştururcasına işine yetişmeye çalışması, çocuğunu bırakacak birilerinin olmaması, çocuğu bıraktığı kişinin de kötü şartlarda çalışan karısı olması ve gebe olduğunu zumlaması güney istasyondaki kalabalığın kaynağına adres göndermesi gibi. Bu işin bir ayağı. Diğer ayağı da belki biraz sınıfsal sosla servis edilmesi; ilk görüntülerde eylemcilere talimat verenin, ‘kardeşlerim etrafınıza iyi bakın, sizden çaldıklarını geri almanın zamanı’ demesiyle aynı anda otele giriş yapan zengin tek çocuklu Amerikalının el üstünde tutulması… Aynı yaşta aynı anda büyüyecek olan çocukların hayatlarındaki ekonomik, sosyal uçurumlara vurgu yapması, hayat denilen keşmekeşe, koşuşturmaya 5-0 geride başlayan insanlar… Tabi önümüze attığı sorular bunlarla da bitmiyor. Parlatmadan, sivriltmeden altını silik bir şekilde çizdiği çelişki veya seyircide soru oluşturma gayreti Arjun’un çocuğu kötü şartlarda kir pas, buharlı havasız yerde yetişirken otele gelen zengin Amerikalının çocuğunun hafif ateşi çıkınca bile anında doktor çağrılması sınıfsal uçurumlara analojik bakış niteliğinde olabilir.
Kutsal olan ne?
Film Hollywood’un hegemonyacı, sömürge diskurundan uzak bir dile sahip. Amerikalı David’in (Armie Hammer) otelde yemek siparişi üzerine eşi Zahra’nın (Nazanin Boniadi) müdahalesi, uyarısı dediğimi doğrular özellikte. Seyirciye bütün algılarını aç, auranın kapılarını önyargıyla birkaç kez kilitleme diyen yönetmen Anthony Maras, domuz eti yemekten korktuğunuz kadar insan öldürmekten korkmuyorsunuz eleştirisinin yanında bunun sebebinin, kaynağının birbirinizi dinlememeniz, anlamak için çaba sarf etmemeniz olabilir mi sorusunu da sorması. Bunu da yaşlı İngiliz kadının oteldeki davranışıyla simgeleştiriyor.
Dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan Hindistan’ın finansal merkezi Mumbai’ye düzenlenen “terör saldırısı”nı konu edinen Hotel Mumbai, 2004 yapımı Hotel Rwanda’yı çağrıştırmasının birkaç sebebi var. Her yerde iyi insanlar vardır, işini layıkıyla yapan insanlar aynı zamanda iyi insanlardır, bu tür bölgelerde en güvenilir yerler otellerdir, zira oteller sermayenin kaleleri gibidir.
Misafir tanrıdır
Otel personelini hijyen kontrolünden geçirirken sandaletle işe gelen Arjun’un iş kurallarına uymadığı için anında kovulması, ‘karım hamile, çocuğum olacak’ dedikten sonra aynı hızla işine geri dönmesi dünyaya gelecek olan yeni bir çocuğa duyulan minneti, saygıyı gösteren otelin şefi Oberoi (Anupam Kher) filmin en iyi oyun sergileyenlerinden. Kafasındaki sarığı kutsal olduğu için hiçbir şekilde çıkarmayan Sih Arjun (Dev Patel) bizde Mahsun Kırmızıgül oyunculuğuna denk gelen abartılı bir oyunculuğu olmuş.
Yakın plan çekimler sinemanın ruhudur diyen Epstein’a rahmet okutan yakın plan çekimleri adeta şiddet pornosu kıvamında olmasının belki de gerçek bir olaya dayanıyor olmasındadır; yönetmenin kaçacak yeri yoktur. Bütün bu şiddet, vahşet görüntülerinin yanında otel personelinin ve özellikle de şefin nezaketlerinden ödün vermemelerini ‘Misafir Tanrıdır’ düsturunun içine sığdırmaları öğrenilmiş çaresizlikten çok uzaktır.
Hotel Mumbai filminin sonunda cihatçı teröristleri Pakistan’ın yönlendirdiğine atıfta bulunan yönetmenin muhtemelen güçlü bir kaynağı vardır. Son tahlilde gerilim müziğiyle başlayan film, aksiyon ve gerilim severleri tatmin edecek türden.