Vedat Türkali aramızdan ayrılalı dört yıl oldu. O sadece bir sanatçı olarak yaşamadı. Aynı zamanda devrimci bir siyasetçi idi. Sonuna kadar devrimcilerle ilişkisini sürdürdü
Vedat Türkali 29 Ağustos 2016’da aramızdan ayrıldı. Türkali geride sadece büyük bir edebiyat külliyatı bırakmadı, o insan hakları ve Kürt sorununda da önemli bir aktivisti. Bir yazıda Türkali’nin bütün yönlerini el almak mümkün değil. Bu kısa yazı ile onun devrimci duruşuna ve sanatçılığına küçük bir selam olsun, ölüm yıl dönümünde.
1919’da Samsun’da doğdu. Asıl adı Abdülkadir Pir Hasan’dır. Yüksek öğrenimini 1942’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü’nde tamamladı. Maltepe ve Kuleli Askeri Liselerinde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1951’de siyasal eylemlerde bulunmakla suçlanarak tutuklandı. Askeri mahkeme tarafından dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yedi yıl sonra koşullu olarak serbest bırakıldı.
Sanat yaşamına şiirlerle başlamıştı. Serbest kaldıktan sonra senaryoları ve romanları peş peşe yayınlandı. Ayşegül Tözeren ,Türkali’nin edebiyatı ile ilgili şunları yazıyor. “Türkali, “(Bekle Bizi) İstanbul” gibi dilden dile dolaşan şiirlerin şairiyken, ellili yaşlarında romana yönelerek, ilk romanı Bir Gün Tek Başına’yı yazmıştır ve bu ilk roman, edebiyat tarihinde kült eserler arasındaki yerini almıştır. Sonrasında, iki ciltten oluşan Güven, Yeşilçam Dedikleri Türkiye, Mavi Karanlık, Kayıp Romanlar gibi birçok romanı kaleme alarak, yıllar içinde edebiyat verimliliğinden kopmamıştır.” (Artfulliving)
Vedat Türkali sadece bir sinemacı veya edebiyatçı değildi. Aynı zamanda bir devrimciydi. TKP’nin içinde yer almış, zaten ilk tutuklanması da bu yüzden gerçekleşmişti. Kürt hareketi ile ilişki kuran ve destek veren ilk dönem devrimcilerin başında geliyordu. Kendisi ile yapılmış birçok söyleşi Özgür Gündem’de yayınlandı. (Özgür Gündem’in arşivine el konulduğundan dolayı şimdi çok istediğimiz halde bu söyleşilerden birine yer veremiyoruz.
Öcalan’a selam söyledi, kıyamet koptu
12 Haziran 2011 Genel Seçimleri öncesinde NTV’de Banu Güven’e konuk olan Vedat Türkali açıklamaları ile çok konuşulmuştu. Türkali, “12 yıldır hapsetmişler Öcalan’ı oraya. Hiç kimseyle görüşmüyor. Şimdi buradan selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Selam ve sevgi benden Öcalan’a” demişti. “Banu Güven’le Artı” isimli programın 2 Haziran tarihli bölümü de kanalın arşivinden silinmişti.
‘En doğrusu Öcalan’ı bırakmak’
Vedat Türkali Şubat 2015’te Gazeteci Mehmet Ali Çelebi’ye verdiği röportajda da “Doğrudan doğruya çözüm var, Bu yapılabilir… Çözüm isteyen bir adam, Öcalan’ı niye orda tutuyor. Pazarlık yapacak aklısıra. Öcalan açık açık söylüyor. ‘Türkiye’de kimler varsa hepsine özgürlük istiyoruz. Haklar istiyoruz. Bu hakları verin’ diyor. İşte çözüm budur. Bunu vermemek için ‘süreç bu hale geldi, süreç şu hale geldi’ diyorlar. Boş laflar. Laf tüketiyorlar. Öcalan’ı tutmak şantajdır. En doğrusu Öcalan’ı bırakmak. Türkiye’de ben doğru çizgiyi tutturmaya çalışıyorum. Onun içerisinde Öcalan’ın tuttuğu yolu desteklemek de var.”
‘Bereket ki Kürtler IŞİD’i durdurdu, IŞİD’i önleyen Kürtler oldu’
Vedat Türkali yine Mehmet Ali Çelebi ile yaptığı başka bir röportajında “Bereket ki Kürtler IŞİD’i durdurdu” demişti: “IŞİD var ama bereket ki Kürtler de var. IŞİD’i önleyen Kürtler oldu. Eğer olmasaydı o da ayrıca başımıza belaydı. IŞİD belasında kurtulmada bunların yaptığı kavga çok önemli oldu.”
Sanat yaşamında Türkali
Rıfat Ilgaz’la birlikte Gar Yayınları’nı kurdu.1960’ta Dolandırıcılar Şahı ile ilk senaryo denemesini yaptı. Otobüs Yolcuları, Üç Tekerlekli Bisiklet, Karanlıkta Uyuyanlar gibi önemli filmlerin senaryolarını yazdı. 1965’te senaryosunu yazdığı Sokakta Kan Vardı ile yönetmenliği de denedi.
Romanları
Bir Gün Tek Başına, Mavi Karanlık, Yeşilçam Dedikleri Türkiye, Tek Kişilik Ölüm, Güven ve Komünist gibi romanlara imza attı. Kürt sorunu ile ilgili yazlarının toplandığı Özgürlük İçin Kürt Yazıları’nın baskısı bulunmamaktadır.
Filmleri
Yönetmen olarak: Sokakta Kan Vardı, Kopuk, Korkusuz Aşıklar
Senarist olarak: Dolandırıcılar Şahı, Üsküdar İskelesi, Allah Cezanı Versin Osman Bey, Otobüs Yolcuları, Tatlı Bela, Kızıl Vazo, Seni Kaybedersem, Belalı Torun Şehirdeki Yabancı, Ümitler Kırılınca, Üç Tekerlekli Bisiklet, Bir Gecelik Gelin, Ayrılan Yollar, Kızgın Delikanlı, Duvarların Ötesi, Erkek Ali, Karanlıkta Uyananlar, Sokakta Kan Vardı, Kopuk, Malkoçoğlu Kurt Bey, Korkusuz Aşıklar, Bedrana, Kara Çarşaflı Gelin, Güneşli Bataklık, Fatmagül’ün Suçu Ne?, Umutsuz Şafaklar.
Paslı telden ağ
Bir günler, bey takımı arasında avcılık tutkusu pek yaygınmış Fransa’da. Attığını vurmak kolay değil, boşa atmak da heves kırıcı ya; ormanlarda, daha kuşlar yumurtadayken, geniş alanlar üstüne ağ gererlermiş. Uçuş denemelerine başlayıp da yükselince ağlara çarpıp düşe havalana büyüyen kuşlar öylesine koşullanırlarmış ki, av mevsimi gelip de ağlar kaldırılınca belirli yüksekliğin üstüne uçamazlar, kolayca vurulurlarmış. Olayı niye anlattığımı umarım anladınız. Yetmiş yıllık baskılı eğitim, özellikle Kürt sorununda, insanımızın beyin çatısına, hem de paslı tellerden örülü öyle bir ağ gerdi ki, kaldırılmış da olsa, yukarılara uçup olaylara biraz yükseklerden bakmaya en yeteneklilerimizin bile gücü yetmiyor. Kaldı ki, hep tepemizde o ağ. Tüm acılarımızın kaynağı da bu. (Özgürlük İçin Kürt Yazıları)
KÜLTÜR SERVİSİ