Yadin’in yoldaşı Sehdin, Cibranlı Halit Bey’le aynı aşiretten olup Karlıova’nın Azizan köyündendir. Birinci Dünya Savaşı esnasında Rus ordusu Karlıova’ya dadanınca, ortalıkta Osmanlı ordusu yoktur; başta Cibranlılar olmak üzere aşiretler alaylar oluşturup, yurtlarını savunurlar. Cibranlı Halit Bey bu savunma günlerinde, daha yakından tanır Sehdin’i. Uzun ve narin boyu o kadar atak ve çeviktir ki mermiler ile yarışır.
Talihsiz Titanik kazası ve Birinci Dünya Savaşı, baş döndüren Amerikan rüyasına ket vursa da savaşın bitimi ile o kervana Sehdin de katılır. 1919 yılında meşakkatli bir yolculuktan sonra muradına ulaşır lakin toplumsal farklılık ve yaşam şartları Sehdin’i çok zorlar, üç yıl sonra Amerika’ya değiştirmediği yüreğinin aziz mekânı Azizan’a geri döner. Bu gidiş ve dönüşün Cibranlı Halit Bey’in isteği ile eğitim amaçlı olduğuna dair anekdot sırrını koruyor.
Üç yıllık vatan hasreti, vatan savunması için yapılan çalışmalarda müthiş bir enerji kaynağı olur. Lideri, yoldaşı, kendisine umut bağlayan Cibranlı Halit Bey tutuklandığında, Şeyh Eli Rıza, Kolağası Kerem Bey ve aileden birkaç kişi ile Azizan’daki konağında toplanıp, Halit Bey’i kurtarmayı planlarlar ama kış ve kar planlarını bozar ve çok sürmez kendilerini vakitsiz bir isyanın içinde bulurlar.
İsyan ateşinin meşalesini “batı cephesinde” taşıyan, Şeyh Şerif ve Yado ile omuz omuza savaşır. Cibranlı Halit Bey’den sonra, Şeyh Said ve Şeyh Şerif de tutuklanınca, Yado ile birlikte, Bingöl dağlarında iki yıl daha direnmeye devam ederler. Devlet bölgeyi insansızlaştırdığında mecburen Suriye’ye geçerler.
Burada Hoybun çalışmalarına katılır. Hem de aileden yalnız o değildir katılan “Aşağı çarşıda nam salmış güzelliğine; al fistanına, siyah şalına” şiirler yazılıp, stranlar yakılan, zekâsı ile dikkatleri üzerine çeken eşi Cemile Hanım da Hoybun yönetiminin teklifi ile kadınları temsilen çalışmalarda yer alır.
Sehdinê Telha, Suriye’ye geçtikten 2 yıl sonra 1928 yılında çıkan af ile ülkeye döner. İlkin ifadesine başvurulup bırakılır. Lakin Ağrı isyanının ateşi harlanınca, devlet gözüne kestirdiği Kürtleri toplamaya başlar. Sehdin de Şeyh Said’in oğlu Şeyh Selaheddin ve Cibranlı Halit Bey’in kardeşi Ahmet Bey ile birlikte tutuklanır. Yargılama 12 yıl sürer. Dosya yedi sefer temyize gider. Sehdin’e yedi yıl ceza verildiği de olur, 10 yıl ve müebbet de… 1939 yılında çıkan ikinci bir aftan yararlandırılınca cezası azaldığından, Erzurum kapalı cezaevinden, Sivas açık cezaevine nakledilir.
Cemile Hanım Erzurum’da da Sivas’ta da hep Sehdin’in yanı başındadır. Evini o şehirden diğer şehre taşıyıp binbir zorlukla yaşama tutunur. Açık cezaevinin şartları kapalıya nazaran rahat olunca, yıllar sonra izinli de olsa, Sehdin arada bir evine gider.
Torunu Şadin Şehsuvaroğlu’nun yazar Seyitxan Kurij’e verdiği röportaja göre, sükûnet İsmet İnönü’nün Sivas’a gelmesi ile kıyamete dönüşür. İnönü 1941 yılında yaptığı Sivas ziyareti esnasında açık cezaevini de ziyaret eder. Geleneksel Kürt kıyafetleri içinde kimseye eyvallahı olmayan Sehdinê Telha’yı gördüğünde kan beynine sıçrar. Ankara’ya varır varmaz, ilk işi sorup, hakkında bilgi aldığı Sehdin’in dosyasını raftan indirmek olur… Af kapsamı dışına alınan dosyada, Sivas ağır ceza mahkemesinin verdiği idam kararı, alelacele onanıp Meclis’e gönderilir. Komisyonda karşı rey kullanan Kocaeli Milletvekili Salah Yargı, 3 Haziran 1942 tarihli oturumda; 12 yıllık uzun yargılama süresince, değişen onca heyet ve karardan sonra, hukuka uygun bir kararın verilmiş olacağına inanmadığından, idamla telafisi mümkün olmayan bir yanlışın müsebbibi olunmaması için Meclis’e idam cezasının infazını onamamasını önerir.
Lakin “buyruk kesindir.” Emir yüksek yerdendir. Ankara Milletvekili Fevzi Daldal’ın şovenist konuşmasından sonra, Meclis “rey rey” sesleri ile yankılanır, mebusların haleti ruhiyesi kıvama getirildikten sonra, karar reye sunulur ve idam cezasının infazına karar verilir. Aynı hızla yazılan karar, 8 Haziran’da Resmi Gazete’de yayınlandıktan 8 gün sonra, 16 Haziran sabahında Sivas’ta infaz edilir.
İdam günü orada askerlik yapan Karlıova Halifan köyünden Ahmed Yolcu isimli askerin idam mangasında yer alan arkadaşlarının anlattıklarından aktardığına göre, Sehdinê Telha cellâdı beklemiyor, kürsüye çıkıp, boynunu ipe uzatıyor ve altındaki kürsüye tekme atıyor.
*Kaynak: Seyitxan Kurij; Şeyh Said Hareketi/ Orhan Kaya; https://zuexpayic.blogspot.com/