Afrin’e yönelik “Zeytindalı Harekatı” sırasında bir askerin “İstikamet Kızılelma” demesinin yandaş medya tarafından gündem yapılması Kızılelma muhabbetini başlattı. Türk-İslam milliyetçilerini heyecanlandıran bu söyleme Erdoğan “Bizim bir Kızılelmamız var, o hedefe doğru gidiyoruz” diyerek katıldı. Bahçeli de “Kızılelma ülküdür, aleme nizam iradesinin tezahürüdür, Türk milletinin cihana hakimiyet mefkuresi ve sembolüdür” diyerek Kızılelma’nın Türk Milliyetçiler için ne anlama geldiğini vurguladı. AKP-MHP koalisyonu Kızılelma’nın Türkçü-İslamcı fetih harekatı olarak algılanması için, harekatın ilk gününden itibaren camilerde Fetih Suresi okundu. Yandaş medya tarafından militarist propaganda yoğunlaştırılarak seferberlik havası yaratıldı.
Afrin harekatının Kızılelma olarak tanımlanması ve “milli beka” sorununun öne çıkarılması, 1974 “Kıbrıs Barış Harekatı”ndan sonra ikinci kez başka bir ülkenin topraklarına giren devletin yeni yayılmacı politikaları dönemine tekabül ediyordu. Bu sürece bağlı olarak gelişen AKP-MHP iktidarının yeni savaş konseptine göre, Irak, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’e yeni askeri ve stratejik hamleler yapıldı. Kızılelma söylemi daha geniş ve derin bir şekilde ele alınarak Malazgirt’e kadar götürüldü. Hamaset edebiyatıyla oluşturulan bu fetih ideolojisi, Malazgirt Savaşı’nın 949. yıldönümü nedeniyle Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından hazırlanan Kızılelma marşı ve video klibi ile yansıtıldı.
Video klibinde 1071 Malazgirt Savaşı’ndan Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna, İstanbul’un fethinden Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’na, 15 Temmuz darbe girişiminden Ayasofya’ya kadar tarihi temalar üzerine kurgulandı. AKP dönemini Osmanlının devamı olarak yansıtan video klipte Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fetih Suresi’nin ilk ayetlerini okudu. İktidarın propaganda bakanı gibi görev yapan İletişim Başkanı Fahrettin Altun sosyal medya paylaşımında, “Kızılelma, gölgesinde nice mazlumun serinlediği ulu çınardır. Cebelitarık’tan Hicaz’a, Balkanlardan Asya’ya tüm insanlığın hasretle beklediğidir. Bizim için Kızılelma büyük ve güçlü Türkiye’dir. Malazgirt’ten 15 Temmuz’a destanlar yazan milletimizin kutlu yürüyüşüdür” ifadelerine yer verdi.
Kızılelma Marşı’nın dikkat çeken bazı sözleri şöyle: “Arşa yükselsin tekbir sesleri/ Allah-u Ekber arş ileri/ Türk’ün askeri candır siperi/ Kahraman yurdumun onur izzeti/ Allah Allah diyerek dönmeyiz geri /Vur ki inlesin zalimin sesi /Yedi cihan duysun hür sesimizi. (…) Malazgirt’te şahlanan Sultan Alparslan/ Kuruluş’ta Osman Gazi oluyor bu kan/ Fetihlerle müjdelenen Sultan-ı Cihan/ Çanakkale meydanında çocuk kahraman/ Nesebinden geliyor yine aynı kan/ Dirilişle yeniden yazıyor destan/ İ’la-yi Kelimetullah bekliyor cihan/ İstikamet Kızılelma vermeyiz aman. (…) Malazgirt’te şahlanan Alparslan gibi/ Zaferlerle tarih yazan ecdadım gibi/ Çağ kapatıp çağ açan ceddimiz gibi/ Hedefimiz Kızılelma marş ileri.”
Kızılelma geleneği Türklere ve Türk tarihine özgü bir şey değil. Fatih’in İstanbul’u fethetmesinden sonra Bizans’tan devralınan idari, siyasi, ideolojik, askeri, kültürel geleneklerin içinde Kızılelma söylemi de vardı. Kızılelma, Bizans döneminde Ayasofya önünde bulunan Jüstinyen heykelinde imparatorun dünya egemenliği simgesi olarak avucunda tuttuğu altından kürenin elmaya benzetilmesinden kaynaklandı. Bizans’ın devletçi ve dinci fetih söylemi olan Kızılelma, Osmanlı hanedanı tarafından miras alınarak padişahların Roma ve Viyana kentlerini ele geçirmek için kullanıldıkları simge haline geldi. Osmanlı döneminde neredeyse tüm fetihlerde afaki ve fetihçi söylem olarak Kızılelma kullanıldı. İttihat ve Terakki döneminde batmakta olan İmparatorluğu kurtarma amacına dönüştü. Cumhuriyet döneminde ise Turancılıkla bütünleştirilerek egemen ulus ve devlet milliyetçiliğinin temel argümanı oldu.
Ziya Gökalp’in 1913’de, Ömer Seyfettin’in 1917’deki manzum öyküleri, 1920’de Enver Paşa’nın Orta Asya macerası; 1940’lı yıllarda Nihal Atsız ve Necip Fazıl Kısakürek’in kutsayıcı anlatımları; Alpaslan Türkeş’in siyasal açılımları ile Kızılelma, “Yeryüzündeki Türklerin birleşip kuracakları ideal ülke veya bütün Türklerin bir araya geleceği ülkü” haline getirildi. AKP-MHP rejiminde ise, Türk-İslam fetihçiliği olarak tüm milliyetçi ve mukaddesatçı camianın ve devletin yeni yayılmacı politikalarının ideolojik ve politik zeminini oluşturdu.