AKP-MHP iktidarının hedefindeki İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’de gündeme nasıl geldi, neden imzalandı?
AKP-MHP’nin kadın düşmanı söylem ve politikalarıyla hedef aldığı kadın kazanımlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi için kadınların direnişi sürüyor. Tam ismi “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan İstanbul Sözleşmesi’ni Türkiye, ilk imzacılarından biri olarak Mayıs 2011’de imzalamış, Kasım 2011’de Meclis’te onaylanmış ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmişti. Jinnews’te yer alan habere göre; İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’nin kadın politikasını güçlendirmek amacıyla değil, sarsılan prestijini yeniden onarmak adına imzaladığı sözleşme. Çünkü sözleşme imzalanmadan iki yıl önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bir ilke imza atarak “aile içi şiddette kadını korumayan” Türkiye’yi mahkûm etmişti.
Zanlı tahliye edildi
AİHM, kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili bir dosyayı 2009 yılında karara bağladı. Bu dava, Nahide Opuz isimli kadının Türkiye’ye karşı açmış olduğu aile içi şiddeti konu alıyordu. Diyarbakır’da 1990 yılında dini nikahla, 1995’te de resmi nikahla evlendiği Hüseyin Opuz’un sistematik şiddetine uğrayan Nahide Opuz, defalarca katledilme girişimine maruz kalmasına rağmen, fail hakkında bulunduğu suç duyuruları ve açılan davalar “delil yetersizliği” denilerek ya düşürüldü ya da takipsizlik kararı verildi. Şiddet faili Hüseyin Opuz, 2001 yılında şiddet nedeniyle evden ayrılarak annesi Minteha Beybur’un yanına yerleşen Nahide’nin annesini ateşli silahla katletti. Minteha Beybur’u katleden faile mahkeme, sadece 15 yıl ceza vererek tahliyesine karar verdi.
Türkiye’ye mahkûmiyet Nahide Opuz, yaşadığı hukuksuzluğa karşı 2002 yılında AİHM’e başvurdu. 2009 yılında sonuçlanan davada AİHM, Türkiye’yi mahkûm etti. AİHM, Nahide’nin annesinin katledilmesine ilişkin olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) yaşam hakkıyla ilgili maddesinin, devletin Nahide Opuz’u koruyamamış olmasıyla da AİHS’nin insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağıyla ilgili maddesinin ihlal edildiği sonucuna vardı. Mahkemenin gerekçeli kararında, “Türkiye’nin aile içi şiddeti cezalandırmaya ve mağdurları korumaya yönelik bir sistem kurmakta ve bu sistemi uygulamakta başarısız olduğu” vurgulandı. Polis ve yargının mevcut koruyucu tedbirleri dahi kullanmadıkları ve konuya “aile meselesi” olarak yaklaştıkları belirtildi.
Avrupa’da bir ilk
Bu kararıyla AİHM ilk defa, kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili bir davada AİHS’in ayrımcılığın yasaklanmasıyla ilgili 14. maddesinin ihlal edildiğine hükmetti. AİHM, “Nahide Opuz ve annesinin çektikleri sıkıntının kadınlara karşı ayrımcılık türlerinden biri olan cinsiyete dayalı şiddet olarak kabul edilmesi gerektiğini” belirtti. AİHM’in verdiği karar, İstanbul Sözleşmesi’nin içeriğine dair belirleyici rol oynadı. Sözleşmenin yazım çalışmaları Türkiye’nin Avrupa Konseyi Dönem Başkanlığı yaptığı dönemde, Aralık 2010’da tamamlandı. Türkiye’nin de hazırlık aşamasında aktif olduğu sözleşmenin, Türkiye’nin dönem başkanlığı sona ermeden, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılması sağlandı. Türkiye aynı gün Almanya, Avusturya, İspanya, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, İzlanda, Lüksemburg, Karadağ, Portekiz, Slovakya ve İsveç’le beraber sözleşmeyi imzalayan ilk Avrupa ülkeleri arasında yer aldı. Ayrıca 14 Mart 2012 tarihinde sözleşmeyi, hiçbir çekince koymaksızın onaylayan ilk Avrupa ülkesi oldu. 2014’te Avrupa genelinde yürürlüğe giren sözleşmeyi bugüne kadar Azerbaycan ve Rusya dışındaki tüm Avrupa devletleri imzaladı.
KADIN SERVİSİ