İktidar olma hali, gündemi belirleyebilme gücüyle doğrudan bağlantılıdır. İktidar erki, gündemi belirleyemiyor, gelişmelere yön veren bir pozisyonda değilse, orada yönetme iradesinden söz etmek mümkün değildir. Bir siyasal erk vardır, belli bir gücü, etkisi söz konusudur fakat iktidar yoktur. İktidar tüm bunları aşan belirleyici bir konuma işaret etmektedir. Şüphesiz, her iktidara muhalefet edenler, karşı duranlar vardır. Bu işin doğası gereğidir. Yani iktidarın belirleyici rolüne rağmen farklı konu ve gündemler ile kamuoyuna tesir eden yapılar olmuştur, olacaktır. Bu anlamıyla tek düze, her daim birilerinin konuştuğu, diğerlerinin de tabi olduğu bir toplumsal gerçeklik yoktur. Fakat gündemi belirleme konusu, olgusal olarak farklılıklar arz eder. Gündemi belirleyen olmak, büyük oranda, halkın olurunu almakla paralel olarak gelişir. Toplum, kimin ne dediğinden öte, söylenenin ne derece doğru ve gerçekleşebilir olduğuna bakar. Sözün sahibi, dediğini yapmaya muktedir mi, değil mi, tartar. Gerçekçi ve inandırıcı ise peşinden gider, değilse görür geçer.
Dikkat edelim! RTE iktidarının son durumu tam olarak buna tekabül ediyor. İktidar erki, eskiden olduğu gibi, toplumu belli gündemler etrafında sürüklemek istemekte, böylesi hamleler yapmakta, fakat her seferinde başarısız olmaktadır. Deyim yerindeyse, tuttukları dal ellerinde kalıyor. Halbuki, bu işi çok iyi yapıyor, toplumu oldukça da etkiliyorlardı. Ne deseler, neyi gündemleştirseler halk peşi sıra diziliyordu. Öyle ki, AKP’nin görece karşıtları bile, bu rüzgarın etkisiyle, ‘yetmez ama evet’ diyen bir noktaya gelebilmişti. ‘Sorunları bunlar çözecek, ülkeyi bunlar düze çıkaracaktı’. Genel algı buydu. Fakat ne olduysa oldu ve şimdi tam tersi bir durum yaşanıyor. İktidar cenahı, yaşadığı sıkışmışlıktan çıkış adına ne yapsa, ‘daha fazla batıyor’ algısı gün geçtikçe artıyor, yayılıyor.
RTE ve çevresi ne yaparsa yapsın, ‘büyük ülke, büyük lider’ algısı oluşmuyor, toplum bu sözlere itibar etmiyor. Aksine, varlığı ve yokluğu tartışma konusu olan muhalefetin çıkardığı cılız sesler, çok fazla konuşuluyor, başat gündem haline geliyor. İktidarın elinde bunca devlet imkanı, muazzam medya gücüne rağmen gerçeklik böyle oluyor. Şöyle ki, bir yerden sonra, iktidar hep savunmaya çekiliyor, kendisini savunmada buluyor. Büyük bir tantanayla girişilen işler, savaşlar dönüp dönüp iktidarı vuruyor, onu zayıf gösteriyor. Eskiden bir söyleyince toplumsal desteği arkasında bulan iktidardakiler, bugün on söylüyor fakat buna rağmen inandırıcı olamıyor, destek alamıyorlar.
Kuşkusuz, bu yeni bir durum oluyor ve geri dönüşü olmayan bir sürece işaret ediyor. RTE-Bahçeli-Perinçek iktidarı, artık inandırıcılığını yitirmiş, toplumsal meşruiyetini kaybetmiş durumda. İktidar sahipleri bunu gizlemeye çalışıp, aksini iddia etseler de gerçeklik bu yönlüdür. İktidarın gündemi belirleyen olmaktan çıkması da, tamamen bununla alakalıdır. Görülüyor ki, toplum sessiz kalıp tepkisini açıktan dile getiremese de, iktidara dönük düşüncesi somutlaşmıştır. İktidarın nimetlerinden faydalanan sınırlı bir kesim dışında, genel olarak halkın gidişattan rahatsız olduğu ve bu yönetimin gideceği günü beklediği aşikârdır.
Bu nedenle, ne ülke dışında yürütülen savaş siyaseti ne de içerde muhalefete yönelik geliştirilen baskılar sonuç verecektir. Toplumsal algı şekil kazanmış, RTE’nin gidişi üzerine kodlanmıştır. Ki, bu algı iç kamuoyu ile sınırlı da değildir. Gerek içerde gerekse de dışarda hemen herkes iktidarın el değiştireceği günü beklemektedir.
Elbette bunun da kendiliğinden olmayacağı açıktır. Konumuzun başına dönersek; RTE’nin 18 yıllık iktidarında, en başarılı olduğu alan, şüphesiz toplumsal algı yönetimidir. RTE iktidarında, toplum her daim belirlenen gündemin destekçisi kılınmış, yedeğine alınmıştır. ‘Başarı hikayeleri, çözüm yolları’ ile dolu olan bu sürecin, esasında bir algı yönetimi işi olduğu, bugün daha fazla anlaşılmaktadır. Fakat günümüzde iktidarın elinde böylesi bir araç yoktur. Devrimci demokratik güçler başta olmak üzere geniş toplumsal muhalefet, iktidarın elinden bu aracı almıştır. Artık, algı oluşturan, gündem belirleyen bir iktidar söz konusu değildir. Gündem belirleyen değil de, gündemin peşinden koşan, ona cevap yetiştirmeye çalışan bir iktidar vardır. Şüphesiz, tümüyle pes etmiş değildir. Böylesi çabaları vardır, bu yönlü uğraşı sürmektedir. Fakat sonuç alamadığı, alamayacağı görülmektedir. İktidarın Suriye’den Irak’a, Doğu Akdeniz’den Libya’ya kadar yaratmak istediği zafer havasına toplumun mesafeli yaklaşması, ‘doğalgaz bulduk’ söyleminden heyecan duymaması bunun ispatıdır. Görülüyor ki, toplum, AKP-MKP-VP iktidarının biletini çoktan kesmiştir. Gerisi muhalefetin becerisine kalmıştır.