Van-İran sınırı son yıllarda mülteci trajedileriyle de gündemde. Görüştüğümüz bir göçmen kaçakçısı, işleyişi, sarrafları ve ölümleri anlattı: Sınır boyu insan kemiği ile dolu
Hicran Urun
Türkiye, Avrupa’ya gitmek isteyen göçmenlerin en sık uğradığı ülkelerden. Bangladeş, Afganistan, İran ve Pakistan gibi ülkelerden Avrupa umuduyla yola çıkan mültecilerin kullandığı güzergahlardan biri de Van-İran sınırı.
Bu hat, sınır ticareti yapanlar kadar, mülteciler için de özellikle kış aylarında tam bir ölüm rotası. Donarak, suda veya trafik kazasında yaşamını yitiren çoğu göçmen bir ismi dahi olmadan, numaralandırılarak ‘kimsesizler mezarlığına’ defnediliyor. Van, Türkiye’nin en büyük ‘kimsesizler mezarlığına’ ev sahipliği yapıyor.
Savaş, zulüm ve yoksulluk arttıkça, insan onuruna yakışır bir hayatın peşinde yola düşenlerin sayısı da her geçen gün artıyor. Hal böyle olunca Türkiye’de de kolları bulunan uluslararası göçmen kaçakçılığı bir ‘sektör’ haline dönüşüyor. Sınır dosyamızın dördüncü bölümünde İran’da yaşayan bir göçmen kaçakçısı ile uluslararası bir şebeke gibi işleyen göçmen kaçakçılığını konuştuk…
- Mülteci kaçakçılığı işini nasıl yapıyorsunuz?
Afganistan’dan başlayarak Türkiye’ye kadar bu işi yapıyoruz. Afganistan’dan İran’a, İran’dan sınırdaki Makû’ya (Urmiye vilayetinin bir kenti) kadar kamyonlarla getiriyoruz. Bundan sonra yolculuk yaya devam ediyor.
- Diyelim ki ben Afganistan’dayım ve Türkiye’ye gelmek istiyorum. Bu işin prosedürü nasıl oluyor. Bunu biraz anlatabilir misiniz?
Evet anlatabilirim. Orada bu işin daha çok Belluc’larla yapıyoruz. (Belluclar İran ve Afganistan’da yaşayan bir halk.) Belluclar onları Kirman’a (İran’da bir vilayet) kadar getiriyor. Ondan sonra işi Farslar devralıyor. Onlar da Deran’a kadar getiriyorlar. Deran’a vardıklarında artık iş bize geçiyor. Bizler de araç gönderip alıp Merzê’ye getiriyoruz.
- Bu ne kadar zaman alıyor?
Afganistan’dan İran’a varmaları 10 günü buluyor. Türkiye sınırına geldiklerinde de eğer sınırda sorun yoksa iki saatte köy yollarından geçebiliyorlar. Ama sınırda İran ya da Türk askerleri onları yakalarsa her şeyleri gider. Para, telefon ve değerli eşyalarının hepsi alınıyor, elbiseleri yakılıyor. Çoğu zaman elleri, kafaları kırılıyor.
- Peki sınırda Türk ya da İran askerlerine herhangi bir ödeme yapıyor musunuz?
Sınır geçişleri daha çok kaçak oluyor. İran askerleri daha çok vuruyor. Kim olursa olsun tarıyorlar. Türk askerleri ise eğer mülteci kafilesinde kadın varsa yakaladığında çoğu zaman kadınlara tecavüz ediyorlar.
- Bunu bir duyum olarak mı anlatıyorsunuz, yoksa böyle bir şeye tanıklık mı ettiniz?
Benim misafirlerim (sorumlu olduğu mülteci kafilesini kast ediyor) yakalandı. Yakalandıktan sonra kadın ve erkekleri ayırmışlar ve sonra kadınlara tecavüz edilip eşlerine teslim edilmişlerdi.
- Bu ne zaman oldu?
Bir, bir buçuk ay önce…
- Senden önce konuştuğumuz bir kolber İran’ın rüşvet karşılığında yolu bir saatliğine açtığını söylüyordu. Siz de rüşvet ödüyor musunuz askerlere?
Evet, evet doğru. Bundan 2 yıl önce öyleydi. Ama ben şimdiden bahsediyorum. O saatte paralarını alıyorlardı, biz de kafilelerimizi öyle geçiriyorduk. İran tarafı da, Türk tarafı da öyleydi.
- Ödemeyi nasıl yapıyordunuz?
Elden ödeme yapıyorduk. Onlar da yolu açıyorlardı. Bir saatliğine, ya da yarım saatliğine anlaşıyorduk. Ama o saatte dönmeliydin, yoksa çekip vurabilirlerdi.
- Kişi başı ne kadar ödüyordunuz?
Kişi başı 200 bin İran tümeni ödüyorduk. Türk tarafında da kişi başı 100 lira ödüyorduk.
- Peki ya şimdi…
Şimdi öyle bir şey yok. Yakalayıp eşyalarını aldıktan sonra gönderiyorlar.
- Peki sınırın bu tarafını soralım. Diyelim ki bu insanlar yakalanmadan sizin elinize ulaştı. Siz de onları Türkiye tarafındaki adamlarınıza mı devrediyorsunuz?
Evet. Onları sınırdan geçirdikten sonra araçlarla genelde Van’a götürüyorlar.
- Siz kişi başı ne kadar alıyorsunuz, ya da Türkiye’dekiler ne kadar alıyor?
Afganistan’dan İran’a kadar kişi başı 700 dolar. Türkiye’de sınırdan teslim alanlar ise kişi başı 500 lira alıyor. Van merkezden İstanbul’a kadar da kişi başından 2 bin lira alınıyor. Yolculuk boyunca ilişkilerimiz var ve biri alıp diğerine devrediyor, o da götüreceği yere kadar götürüp başkasına devrediyor. İstanbul’a kadar böyle gidiyor.
- Peki İstanbul’dan sonrası… Avrupa’ya da götürüyor musunuz?
Valla öylece oradan da devam ediyor. Fransa, İngiltere, Almanya’ya kadar devam ediyor…
- Aldığınız parayı, kendi aranızda nasıl bölüştürüyorsunuz?
Bütün paralar Sarraf’a bırakılıyor. Banka gibi düşün yani. Her konak boyunca bu paradan alınıp tacirlere veriliyor. Gelen kişi vardığı her konak boyunca Sarraf’a telefon edip “ben şuraya vardım, şu kadar parayı azat et” diyor. Sarraf da o parayı sorumlulara veriyor.
- Bu paranın transferi nasıl sağlanıyor?
Bankalar üzerinden işliyor. İran ile Türkiye bankaları üzerinden para transferi gerçekleştiriliyor. Türkiye’de kişi diyelim İstanbul’dan Avrupa’ya gitmek istiyor. Anlaştığı ücretin tamamını Sarraf’a bırakıyor. Vardığım her konak boyunca ondan şu kadar parayı azat et diyor. O da ilişkide olduğu adamların hesabına o kadar parayı aktarıyor.
- Diyelim ki yolda bir şey oldu, ya da kişi dönmek istedi. O zaman nasıl oluyor?
Evet, kişi diyelim ki Türkiye sınırından geçemedi, dönmek istedi ya da başka bir şey oldu. O zaman da Sarraf’a yatırdığı 700 dolardan 200 dolar kesilip o tekrar Afganistan’a geri götürülüyor.
- Bu Sarraf nedir, bize biraz daha anlatabilir misiniz?
Sarraf banka gibi bir şey. Ama şahıslardan oluşuyor. O kişilerin bankalarda hesapları var. Tabi birçok ülkedeki farklı hesaplarla bağlantılar var. Ya da size şöyle anlatayım, farklı ülkelerde kendisi gibi birçok hesapla ilişkileri var. Mesela o sözünü ettiğimiz 700 doların 50 dolarını Sarraf alıyor. Geriye kalan 650 doları da mültecileri geçiren kişilere dağıtıyor.
- Sen de paranı Sarraf’tan mı alıyorsun, yoksa mültecilerden mi alıyorsun?
Evet, evet… Ama bazen kendileri ödeyenler de oluyor. Fakat çok az. Yüzde 10’u ancak kendisi ödüyor.
- Ortalama günde kaç mülteci geliyor?
Valla bazı günler 1000 kişi geliyor. Onların bazıları geçiyor, bazıları yakalanıyor, bazıları geri gönderiliyor, bir iki gün kaldıktan sonra tekrar deniyor.
- Sınırı geçtikten sonra yol ayarlanana kadar nerede tutuluyor, bu mülteciler?
Evler kiralanıyor. Evlerde, ahırlarda falan tutuluyorlar.
- Peki günde kaç kişi İstanbul’a gönderebiliyorlar?
Bazen 50, bazen 100, değişiyor…
- Sınırda ölen mülteciler var. Soğuktan ya da kurşunla…
Evet, evet. Valla bundan 4 gün önce de Türk askerleri sınırda 5 mülteciyi öldürdü. Cenazelerini getirip sınırın İran tarafına attılar. İran da biz öldürmedik, cenazeleri de kaldırmıyoruz diyor. Hala o cenazeler orada, yerde bekliyor.
- Cenazeler hala yerde mi?
Evet. Hala yerde. Bu yeni bir şey değil ki. Mesela kışın vurulanlar, ya da soğukta ölenler vardı. Onların bile hala kemikleri yerde. Cenazelerin çoğunu kurtlar, tilkiler yemişti. Kemikleri hala sınırda. Sınır boyunca insan kemiği bulabilirsiniz.
- Peki siz bu işi nasıl görüyorsunuz?
Kimse keyfinden kalkıp gelmiyor. Ya savaştan kaçıyor, ya yoksulluktan kaçıp geliyor. Ben yapmasam da başkası yapar. Ben de bu işe böyle bakıyorum.
- Bu işi yaparken ne hissediyorsunuz?
Onlar savaştan kaçıp gelmişler. Yardım ettiğimi düşünüyorum. Yarın öbür gün benim de şehrimde savaş olabilir ve ben de kaçmak zorunda kalabilirim gözüyle bakıyorum. Ama yine de helal bir ekmek olmadığını biliyorum.
- Ne kadar zamandır bu işi yapıyorsun?
18 yaşımdan beri kaçakçılık işini yapıyorum. Şimdi 34 yaşındayım.
Mülteci kaçakçısı ile konuştuktan sonra Van Barosu’nun kapısını çalıyoruz. Mülteci kaçakçılığını ve mültecilerin durumunu bir de Mülteci Komisyonu’ndan Avukat Bahtiyar Kandeğer ve Onur Can’la konuşuyoruz.
‘Sosyal medyadan insanları çekiyorlar’
Mülteci kaçakçılarının şebekeler halinde hareket ettiğini söyleyen avukat Kandeğer, bu işin reklamının da facebook, instagram gibi sosyal medya hesapları üzerinden yapıldığını anlatıyor: “Güzergahı paylaşıyorlar, getirdikleri insanları paylaşıyorlar. Reklamlarını bu şekilde yapıyorlar. Çünkü bir ceza yok.”
Adilcevaz ve Çarpanak’ın failleri akraba
Son dönemlerde göçmen trafiğinin yönü Van Gölü’ne kaydı. Sebebi, karadaki kolluk güçlerinin kontrollerinden kurtularak göçmenleri Bitlis’e ulaştırmak. Ve göl de en az kara yolu kadar tehlikeli. Van Gölü’nde Aralık 2019’da batan teknede 7, 27 Haziran’da batan teknede ise 61 mülteci yaşamını yitirmişti.
Avukat Onur Can, her iki batan teknede yargılanan kişilerin akraba olduğuna dikkat çekiyor: “Yakın tarihli iki tane tekne olayı var; Çarpanak adası ve Adilcevaz. Bu ikisinin failleri akraba. Hiç kimse ceza almıyor. Bundan cesaret alarak bir daha yapıyorlar. Son çıkan infaz paketinden sonra bunların ceza alması mümkün değil. Bir müvekkilim var, AVM’den bebe bisküvisi çalıyor, 2018 sonlarında aldığı ceza 7 yıl.”
Yılda 500 bin göçmen yola çıkıyor
Avukat Can, Türkiye’ye geçiş yapan göçmen sayısı ile ilgili de çarpıcı rakamlardan söz ediyor: “Biz göç komisyonu olarak Bakanlığın yaptığı konferanslara katılıyoruz, son toplantıya katıldığımızda sadece jandarmanın -polisin değil- 2019 yılı içerisinde temas ettiği 100 bin kişiden bahsediliyor. Bir bu kadar polisin temas ettiği var, edemediği katlarcası, 500 binlik bir rakamdan söz ediyoruz. Bizzat mülteci ekibinin başında olan binbaşının bize söylediği rakam. Yıllık ortalama 5 yüz bin kişi bu şekilde yola çıkıyor.”
Neden önlenemiyor?
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye sınırından başlayarak ördüğü duvar, Van-İran sınırına kadar uzanıyor. Sınır geçiş hattında belli aralıklara birbirlerini görebilecek kalekollar ve sınır hattını 7/24 izleyen termal kameralar var. Bu kadar önlem karşısında göçmen kaçakçılığı yine de önlenemiyor.
Bu durumda kolluk güçleri ile göçmen kaçakçıları arasında bir işbirliği mi söz konusu sorusunu da avukat Kandeğer yanıtlıyor: “Bu konuda sadece bir dosya var. Başkale’de askerler ile kaçakçıların işbirliğini gösteren ses kayıtları var. Bu geçmiş döneme ait bir dosya şu dönemde böyle aktif bir dosya yok. Ama kalekollar sınırın tamamını görebilecek durumda. Göçmen kaçakçılarını görmemek imkansız. Bugün göçmen kaçakçılığı nasıl engellenemiyor. Aklımıza ister istemez bu konu geliyor.”
‘Nereden geçeceğini polis tarif ediyor’
Hukukçular, kolluk güçlerinin şuanda sınırdan geçişler ile ilgili hiçbir işlem yapmadığını söylüyor. Can’ın anlatımlarına göre, hatta mültecilere nereden geçmeleri gerektiğini işaret ediyorlar: “Aracınız ile Van’dan Diyarbakır üzeri gidin yolların mültecilerle dolu olduğunu göreceksiniz. Bu yolların üzerinde karakollar var. Gelir karakolun önüne kadar -tabi orada karakol olduğunu bilmez- polis görür arka taraftan git der. Bizim bizzat şahit olduğumuz fotoğrafladığımız bilgiler bunlar. Diyarbakır’a gittiğimiz bir esnada denk geldik, polisler göçmenlere doğru ilerleyip kameraya takılmamaları için arka taraftan dolanmaları şeklinde el işareti yaprak geri gönderdi.”
‘Türkiye göçmenlerin kalmak istediği bir yer değil’
Türkiye genellikle göçmenler için transit bir bölge. Çoğu göçmen kalmak için değil Avrupa’ya gitmek için Türkiye’ye geliyor. Hukukçulara göre, Türkiye’de göçmenlerin kalmak isteyebileceği bir etkin bir prosedür yok;
Bahtiyar Kandeğer: “Türkiye bir vatandaşlık, bir iş verecek konumda bir ülke değil. Bu nedenle göçmenlerin gitmek istediği yer Avrupa. Hem ekonomik nedenlerle, hemde o ülkelerde daha rahat bir yaşam elde edeceğinden dolayı. Van’da kalma niyeti ile gelen kişi sayısı çok az. Türkiye’de Avrupa gibi bir iltica prosedürü söz konusu değil. Burada geçici koruma statü sahibi denilen bir kimlik verilmekte. Belli aralıklarla gidip imza atıp o kuruma burda olduğunu belli edip, belli bir ilin sınırları dahilinde yaşamak zorunda.”
Onur Can: “Ve bu insanlar yaşarken bunların hiçbir şekilde çalışma hakkı yok, bunların vatandaşlık hakkı yok. Birçoğu dilencilik yaparak, kayıt dışı çalışarak hayatlarını idame ettiriyorlar. 20 yıl da geçse, çok çok zengin de olsalar hiçbir şekilde vatandaşlık hakları yok.”
Bahtiyar Kandeğer: “Bir müvekkilimiz var kendisi dava açtı Türkiye’de kalma hakkı da kazandı ancak yine de burda kalmak istemiyor. Kendisi yüzme hocası, Bodrum’dan yola çıkarak Yunanistan’a doğru 40 saat boyunca yüzmüş. Öğrendiğimden beri hala sindiremedim. Nasıl 40 saat yüzülür. 40 saat yüzdükten sonra Yunanistan sahil güvenliği kendisini fark ediyor, tekneye bindirip orta nokta diye belirledikleri bir yerde indiriyorlar, burdan Türkiye’ye doğru da 10 saat boyunca yüzüyor, sivil bir gemi kendisini fark ediyor geminin kendisini almasını talep ediyor gemi almıyor, sahil güvenliği aradıklarını söylüyorlar. Sahil güvenlik kendisini alıyor tekrar Türkiye’ye geliyor. Şuan yeniden Van’da”
BİTTİ
*Dosyanın birinci bölümü için tıklayınız
*Dosyanın ikinci bölümü için tıklayınız
*Dosyanın üçüncü bölümü için tıklayınız