Aykaryay Tiyatro Derneği Başkanı Ertung, ‘Tiyatroyu toplumla bütünleşerek icra ettiğiniz zaman topumda sizinle kucaklaşır ve sanatçının da egemen çevrelere bağımlı olma sorunu da ortadan kalkar’ dedi
Türkiye tiyatrosu tarihinin en zor dönemlerini yaşıyor. Sanatçılar işlerinden ediliyor, oyunlar yasaklanıyor veya engelleniyor. Devlet ve şehir tiyatrolarında sansür artarken, özel tiyatrolarda da oto sansür yaşanıyor. Tiyatrocular üzerindeki baskı özellikle 15 Temmuz 2016’daki askeri kalkışmadan sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde daha da arttı.
Alternatif ve yerel tiyatro üzerine değerlendirmelerde bulunan Aydın Kültürel Araştırma Yayıncılık (AYKARYAY) Tiyatro Derneği Başkanı Hüsnü Ertung, Mezopotamya Ajansı (MA)’dan Esra Solin Dal’a konuştu.
“Türkiye’de hiçbir şey özgürce yapılmıyor” diyen Ertung, tiyatronun özgürce üretilebilmesi ve toplumla kucaklaşması içine siyasi iktidarlarla bağını koparması gerektirdiğini söyledi. Aydın’da 1999’da yılında kurulan AYKARYAY Tiyatro Derneği, yerelin tiyatrosunu yapmak üzerine kurulduğunu ifade eden Ertung, oyuncuların, senarist ve hepsinin gönüllülük temelinde ve halkın içinden olan kişiler olduğunu belirtti.
‘Sanatçı egemenlere bağımlı olmamalı’
7 kişiyle tiyatroya başladıklarını anlatan Ertung, şuan 25 ila 39 arası üyelerinin olduğunu ifade etti. İlk oyunlarının Güner Sümer’in Bozuk Düzen ve Orhan Kemal’in 72. Koğuş eseri olduğunu dile getiren Ertung, “Biz her yerin yerelden kendini ifade eden bir tiyatro kimseye bağlı olmayan bir anlayışla evrensel bir boyuta ulaşabileceğine inanıyoruz. Tiyatro ve sanat hiçbir zaman siyasetin arka bahçesi olmamalıdır. Şuan kadar yüzün üzerinden oyun oynadık. 9 Mart 2019 tarihinde ‘Latmos’a Rahmet Geldi’ oyunu hem tüm güzelliğiyle milli park olmayı ve UNESCO’nun doğal miras alanı kapsamına girmeyi hak eden Latmos’un, hem de Tralleisli Seikilos’un sesi niteliğinde bir oyundu ve birçok yerde oynandı. Bazı arkadaşlarımız İstanbul’dan geldi oynadı. Kimi çevre illerden, ilçelerden geliyor. Bizden bir kuruş para istemedi. Yani Tiyatro’yu toplumla bütünleşerek icra ettiğiniz zaman topumda sizinle kucaklaşır ve sanatçının da egemen çevrelere bağımlı olma sorunu da ortadan kalkar” diye konuştu.
‘Ekonomik olarak bağımlı’
Tiyatroların tarih boyunca bir üst yapı olarak burjuvanın eğlence, söyleşi ve tartışma alanı olarak algılandığını anlatan Ertung, şöyle devam etti: ” Ekonomik olarak egemen çevrelere bağımlıdır. Devlet tiyatrolarını da memurun sanatı olarak bakarız. Kişi oyununu oynamıştır bunun karşılığında ne olmuş ne bitmiştir bunu araştırmak yok. Oysa devlet, kendi tiyatrosunda kendisine yardım edecek ve kedisini propagandasını yapacak oyunları toplum sunar. İşte bu noktada tiyatrocu toplumla bütünleşmemiştir. Şehir tiyatroları da şehrin belediyelerini politikalarına bağlı kalmıştır, özgün olamamış bundan dolayı tiyatro yalnızlaşmıştır.”
‘Sanatçı bağımsız kişidir’
Siyasi çevrelerin ellerini tiyatro alanlardan çekmeleri gerektiğini savunan Ertung, “Karanlığın yoğun olduğu dönemlerde sanatçı özgür bir anlayışla kendini aşarak kalemini ödün vermeden üretebilen bağımsız kişi olarak toplumu aydınlatmalıdır” dedi. Ertung, sözlerini şöyle tamamladı: “Bunun sonucunda başınız da derde girebilir fakat bunu göze almak zorundayız. Doğrudan, erdemden, emekten ve özgürlükten yana ne gerekiyorsa sanatın ve sanatçının asli görevidir.”
AYDIN