HDP Eş Genel Başkanı Sancar, muhalefete seslenerek, ‘Kürt sorunun çözümü için hangi yöntemleri öneriyorsunuz? Savaşı ve çatışmayı bitirmenin yolunu nasıl tarif ediyorsunuz? Barış planınız nedir?’ dedi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, 1 Haziran’da başlattıkları “Demokratik Mücadele Programı”nın 3’üncü aşaması kapsamında Manisa’da düzenlenen halk buluşmasına katıldı. Turgutlu ilçesinde bulunan İstasyon Düğün Salonu’nda gerçekleştirilen buluşmaya, HDP Milletvekilleri Pero Dündar, Necdet İpekyüz, Sezai Temelli, Alican Önlü, Serpil Kemalbay ve Kemal Bülbül de katıldı.
Halk buluşması HDP İl Eşbaşkanları Hasret Çetin ve Ali Arslan’’ın açılış konuşmasıyla başladı.
‘Nazilerin toplama kampı’
Açılış konuşmasının ardından HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar konuşma yaptı.
Artvin Valiliği’nin bugün artan koronavirüs vakalarına karşı Yusufeli Barajı ve HES inşaatında çalışan işçilerin şantiyede kalmasını karar altına aldığını aktaran Sancar, “Aynı şeyi Vestel için de düşünüyorlar. Neredeyse Nazilerin toplama kampına benzer uygulamalara gidiyorlar. Tek amaç var burada, kârı arttırmak, kendi sermayelerini büyütmek, talanı derinleştirmek. İşte bizim hep birlikte mücadele şiarımız bütün bu haksızlık ve adaletsizliklere karşıdır. Sadece Doğu Karadeniz’de yaşanan sel felaketine karşı AKP’nin bir genel başkan yardımcısının sözlerini hatırlatacağım. Ne diyor? ‘Toprak suya doyduğu için kaygan hale gelmiştir. O nedenle de su toprakta tutunamamıştır, sel meydana gelmiştir.’ Yani bu iktidarın hiçbir suçu yoktur. Tek suç toprağındır. Bugün onun söylediğini de Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş söyledi. Onun da sözlerini okudum. “Sel felaketi haktan gelen afettir” diyor. Diyanet İşleri Başkanı’nın rantı ve soygunu onaylamak gibi bir görevi olabilir mi? İşte bu iktidar bu kadar çürümüştür ” dedi.
Sancar konuşmasının devamında şunları belirtti:
‘Hangi yöntemle çözeceksiniz?’
Asıl yapmamız gereken kanı durdurmaktır. Bu toprağa bu kadar kanı akıtan bu iktidardaki zihniyettir. Hep birlikte yapmamız gereken şey bu kanı durdurmaktır. Onun için yollardayız. Burada yapacağımız şey şu basit soruyu herkese sormaktır. Bu ülkede bir sorun var, Kürt sorunu. Kürt sorununun tarihi 100 yıla uzanıyor ve 40 yıla yaklaşan bir savaş var. 40 yılı bulmak üzere olan bir çatışma var. Herkese özellikle siyasi aktörlere soruyoruz, bu savaşı ve çatışmayı nasıl bitirmeyi düşünüyorsunuz? Çatışma ortamına nasıl son verecekseniz? İkincisi Kürt sorununu hangi yöntemle çözeceksiniz? İktidarın bu soruya verdiği cevap ortadadır. Geçmiş yıllarda başka yöntemler denendi ama son 5 yıldır iktidarın bu sorulara cevabı tek yönlüdür, o da güvenlik politikası ve savaş uygulamasıdır.
‘Savaş politikası’
Savaşı derinleştirmeyi düşünüyor, bu yönde ilerliyor. Kürt sorununun çözümü için de baskıdan zulümden başka bir yol izlemeyeceğini ortaya koyuyor. O zaman sorumuz muhalefetedir, bütün muhalefet partilerinedir. Sizin bu sorulara cevabınız nedir? Kürt sorunun çözümü için hangi yöntemleri öneriyorsunuz? Savaşı ve çatışmayı bitirmenin yolunu nasıl tarif ediyorsunuz? Barış planınız nedir? Çözüm yöntemi konusundaki öneriniz nedir? O nedenle herkesin ve bütün muhalefetin iyice düşünerek politika üretmesi lazım. Bugün muhalefet, bu iktidarın ülkeyi felakete götürdüğü konusunda bir görüş birliği içindeymiş gibi görünüyor. Eğer öyleyse iktidarı ayakta tutan temel politikaya da açık tavır almak zorundadır. Nedir bu politika? Savaş politikasıdır. Kürt sorununda güvenlikçi yöntemdir, şiddet yöntemidir. Hem ülkede hem de bölgede savaş politikalarıdır. Bugün bu iktidar bunlardan beslenmektedir. Bu politikaları derinleştirerek varlığını devam ettirmeyi düşünmektedir. Kim bu iktidarı istemiyorsa iktidarla arasındaki farkı açıkça ortaya koymak zorundadır. Bizim bu ülkede bu ceberut yönetimden, bu savaş aygıtı iktidarından kurtulmamız için ortak cevap aramamız gereken soru budur. Bütün demokrasi güçlerinin ve muhalefetin, iktidarı seçimde değiştirmek isteyen tüm güçlerin bu iktidardan başta Kürt sorunu konusunda olmak üzere nasıl farklılaştıklarını ortaya koymaları gerekiyor.
‘Meclis’te yapabiliriz’
Kürt sorununu demokratik siyasetle, müzakere ve diyalogla çözmeyi kabul ediyorsak muhalefet partileri olarak aramızda mekanizmalar oluşturabilir, hatta muhalefet partilerinden oluşan komisyonlar kurabiliriz. Bunları Meclis’te de yapabiliriz, biz hazırız. Muhalefet partileri anlaşırsa Kürt sorununda barış ve demokratik çözüm konusunda çalışma yapacak ortak bir komisyon kurabiliriz. Bu komisyon iktidar ortaklarına kapalı olmaz. İstiyorlarsa muhalefetin Meclis’te kuracağı bu komisyona katılabilirler. Katılmak isterlerse, tartışmalara iştirak etmek isterlerse biz HDP olarak buna da karşı çıkmayız. Ülkenin özgürlüğe ihtiyacı var. Ülkenin demokrasiye, barışa ihtiyacı var. Ülkenin bir an önce bu düşman hukuku ortamından kurtulmaya ihtiyacı var. HDP barış için vardır, demokrasi için vardır. HDP halkların ve inançların eşit ve özgür biçimde yaşayacağı bir ülke için vardır. Bu konuda üzerine düşen her türlü sorumluluğu almaya, her türlü bedeli ödemeye, her türlü fedakarlığı yapmaya hazırdır. Ama yeter ki bu temel noktalarda uzlaşı olsun. Biz parti çıkarı gözetmiyoruz. Sadece parti çıkarı gözetseydik 31 Mart Yerel Seçimlerinde o politikayı uygulamazdık. Bizim amacımız barışın ve demokrasinin yolunu açacak güç birliğini yaratmaktır. O nedenle bu konuda temel noktalarda uzlaşılsın, biz üzerimize düşeni yaparız.
Toplumun yararı
Kamu kaynaklarının talanını değil kamunun, toplumun yararını düşünüyoruz. Haksızlıklara karşı toplumsal adaletin, özgürlük ve eşitlik için halkların hukukunun yerleşmesini istiyoruz. O nedenle siyaseti birbirini yok etmenin aracı değil, birlikte barış içinde yaşamanın yollarını yaratma imkanı olarak görüyoruz. HDP bu konudaki yolundan hiçbir zaman vazgeçmeyecektir. HDP bu yürüyüşüne inançla, kararlılıkla devam edecektir. Sizlerin desteği ve güveni devam ettiği sürece bizler bu yoldan asla geri dönmeyeceğiz.”
Kaynak: MA