HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, “Net olarak ifade edelim ki ortada bir ekonomik savaş yoktur, yerli ve milli mücadele sürdürülmesi lafı tamamen hamasettir. Krizin daha da derinleşmemesi için TBMM’nin acilen toplanması gerekir” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Saruhan Oluç, sabah saatlerinde toplanan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Parti genel merkezindeki basın toplantısının ana başlığında ekonomideki gelişmeler yer aldı.
‘Krizin önüne geçmek mümkün olmayacaktır’
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “ekonomik savaş” ve “ekonomik teröristler” ifadelerine değinen Oluç, “Net olarak ifade edelim ki ortada bir ekonomik savaş yoktur, yerli ve milli mücadele sürdürülmesi lafı tamamen hamasettir. Ekonomik teröristler de yoktur. Olan açıkça var olan hükümetin istikrar getireceğini ilan ettiği yeni sistemin, aldığı kararların yanlışlarından kaynaklanan bir krizdir. Bu açıdan bakarak durumu değerlendirmezsek bu krizin önüne geçmek mümkün olmayacaktır. Ortada yanlış ekonomik ve politik tercihler vardır. Tüm kararların müsebbibi ve uygulayıcısı Erdoğan ve ekonomi danışmanlarıdır, bakanlardan oluşan kuruldur. Bunlar tek sorumludurlar. Yıllardır ülkeyi yöneten partinin iktidarıdırlar. Bu sorumluluk hiçbir şekilde denetlenemez hale gelmiştir” diye belirtti.
‘Meclis acilen toplanmalı’
Meclis’in acilen toplanması gerektiğini kaydeden Oluç, “Bu nedenle denge denetleme ve fren mekanizmalarının olmadığı kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırıldığı bu dönemde bu krizin daha da derinleşmemesi için TBMM’nin acilen toplanması gerektiğini düşünüyoruz. Meclis denetim mekanizması olarak işlev görmeli, hangi adımların atılması gerektiğini özgürce tartışmalıdır. Aksi takdirde bu gidişat karşısında karşı karşıya kalınacak sorunlar toplumun tamamı açısından sıkıntı yaratacaktır” dedi.
‘Yanlış politikaların bedelini emekçiler ödemekte’
Bu krizin faturasının emekçilere ve işçilere kesildiğine vurgu yapan Oluç, şöyle konuştu: “Kamu emekçilerinin yılbaşından bugüne kayıpları dolar bazında yüzde 18, euro bazında yüzde 11’dir. Asgari ücrete baktığımızda bu kayıplar dolar bazında yüzde 32 euro bazında yüzde 42’dir. Yani emekçiler yılbaşından bu yana çok büyük kayıplarla karşıya kalmıştır. Esas mesele TL’nin değer kaybetmesidir. TL’nin değer kaybetmesi demek bu toplumda emeğiyle çalışan herkesin her gün biraz daha fakirleşmesi demektir. Emeği ile geçinen tüm toplum kesimlerinde ciddi bir fakirleşme söz konusudur. Yanlış politikaların bedelini emekçiler ödemektedir. Bu yüzden bir an evvel Meclis’in fren ve denge denetleme mekanizması olarak harekete geçmesi gerekmektedir. Birçok ilde kitlesel işten çıkarmalar başlamıştır. Meclis’in acilen önlem alması gerekmektedir. Önümüzdeki aylarda bugün yaşanan finansal krizin gündelik yaşama nasıl yansıdığını göreceğiz. Türkiye’de her şey dövize endeksli. Mercimekten soğana kadar ithal ürünler söz konusu. Yaşanan bu kriz bir süre sonra yani Eylül ve Ekim aylarında beslenme sorunu yaratmaya başlayacak. Keza sağlık sektöründe benzer bir durumla karşılaşacağız. Bu ahbap çavuş kapitalizmine yatırılan kaynaklar bizi buraya getirdi. Bu sorunun aşılması için tartışırken üç konuya dikkat çekmek gerekir. Birincisi israf ekonomisi sonlandırılmalıdır. Ahbap çavuş ilişkileri sonlanmalıdır, üretime ve istihdama yönelmek gerekir. Üçüncüsü de askeri harcamalara, savaş harcamalarına son verilmelidir. Bu adımlar atılmadığı müddetçe krizin durdurulması mümkün değildir.”
‘Demokrasi mücadelemizi büyüteceğiz’
Oluç, değerlendirmelerini Said-i Kurdî’nin “Canavara merhamet ederseniz o sizi yer sonra da sizden dişlerinin kirasını ister” sözünü hatırlatarak, “Bugün yaşanan tam da budur. Canavara merhamet edildi, sonrasında her şeyi yutmaya başladı, faturası da halklara çıkarıldı. Biz HDP olarak buna engel olmak için elimizden geleni yapacağız. Tek adam yönetimi, kuvvetlerin birleştirilmesi, adalet ve yargının işlemez hale getirilmesi, üniversitelerin, medyanın ve tüm kurumların bir odağa bağlanması projesi çökmüştür. Türkiye bu çöküşle en büyük krizini yaşamaya başlamıştır. Önümüzdeki günlerde bu sistemin Türkiye’yi daha da zor günlere sürükleyeceğini göreceğiz. Faşizmin kurumsallaşması karşısında yapılması gereken tek şey demokrasi ve hukuk mücadelesini yükseltmektir. Bu olmadığı müddetçe bugün ekonomik alanda görülen bu sıkıntılar yarın siyasal alanda da derinleşerek karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla tek adam rejimi karşısındaki demokrasi, hukuk, adalet mücadelemizi büyüteceğiz” diyerek konuşmasını tamamladı.
HABER MERKEZİ