Mehdi Eker’in, ‘Ya köylüler şirketleşecek ya da şirketler tarım yapacak’ sözlerinin gereği olduğu anlaşılan, FAO-Türkiye ortaklığıyla süren proje, 14 yılda biyo çeşitlilik ile tarımsal üretimleri sermayenin hizmetine taşıdı
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nden (FAO) yapılan açıklamaya göre, Avrupa ve Orta Asya’daki birçok ülkede tarım arazilerinin terk edilmesi veya kullanılmaması küresel bir sorun olarak kabul ediliyor. Türkiye’de de yaklaşık 3.5 milyon hektar verimli tarım arazisi kullanılmıyor veya terk edilmiş durumda. Tarım ve Orman Bakanlığı ile FAO uzmanları Türkiye, Azerbaycan ve Özbekistan’da tarım arazilerinin terk edilmesiyle mücadele için ortak çalışma yürütüyorlar. Bu amaçla FAO’nun Türkiye, Azerbaycan ve Özbekistan’da terk edilmiş tarım arazilerini yeniden faaliyete geçirmek için yeni bir proje hazırladığı duyuruldu.
Arazi bankacılığı kurulması!
FAO-Türkiye Gıda ve Tarım Ortaklık Programı (FTPP II) Türkiye tarafından finanse ediliyor. Projede, arazi terki sorununu ele almanın yanı sıra arazi toplulaştırması ve iyileştirilmiş arazi politikası ve kamu politikası hedefleri aracılığıyla tarımın yapısal gelişimini desteklemenin amaçlandığı belirtiliyor. Söz konusu proje özellikle Türkiye’de bir arazi bankacılığının kurulmasını, Azerbaycan ve Özbekistan’da ihtiyaçların analiz edilerek kapasitelerin geliştirilmesini ve ülkeler arasında bilgi alışverişi için bir iş birliği mekanizmasının kurulmasının amaçlandığı açıklamalarda yer alıyor. Bu amaçlarla Türkiye’den Özbekistan’a kadar alanda sermayeye alan açılmaya çalışıldığı ise ‘arazi bankacılığı’ vurgusuyla açığa çıkıyor.
Arazi tahribatı
Verimli tarım arazilerinin terk edilmesinin, ulusal ekonomiler ve gıda güvenliğine olumsuz etkilerinin yanı sıra araziyi koruyucu tedbirlerin uygulanmasını engellediği söyleniyor. Özellikle kurak bölgelerde arazilerin bozulmasını tetiklediği ve tarım sektörünün iklim değişikliğinin etkileri karşısındaki kırılganlığını arttırdığı vurgulanıyor. Tüm bunların yanı sıra özellikle çiftliklerin küçük olması ve arazilerin çokça bölünmesinden dolayı yaşanan arazi terkleri ana sebep olarak görülüyor. Arazi kullanım hakkı sorununun çözümü, ülkelerin “Arazi Tahribatının Dengelenmesi” hedeflerinde, Paris Anlaşması çerçevesinin önem arz ettiği belirtilirken Paris Anlaşması’nın yok hükmüne sürüklendiği atlanırken arazi tahribatının sermaye saldırılarından kaynaklandığı gizleniyor.
Amaç çiftlikleri genişletmek mi?
Yeni proje ile çiftliklerin genişlemesinin kolaylaşacağı ve arazi parçalanmasını azaltarak çiftlik yapılarının iyileştirilmesine katkıda bulunacağı iddiasında bulunuluyor. Bu kapsamda ilk adım olarak, aralarında FAO Toprak Mülkiyeti Uzmanı Morten Hartvigsen ve Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Metin Türker’in de bulunduğu yetkililer ve uzmanlar geçtiğimiz hafta çevrim içi bir toplantı gerçekleştirdi. Çiftliklerin genişlemesinin arazi toplulaştırılması ile sağlanacağı belirtilirken, bu toplulaştırma sürecinde üretimin şirketlerin eline verilmesi başlıca hedef.
Finansal operasyon!
Türkiye’nin finanse ettiği FAO-Türkiye Ortaklık Programları hazırlanan 2 proje ile gıda güvencesinin sağlanması, yoksulluğun azaltılması, orman ve ağaç kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi alanlarında aktif işbirliğine yönelik maddi, finansal ve operasyonel çerçevenin hedeflendiği bu programın merkezi Ankara’da bulunuyor. FAO Orta Asya Alt Bölge Ofisi’nin desteklediği Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan ve diğer ülkeler, iki programın da yararlanıcı ülkeleri arasında yer alıyor. Sözünü ettikleri finansal operasyon ile sermayenin hakimiyetinin hedeflendiğini belirtmek gerekiyor.
Tarım üretimini arttırmadı
İki programda oluşan projenin ilk ayağı 2006’da başlamış ve 6 alanda faaliyet yürütmüş. Bu faaliyet alanları ise gıda güvenliği, tarımsal ve kırsal kalkınma, ormancılık ve balıkçılığı kapsayan doğal kaynaklar yönetimi, tarım politikaları, gıda güvenilirliği, bitki ve hayvan genetik kaynakların yönetimi. 2015-2019 yıllarını kapsayan projenin ikinci ayağında; gıda güvenliği ve beslenme, tarım ve kırsal kalkınma, doğal kaynakların korunması ve yönetimi, tarım politikaları ve gıda güvenilirliği konularına yoğunlaşılmış. 16 yıllık programda arazileri geri kazanmak şöyle dursun tarım üretimlerinde büyük düşüşlerle birlikte arazi kayıpları artarak devam ediyor.
Programın arka planı var!
FAO-Türkiye Ormancılık Programı ise dikkat çekici; sürdürülebilir arazi yönetimi, ormancılık politikaları ve kurumsal kalkınma, orman yönetimi ve korunması, orman ürünleri ve hizmetleri, orman ve çevre, insan ve çevre, değerlendirme ve takip, dağlar ve su havzaları, orman dışındaki ağaçlar, şehir ve şehir çevresindeki ormancılık, tarımsal ormancılık, kuraklığın etkilerinin azaltılması ve arazi degradasyonun değerlendirilmesi gibi konuları kapsadığı programda yer alıyor. Tarımdan, canlı yaşama oradan ormanlara kadar büyük bir kapsama alanında program ortaya konduğundan bu yana hiçbir olumluluğun yaşanmamış olması, programın arka planında farklı bir hedefin uygulamaya sokulduğuna işaret ediyor.
Programın tek hedefi sermaye yararı!
Uygulanan 14 yıllık programla hedefleri doğrultusunda amaçlarına ulaşılıp ulaşılmadığını bilemiyoruz. Ancak projenin bütününün sürdürülebilirlik demogojisi ile doğal kaynakları, bitki ve hayvan genlerini kayıt altına alınıp gen şirketlerinin hizmetine sunulması dışında her hangi bir hedefi olmadığı anlaşılabiliyor. 14 yıllık proje sürecinde Türkiye’de uygulanan politikalara bakınca programın ön yüzünde pek görünmeyen ancak asıl amacı olan bu alanların sermaye yararına düzenlenmek istendiği açıkça görülebiliyor. Her şeyin yalan ve her şeyin düzmece olarak kurgulandığı anlaşılan bu program sayesinde tarım ürünleri ithalata bağlanırken üretici karşılığını alamadı ürünler nedeniyle ya üretimden uzaklaşıyor ya da boğazına kadar borçlanarak açlığa sürükleniyor.
Ya köylüler şirketleşecek..!
Eski Tarım Bakanı Mehdi Eker’in, “Ya köylüler şirketleşecek ya da şirketler tarım yapacak” sözleri FAO ile ortak işletilen programın bir özeti gibi. İktidarın geçtiğimiz yıl ilan ettiği ‘Yeni Ekonomi Programı (YEP) ile arazi bankacılığı uygulamasına geçileceği ilan edilmişti. YEP programında tarım alanlarının el değiştirebilme imkânlarının ortaya konulması, alım-satım, kiralama gibi hareketliliğinin artırılması, işletmecileri tarafından daha etkin kullanımının sağlanması, tarım arazileri piyasasında arz ve talep dengesinin düzenlenmesi gibi hedefler ortaya konmuştu. FAO’nun programında da yer bulan arazi bankacılığı ile yoksul halkların arazilerine el koymak ve şirketlerin emrine sunmak başlıca hedefleri içinde yer alıyor.
EKOLOJİ SERVİSİ