AKP-MHP ittifakının verdiği müjdeler bir erken seçime yönelik olabilir. Ancak kendileri için elverişli koşullar ve elverişli bir ortam oluşturamıyorlar. Ekonomik ve siyasi krizin boyutları artık taşınabilir değil. Bütün çabalara rağmen dolar aldı başını gidiyor. İşsizlik büyüyor ve ekonomi her gün yeni bir açık veriyor.
Bu yüzden iktidarın 2023’e kadar beklemesi mümkün görünmüyor. Çünkü ufukta krizin sona ereceğine dair en ufak bir belirti yok. Tam aksine durum her gün daha da kötüye gidecek.
Dış politikadan başlayalım. Uluslararası durum giderek AKP için kötüleşmekte ve daha da kötüleşmesi kaçınılmaz görünmekte.
Doğu Akdeniz ve Libya krizi nedeni ile hemen hemen bütün Arap ülkeleri ile ilişkiler kopma noktasına geldi. Aynı krizler AB ile ilişkileri de etkiledi ve Avrupa artık Türkiye’ye karşı nasıl konumlanacağını tartışıyor, araştırıyor.
En önemli etmenlerden biri kasım ayında yapılacak olan ABD başkanlık seçimleri. Büyük ihtimal Trump kaybedecek. Böylece Trump’un Erdoğan’a sağladığı koruma kalkanı kalkacak. Başta Halk Bank davası olmak üzere irili ufaklı birçok sorun ortaya dökülecektir.
Müjdeler peş peşe
Bana göre iktidar bloku bir erken seçim için kendi lehine bir ortam hazırlamaya çalışıyor. Müjdeler serisi bu yüzden ortaya çıktı. İlk büyük müjde Ayasofya’nın camiye çevrilmesiydi. 31 Mart 2019 seçimlerinden önce katıldığı bir canlı yayında “Ayasofya ibadete açılsın” talebini “Bunlar dünyayı tanımıyorlar. Muhataplarını bilmiyorlar. Ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim” diye yanıtlayan Erdoğan, bir kampanya halinde Ayasofya’yı camiye çevirdi. Aslında bu o kadar kolay atılacak bir adım değildi ve Erdoğan da bunun farkındaydı. Bunda sonra Batı ve Rusya ile her temasa Ayasofya’nın gölgesi düşecektir. Birkaç puan oy için artık yapacak başka bir şey kalmamıştı.
İkincisi, 7 ay önce Joe Biden’ın söylediği bazı sözler için yapılan kampanyaydı. Muharrem İnce’nin parlatılıp piyasaya sürülmesi de beklenen faydayı sağlamadı. Çünkü bu adımların halka bir getirisi yoktu. Doların giderek arttığı, hayatın her alanının pahalandığı, salgın sürecinin iyi yönetilmediği ülkede insanlar kendi hayatlarına dokunacak adımlar bekliyordu.
Rant şehveti
Anlaşılıyor ki iktidar ortakları rant şehvetini körükleyecek bir adım planladılar. Daha müjdenin ne olduğu açıklanmadan, müjdenin reklamı başlatıldı. Bunun haberi Reuters gibi uluslararası bir haber ajansına sızdırıldı. Sızdırıldığı tırnak içinde okuyun, sızdırmaktan fazlası gibi görünüyor. Bu Reuters’ın itibarından yararlanarak müjdenin inandırıcılığını artırmak için planlanmış bir adım gibi görünüyor. Adı da “İsmini açıklamayan iki Türk yetkili oluyor.”
“Dağ fare doğurdu” dedikleri bu olsa gerek. Erdoğan’ın açıklamasından sonra, seçim dönemlerinde benzeri onlarca müjde verildiğine dair haberler döküldü ortaya. İktidarın bütün medya gücüne rağmen saatler geçmeden müjde çöktü. Kimse heyecanlanmadı. Erken seçim için yaratılmak istenen ortam yine yaratılamadı. Bulundu denilen rezerv Türkiye’nin ihtiyacını ancak kısa bir süre karşılayabilecek ve gazı çıkarmak için de en az 7 yıl sürecek. Ayrıca konunun uzmanları bu kadar kısa sürede sondaj yapıp, doğal gaz bulmanın mümkün olmadığını söylüyorlar.
Öyle anlaşılıyor ki bu müjde stratejisi ters tepecek, halk kendini bir şekilde kandırmak isteyen iktidardan daha çok uzaklaşacak. Çünkü bu müjdeler halkın ekonomik durumunda bir iyileşme sağlamadığı gibi iktidara güvensizliği artıracaktır.