Makul ve ortalama zekâ seviyesine sahip yetişkin bir Endon erkeğinin üç temel korkusu vardır:
- Homoerotik yöneliminin hayata geçmesi (ve bunun toplum tarafından duyulması) korkusu
- Ailesine mensup kadın bireylerin karşı cinsle evlilik bağı olmaksızın bir ilişki içine girmesi korkusu (Erkek bireylerin böyle bir şey yapması ise gurur kaynağıdır)
- Tenor korkusu
Bütün milliyetçilikler gibi eril bir ideoloji olan Endon milliyetçiliğinin harcı, bu üç temel korku ve bunlara bağlı nefret söylemlerinin iç içe geçtiği bir bulamaçtan ibarettir. Bu nedenle Endonezya’da ırkçı ve cinsiyetçi nefret suçları sistematik olarak işlenmektedir. Örneğin, Endon erkekleri tarafından her gün ortalama iki kadın öldürülüyor; Endonezyalı kadınların yüzde 61’i erkeklerden sistematik şiddet görüyor. Taciz ve tecavüz vakaları istikrarlı bir artış içinde. Öte yandan, cinayet de dahil olmak üzere LGBT bireylere yönelik nefret suçları grafiği de kaygı verici. Güvenlik güçleri bu suçlara göz yumarken failler de hukuk sistemi tarafından korunuyor. Tenor kimliğine karşı ırkçı nefret ise zaten devletin resmi politikasının ana belirleyeni. Kısacası, cinsiyetçi ve ırkçı nefret suçları, Endonezya devleti tarafından adeta teşvik ediliyor ya da bizzat devlet tarafından işleniyor.
2011 yılında imzaya açılarak 2014’te yürürlüğe giren Jakarta Sözleşmesi, işte bu vahim tabloyu düzeltme umudu taşıyordu. Çoğunluğu Pasifik Birliği üyesi 45 ülke tarafından imzalanan sözleşme, “Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi” başlığı altında belli düzenlemeler getiriyordu. Ama gerek aile içinde gerekse de kamusal alanda cinsiyetçi şiddetin önü Endonezya toplumunda kesilmiş değil. Kadın örgütleri ve hak savunucularına göre bu durum, Jakarta Sözleşmesi’nin uygulanmamasından kaynaklanıyor.
Hal böyle iken Başkan Tay-e-Don sözleşmeden imza çekme fikrini ortaya attı. Belli ki bu çıkışın, derinleşen ekonomik kriz yanında yeniden yükselişe geçen salgın krizine çare olacağını düşündü. Gelenekçi, muhafazakar ve dindar seçmen kitlesi arasında azalan desteği yeniden kazanmayı hedefliyordu. Tay-e-Don’un geçen ay Jakarta’nın tarihi Budist tapınağını camiye çevirme fiilinin de hedef kitlesi aynı mütedeyyin oy tabanıydı.
Bu gerici hamleye karşı kadın örgütlerinin yaptığı eylem çağrısı, ülkenin dört bir yanında protesto gösterileriyle yankı buldu. Endon polisinin kadınlara vahşice saldırısı, demokratik kamuoyu tarafından eleştirildi. Kadın örgütleri, “Tecavüzcülere ve kadın katillerine nezaket gösteren polis bize şiddet uyguluyor” açıklamalarında bulundular.
Jakarta Sözleşmesi’ne karşı hükümetin ve İslamcı medyanın söylemi, sözleşme maddelerini çarpıtarak üç temel milli korkudan ilk ikisini tetiklemeye hizmet ediyor. Sözleşmenin eşcinselliği ve gayrı meşru ilişkileri topluma dayattığı ileri sürülerek kamuoyu manipüle ediliyor. Tay-e-Don’un beklenen Mehdi olduğunu sıkça vazeden şeriatçı yazar Ad-le-Bak, daha da ileri giderek sözleşmeyi savunan kadınları “fahişe” ilan etti.
Ad-le-Bak’ın küfürleri, “Tay-e-Don’u Seven Kadınlar Cemiyeti” yönetimini bile muhalif kadın örgütlerinin safına çekti. Tay-e-Don, seçmen kitlesini genişleteyim derken kadın seçmenlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalınca ağız değiştirerek Ad-le-Bak’ı kınadı. Ama böyle “tercüme” bir anlaşmaya gerek olmadığı, aileyi merkezine alan “toplumsal dokumuza uygun” yerli ve milli bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu sözlerini de araya sıkıştırmayı ihmal etmedi. Hülasa Jakarta Sözleşmesi, şimdilik geçerliliğini koruyor fakat kadınların vurguladığı üzere sorun sözleşme değil, güvenlik aygıtları ve mahkemelerin hükümetin imzacısı olduğu bu sözleşmeyi uygulamamakta ısrarcı olmaları. Bu nedenle ülkenin misojenist ve homofobik sicili her geçen gün kabarıyor. Cinsiyetçi ayrımcılık sıralamasında Endonezya, 149 ülke arasında 130’uncu.
Türkiye gibi muasır medeniyet seviyesine ulaşmış bir ülkeden Endonezya yönetimine şu tavsiyelerde bulunulabilir: Jakarta Sözleşmesi ile uğraşmak yerine sözleşme hükümlerini uygulamayı deneyin; yaşam kalitenizin yükseldiğini göreceksiniz. Yerli ve milli olmak marifet değildir; aksine, milli fobileriniz (özellikle de üç temel kolektif korku) nedeniyle yetişkin Endon erkeklerinin tıbbi müdahale ihtiyacı içinde olduğu görülüyor. Endonezya hazinesinin kurumaya yüz tutmuş döviz rezervlerini, fallik füzelere değil eril patolojinizin tedavisine tahsis edin. Eğitim sisteminizin ve milli medyanızın diline yapışmış ırkçı, ayrımcı ve cinsiyetçi söylemi gözden geçirin ve iyileştirin. Acil şifalar diliyoruz.