Türkiye’de kadınların AKP-MHP iktidarına karşı ayağa kalkmaları bu iktidarın ömrünün uzun olmayacağını gösteriyor. Bir iktidar kadınları bu kadar hedefliyorsa, kadınlara sokak ortasında işkence ve taciz yapıyorsa ömrü uzun olamaz. Eceli gelmiş köpek cami duvarına işermiş, diye bir söz vardır. Burada toplumun kutsalı olan camiye hakaret görülür. Anlaşılıyor ki, iktidarını kaybetmeye yaklaşan despotlar da kadına saldırırmış. Kadın da ana olarak, kardeş olarak, eş olarak vicdan, ahlak, eşitlik ve adalet duygularıyla toplumun kutsalıdır. Toplumun en temel dayanağı olan adalet terazisini bir kadının tutması da bu gerçeğin ifadesi olmaktadır.
AKP-MHP iktidarının Kürt düşmanlığı, emekçi düşmanlığı, adalet düşmanlığı kadın düşmanlığını da getirmiştir. Ya da kadınlar; bu iktidarın emek, Kürt ve adalet düşmanlığına destek vermediği için hedefleniyorlar. Özellikle Süleyman Soylu’nun kadın karşıtı söylemleri kadınların hangi değerlere sahip çıktığının da göstergesi olmaktadır. Aslında kadın düşmanlığının startını Süleyman Soylu vermişti. PKK’nin tüm etkinliklerine, örgütlenmelerine en fazla kadınlar katılıyor, diyerek Kürt kadınlarını hedef göstermişti. Kürt kadınlarını hedef göstermek Türkiyeli kadınları, Türkiye’deki kadın mücadelesini hedef göstermek anlamına gelir. Çünkü Türkiye’deki kadın hareketi içinde Kürtler ve Alevi kadınlar etkindir. Zaten Alevilerin çoğunluğu da Kürt’tür. Herhalde Türkiye kadın hareketinin bu bileşimde olması da kadın hareketinin hedef haline getirilmesinin nedenlerinden biri olmaktadır. Ancak şu da bir gerçektir ki hangi inançtan ve etnik kökenden olursa olsun kadın kardeşliği çok güçlüdür. Bu nedenle de kadınlar erkekler kadar şovenist, mezhepçi ya da başka kimlikleri öteleyen bir karakterde olmuyorlar. Kadınların bu karakteri de AKP-MHP’nin kadın düşmanlığı yapmasının nedeni olmaktadır.
Kadınlar AKP-MHP iktidarının ideolojik-siyasi çizgisini ve programını beğenmiyorlar, kabul etmiyorlar. Aslında AKP-MHP iktidarının tüm baskılara rağmen kendisini toplumsal düzeyde etkin kılamamasının en önemli bir etkeni de budur. Bu tutumunu bazı yönleriyle sessizce sürdüren kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edileceğinin gündeme girmesi üzerine bu tutumlarını daha sesli hale getirdiler. Kadınların güçlü biçimde her yerde ayağa kalkışı bu gerçekliği gözler önüne serdi. AKP-MHP iktidarı kadın şahsında Türkiye toplumu ve halklarının kendilerine karşı olduğunu açıkça gördü. AKP-MHP iktidarı kadına yönelerek uyuyan devi uyandırdı. Karakteri gereği özgürlük tutkusu ve demokratik tutumu güçlü olacak kadını meydanlara döktü.
Kadınların ayağa kalkması Türkiye’de özgür ve demokratik yaşam için umutlu olmak gerektiğini gösterdi. Umutsuz yaklaşımlara büyük bir darbe vurdu. Türkiye’de özgürlük ve demokrasi güçlerinin güçlü olduğu görüldü. Kadınların ortaya koyduğu direnişten sonra Türkiye halkları geleceğe daha umutla bakacaktır. Kadını ayağa kalkmış bir halk üzerinde uzun süre baskı ve zulüm düzenini sürdürmek mümkün değildir. Kadının ayağa kalktığı bir ülkede baskıcı ve otoriter iktidarların ömrü kısalır. Ya da bu ülkelerdeki iktidarlar, ayakları çamurdan heykeldir.
Kadınlar üzerine şu anda çok önemli ideolojik ve teorik çözümlemeler İmralı adasında ağır tecrit altında tutulan PKK Önderliği’ne aittir. Bu gerçeği taraflı tarafsız, seven ya da sevmeyen herkes kabul etmektedir. Kadın özgürlüğü ulusal ve sınıfsal özgürlükten daha değerli ve anlamlıdır, diyen bu şahsiyettir. Özgürlüğü de demokrasiyi de derinleştirecek ve tam hale getirecek olanın kadın özgürlüğü olacağını vurgulamaktadır. Kadınlara da 21. yüzyıl kadın yüzyılı olacak büyük müjdesini veren de İmralı’da ağır tecrit altında tutulan bu siyasi mahkumdur. Kürtler siyasi tutsak tanımlaması yapmaktadır.
Bu siyasi tutsak İmralı’da yaptığı çözümlemelerde sosyolojinin en temel konusunun kadın olması gerektiğini vurgular. Bu anlaşılmadan sosyolojinin hiçbir dalı doğru tespitler yapamaz, der. Yine her türlü iktidarın ve sömürünün temelinde de kadın üzerindeki egemenliğin ve sömürünün var olduğunu söyler. Bu açıdan iktidarın ve sömürünün temeline de buradan vurulması gerektiğini vurgular. Kadın üzerindeki baskının kapsamı ve derinliği, kadın eksenli özgürlük ve demokrasinin kapsamlı olmasını koşullandıracağını belirtir.
Türkiye’de kadınların özgürlük ruhu ve demokratik karakteriyle ayağa kalkışı İmralı’da yapılan çözümlemelerin ne kadar doğru ve güçlü olduğunu bir daha göstermiştir. 21. yüzyılın dünya için kadın yüzyılı olacağını söylemek artık daha da gerçekçi hale gelmiştir. Sadece dünya için değil, Türkiye ve Ortadoğu açısından da 21. yüzyılın kadın yüzyılı olacağını müjdelemektedir. Tüm dünya kadınlarının gözünün Kürt kadınları, Türkiye kadınları üzerinde olması Kürt, Türkiye ve Ortadoğulu kadınların bu onura sahip olacaklarını göstermektedir.
Türkiye’de özgürlük ruhu sokaklara ve meydanlara çıkmıştır; bu ruh öyle bir karaktere sahiptir ki, bir defa hapsedildiği, bastırıldığı yerden çıktığında bir daha geri döndürülemez biçimde özgür ve demokratik yaşama kilitlenir.
Bizlere umut ve cesaret kazandırdığı, AKP-MHP iktidarının ömrünün sonuna gelindiğini gösterdiği için Türkiyeli kadınlara şükranlarımı sunuyorum. Direnişleri ve özgürlük mücadeleleri mutlaka başarılı olacaktır. Bu topraklarda erkeklik ölecek, kadın özgürlük ruhunun erkekleri de özgürleştirdiği yeni bir toplumsal yaşam kurulacaktır.