Kürt halkına yönelik ‘Kayyum, Katliam ve Tecavüz’ temel saldırı araçları olarak devreye sokuldu. İktidarın Kürtlere yönelik kötülük arayışı ve uygulaması tüm yoğunluyla devam ediyor. Kürtleri kötülüğe maruz bırakmak için siyaset ve bürokrasi nasıl donatılır, nasıl programlı kılınır, nasıl duygu düşünce ve eylem bütünlüğüne ulaştırılır noktasında 2014’te MGK bir konsept ortaya koydu, konseptin adını çöktürme planı koydu. Bu Kürt halkının hak, hukuk, demokrasi ve özgürlük talebine ve mücadelesine karşı kötülüğü harekete geçirme kötülüğü, karanlığı, yıkımı Kürtler üzerinde derinleştirme planıydı.
Devlet ve AKP iktidarı böyle bir plana ne kadar hevesli oldukları, buna ne kadar derin bir özlem duyduklarını geçen zaman süreci içinde en bariz biçimde ortaya koymuş oldular. Özlemlerini gerçekleştirmek için 2014’ten bu yana yakıp yıktıkları şehirler, kitle mitinglerine konulan bombalar, Kürdün dirisine yaptıklarıyla tatmin olmadıkları gibi ölülerine yöneldiler, cenazelere, mezarlıklara yöneldiler, kötülüğü oralara taşıdılar. O da kendilerini tatmin etmeyince işgallere yöneldiler.
Suriye Kürdistanı’na girdiler. Efrîn, Suriye’nin en huzurlu, en barışçı kentiydi. Türkiye girdikten sonra tam bir etnik temizlik uyguladı. Efrîn İnsan Hakları Örgütü’nün yayınladığı raporlara göre 6,500 insan alı konulmuş, 3 bin insanın nerde olduğu, yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor. 165 kadına tecavüz edildiğini belirtiyor. Türkiye’nin götürüp yerleştirdiği, maaşını, silahını ve terfisini verdiği, donattığı, denetlediği ve belli bir hiyerarşi içine aldığı grupların en yaygın uygulaması insan kaçırma, fidye alma, kadınları kaçırıp tecavüz etme. Türkiye’de İpek Er’in uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne maruz kalması konuşuluyor, bu tecavüz tekil bir durum değil. Devletin Kürtlere yönelik siyasetinin ve teşvikinin bir sonucudur.
Geçen zaman zarfında iktidarın saldırılarının ana hedeflerinden biri de halkın iradesiyle seçilmiş belediyeleri zorla ve gaspla ele geçirmekti. Kürtlerin özgür ve demokratik temelde iradeleşmesi, demokratik bir yerel yönetim modelini ve belediyeciliğini ortaya koymaları, tekçi, despotik zihniyetin teamül ve kabul sınırlarını aştığı için saldırıya geçti, gaspa yöneldi.
İlk saldırı ve gasp dalgasını 2016’da gerçekleştirdiler. 11 Eyül’de devreye sokulan kayyumla gasp etme uygulaması temelinde toplam 95 belediye iktidar tarafından gasp edildi. 93 belediye eşbaşkanı, yüzlerce belediye meclis üyesi ve il genel meclis üyesini tutukladılar. Bazı belediye başkanlarına 15 yıl ve üzeri hapis cezasını verdiler. Diyarbakır, Hakkari, Van, Dersim belediye eşbaşkanları daha hapisteler; Gültan Kışanak, Nurhayat Altun, Bekir Kaya, Dilek Hatipoğlu, daha niceleri hapiste.
19 Ağustos’ta 31 Mart 2019 yerel seçiminde seçilen belediyelere yönelik 2. kayyum gasp dalgasının 2. yıldönümüydü. Yıldönümü vesilesiyle HDP açıklama yaptı. Açıklamada kayyumla gasp edilen belediyelerin bilançosunu verdi. Verilen bilançoda iktidar bu sürede 48 belediyeye kayyum yoluyla el koymuş, 796 HDP belediye meclis üyesinin üyeliklerini feshetmiş, 34 belediye eşbaşkanını tutuklanmış, 17 belediye eşbaşkanını daha siyasi rehine olarak hapiste tutuyor.
Güvenlik, yargı, siyaset kurumu Kürtlerin iradesine karşı o kadar ölçüsüz ki; saldırı için, gasp için ele dokunur bir gerekçeye bile gerek görmedikleri ortada. Kayyum atamak ve belediye eşbaşkanlarını tutuklamak için sundukları, ortaya koydukları bazı gerekçelere bakıldığında ne kadar gülünç, aynı zamanda Kürt halkın iradesini insanlık dışı, hukuk dışı, vicdan dışı bir uygulamaya nasıl tabi tutuklarını da gözler önüne seriyor. Örneğin, Batman Belediye Eşbaşkanı Mehmet Demir’in daha önce beraat ettiği dosyadan dönemin Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek ile birlikte Kızılay’a yardım götürdüğünden dolayı tutuklandı.
Yüksekova Belediye Eşbaşkanı Remziye Yaşar, Tolstoy’un “Savaş mızraklı, trampetli bir bayram değildir, onun manzarası kandır, ölümdür” sözlerini twitterden paylaştığı ve savaşa hayır dediği için tutuklama gerekçesi yapılmış,
Kulp Belediye Eşbaşkanları, “Nükleer Biyolojik ve Kimyasal Silah kullanmak”tan dolayı tutuklanmışlardı.
Suruç Belediyesi’ne kayyum atama gerekçesi bir önceki kayyumun işe aldığı işçileri HDP belediyeyi kazanınca 2. defa kayyum atamak için gerekçe yapılmıştı.
HDP’nin sunduğu kayyum raporunda böylesine birçok sayıda örnek var; iftirada, yalanda, kumpasta yok yok, iktidar sınır tanımıyor.
Tabi bir de vatan, millet edebiyatıyla yıldırım hızıyla yaptıkları hırsızlık, çalıp çırpma bilançosu var. Bilanço ağır, tam bir talan bilançosu, insan kokusundan nefes alamıyor. Söz konusu Kürtler olunca her şeyi mubah gören bir zihniyetin sahiplerinin ve uygulayıcılarının sonu bir öncekilerden farklı olmayacak.