Türkiye’de ‘kaçakçı’ denir, sınır ticareti yapanlara İran’da kolber. İsimleri değişse de kaderleri değişmez. Yaşamlarını ‘yüklenip’ çıktıları zorlu yolculuk bir tercihten çok bir zorunluluk haline gelir…
Hicran Urun
Yeryüzünü parçalara bölmenin ötesinde, bir toplumu da birbirinden ayıran sınırlara karşı, özellikle Kürt coğrafyasında her iki tarafı birbirine bağlayan önemli etkenlerden biridir sınır ticareti. Sınırın öte tarafında kalan akrabalar ile bir anlamda bağ kurmanın yanı sıra, yoksul Kürt köylülerinin neredeyse tek geçim kaynağıdır da. Türkiye’de bu ‘gayri resmi’ ticarete ‘kaçakçılık’ adı verilir, İran tarafında ise kolberlik. Sınırın her iki tarafında ayrı ayrı isimlendirilseler de kaderleri değişmez.
Kolberler, yaşamlarını mayın döşeli yollarda İran ve Türk askerlerinin ateşi altında, kilometrelerce yük taşıyarak idame ettiriyor. Her yıl onlarca kolber, bu yollarda ya hayatını kaybediyor, ya sakatlanıyor ya da tutuklanıyor. Kürdistan İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre, son 3 yılda en az 245 kolber yaşamını yitirdi, 300’ü aşkın kolber ise yaralandı. Ancak bu rakamlar buz dağının görünen yüzü. Gerçek verilerin, çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
Dosyamızın üçüncü bölümünde bu kez sınırın diğer tarafına kulak veriyoruz ve yaşananları kolberlerden dinliyoruz.
‘Namerde muhtaç olmamak için’
Kolberlik yapan Mohammed Elemhuli, İran’ın Çaldıran (Qeleni) kentinden. ‘Gözümüzü bu meslekle açtık’ diyor. Babadan-deden kalma bu işi yaptıklarını anlatıyor. Tıpkı sınırın Türkiye tarafındakiler gibi o da yoksulluktan ve mecburiyetten söz ediyor: “İnsanlar açlıktan dolayı gidiyor, kimse tok olduğu için gitmiyor. Burada pahalılık var, insanlar bununla baş edemiyor. İş yok ki insanlar çalışsın, herkes mecburen bu işi yapıyor. Rızkı için, namerde muhtaç olmamak için.”
‘Askerler yüklerimize el koyuyor’
Mohammed Elemhuli’nin anlatımlarına göre, çoğunlukla sigara taşıyorlar. Her karton sigara 10 kilogram ağırlığında ve aldıkları karton sayısına göre yüklerinin ağırlığı da değişiyor. Bazen ortalama 10 saat yol giderek taşıdıkları bu yükleri canlarını kurtarmak pahasına bırakmak zorunda kalıyorlar: “Bazıları yükünü kurtarabiliyor. Yakaladıklarında malları alıyorlar. Türk askerleri bazen dövüp geri İran’a yolluyor. Yüklerine de el koyuyor.”
Kürdistan İnsan Hakları Derneği Eşbaşkanı Jahangir Abdollahi, Mezopotamya Ajansı’na verdiği bir demeçte, bu yıl içerisinde 35 kolberin yaşamını yitirdiğini, 5’inin Türk askerleri tarafından vurulduğunu açıklamıştı.
Mohammed Elemhuli, Türk askerlerinin daha önce genelde ateş ettiğini ancak vurmadığını, bu yıl ise direk vurduğunu söylüyor: “Türkiye önceden öldürmüyordu, kurşunlar üzerinden geçiyordu ama bu sene öldürüyor. Şimdi direk hedef alıyor ve öldürüyor.”
‘Hep Kürtler öldürülüyor’
Ayda en az 3-4 kolberin yaşamını yitirdiğini söyleyen Elemhuli’nin kendisi de birçok kez yaralanmış. Ancak yarasını kendisi tedavi etmek zorunda kalmış, çünkü herhangi bir hastaneye gittiğinde, kolber olduğu anlaşılırsa İran tarafından tutuklanacak ve idam edilme ihtimali de var.
Bir keresinde de Türk askerlerinin kendisini dövüp İran’a geri gönderdiğini anlatan Elemhuli, bu zulme maruz kalanların hep Kürt köyleri olduğunu anlatıyor: “Hepsi de Kürt’tür. Bu zülümdür. Türkler ve Farslar öldürülmüyor. Sadece Kürtler öldürülüyor. İran’la da karşılaşırsan öldürüyor, Türkiye’yle de karşılaşırsan öldürüyor. Bu düşmanlıktır. Biz fazla da konuşamıyoruz. Şimdi İran bilse seninle konuştuğumu, ya idam eder, ya da zindana atar beni.”
‘Kolberin bir günü zulümdür, eziyettir’
Görüştüğümüz bir diğer kolber Hesen Arsan ise, İran’ın Maku kentinden. Genellikle mazot ve sigara taşıyor. ‘Kolberin bir günü zulümdür, eziyettir’ diye başlıyor söze. Hem Türkiye, hem de İran tarafından zulüm gördüklerini söyleyen Hesen Arsan, “Bir gün kolberlik yapmasak yiyecek ekmeğimiz yok. Dünya alem de biliyor ama kimse bizim için bir şey yapmıyor” sözleri ile çaresizliklerini özetliyor.
‘Türkiye önceden daha az vuruyordu’
Hesen Arsan’ın anlatımlarına göre İran askerleri rüşvet karşılığında günde bir saat geçmelerine izin veriyor. O da tıpkı Mohammed Elemhuli gibi Türk askerlerinin eskiden bu kadar vurmadığını ancak son zamanlarda İran askerinden daha fazla kolber öldürdüğünü söylüyor: “Bu son iki senedir direk vuruyor, öldürüyor. Önceden daha azdı. Hayvanları da vuruyorlar. İran daha az vuruyor.”
Hesen Arsan röportajımız esnasında önemli bir iddia da ortaya atıyor ve Türk askerlerinin kolberlere tecavüz ettiğini söylüyor. Tecavüz iddiası ile ilgili aramızdaki diyalog şöyle gelişiyor;
-Eziyet ediyorlar, hatta tecavüz de ediyorlar. Yükümüzü alıyorlar, dövüyorlar da tecavüz de ediyorlar.
- Kolberlere mi tecavüz ediyorlar?
-Evet, Kuran’ıma..
- *Türk askeri?
-Evet, evet..
- Siz böyle bir şey duydunuz mu, gördünüz mü?
-Biz onlarca kez gördük. Onlarca kez.
- Bu duruma maruz kalan tanıdığınız var mı?
-İran’da herkes diyor bunu. Diyorlar, yakalanmayın, yakalanırsanız tecavüz ederler. Tecavüz etmeden bırakmıyorlar. Diyorlar ben bir daha gitmeyeceğim.
- Tecavüz edilenler mi diyor gitmeyeceğim?
-Evet, namus, Kur’an, şeref.
Dosyamızın yarın yayınlayacağımız 4. bölümünde de insan kaçakçıları, Hesen Arsan’ın iddialarına benzer iddialarda bulunuyor ve mültecilere yönelik tecavüzlerden söz ediyor.
İran-Van sınırı kolberler kadar Afgan, Türkmen ve Pakistanlı mültecilerin de Türkiye’ye geçiş noktası.
‘Kürt olduğumuzu anlamasınlar diye Afgan’ız diyoruz’
Hesen Arsan, Türk askerlerine yakalandıklarında çoğu zaman Kürt olduklarını gizlemek için Afgan ya da Türkmen olduklarını söylemek zorunda kaldıklarından bahsediyor: “İranlı olduğunu bilirlerse bırakmıyorlar. Kolberler de diyorlar biz Afganız, o zaman bırakıyor. Türk tarafı biliyor biz Kürt’üz. Biliyorlar Kürtler bu işi yapıyor. Bizi öldürüyor. Zordur yani, kurtuluşu da yok.”
Bir yılda en az 80 kolber yaşamını yitirdi
Kolbernews tarafından yayınlanan rapora göre, Türkiye, İran ve Irak Federe Kürdistan sınırları arasında 2019 yılı içerisinde en az 80 kolber ve kasibkar öldürüldü. Mayın, dondurucu soğuk, çığ düşmesi ve İran rejim güçlerinin saldırıları nedeniyle de 183 kolber yaralandı.
Raporda yaşamını yitirenlerden 54’ünün Türk güçlerinin kurşunlarına hedef olduğu kaydedildi.
Ölen ve yaralananların büyük çoğunluğu (168) Urmiye eyaleti nüfusuna kayıtlı iken, 70 kişinin Sine eyaletinden, 25 kişinin de Kırmaşan eyaletinden olduğu belirtildi.
Kasibkar nedir, kolber nedir?
Kolber ya da “kolbar”, Kürtçede “kol” ve “bar” kelimelerinden türetiliyor. Kol “sırt”, bar “yük” anlamına geliyor. Kolberler, tehlikeli sınır hattında yük taşıyarak geçimlerini sağlıyorlar. Bu yükte, sigara, cep telefonu, örtüler, ev eşyaları, çay ve nadiren alkollü içecekler bulunuyor. Getirilen malzemeler, Tahran gibi ticaret merkezlerinde çok yüksek fiyatlara satılıyor. Ancak hayatları pahasına bu işi yapan kolberler, çok cüzi ücretler alabiliyorlar.
Kasibkar, kolberlerin Federe Kürdistan Bölgesi’ne giderek taşıdıkları malları teslim alan ve kent kent dolaşarak alıcı bulanlara deniliyor.
‘Kolberlik çaresizliğin yüzüdür’
İran rejimin bilinçli politikaları ile Kürt kentleri her yıl biraz daha yoksullaştırıldı. İran’ın Kürdistan eyaleti, İran’daki en yoksul bölgelerden biri olarak dikkat çekiyor. Ayrımcı, politikalar karşısında, ‘kaçak’ yük taşımak ise bir tercih değil, hayatta kalmak için zorunluluk haline geliyor.
İran’da faaliyet yürüten Kürdistan İnsan Hakları Derneği Eşbaşkanı Jahangir Abdollahi, Mezopotamya Ajansı’na verdiği demeçte kolberliği şöyle anlatıyor: “Kendimi onların yerine koyup konuşamam ancak şunu söyleyebilirim; Kolberlik iş değil. Bu çaresizlikten kaynaklı yapılıyor. Kolberlik çaresizliğin yüzüdür. İran’da insanların yaşam koşullarını iyileştirmek için bir program yok. İş yok. İnsan 50 kiloluk yükü taşıyamaz o uçurumlarda. Öldürülmeseler bile 10-15 yıl bedenleri iyileşmiyor. Birçok Kürdün çaresizliği.”
YARIN: İnsan kaçakçısı anlatıyor: Biliyoruz yediğimiz ekmek haram
*Dosyanın birinci bölümü için tıklayınız
*Dosyanın ikinci bölümü için tıklayınız