Ortadoğu Uzmanı Bereket Kar, “Demokratik ve özgürlükçü bir anlayışla donanmış 3’üncü yol çizgisi Lübnan’ı düzlüğe ve güvenli bir kıyıya çıkarabilir” değerlendirmesinde bulundu
Lübnan’ın başkenti Beyrut Limanı’nda tonlarca amonyum nitrat patlayıcının infilak etmesi sonucu 200 kişi yaşamını yitirirken, 6 bini aşkın kişi de yaralandı. Patlamanın hemen ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 6 Ağustos’ta Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile patlamanın yaşandığı Beyrut Limanı’nı ziyaret etmişti. Ziyaretinin bir gün sonrasında Macron, “Fransa rolünü oynamazsa, Lübnan’ın iç işlerine karışan İranlılar, Türkler, Suudiler ve bölgedeki diğer güçler olacak. Bu ülkelerden bazıları bunu Lübnan halkının aleyhine kendi jeopolitik ve ekonomik çıkarları için yapacak” açıklamasında bulundu.
Hükümet isifa etti
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu ise 8 Ağustos’ta Lübnan’a yaptığı ziyaretinde Türk ve Türkmenlere “Türkiye vatandaşlığını vereceğiz” açıklamasında bulundu. Patlamanın şokunda olan Lübnan, yaralarını sarmaya çalışırken, devlet yetkililerin yapmış olduğu bu açıklamalar tepki çekti.
Birkaç bakan ve milletvekili istifa etmesini yeterli bulmayan Lübnan’daki halk, “Hesap günü” sloganıyla günlerce protesto eylemlerini sürdürdü. Lübnan halkının bu protesto eylemleri mevcut hükümetin istifa etmesine neden oldu. Hükümetin istifasının ardından ülkede yönetim belirsizliği sürdürürken, ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu’dan Sorumlu Müsteşar Yardımcısı David Schenker Lübnan’a geçeceği belirtildi.
Patlamanın ardında Lübnan’da yaşanan gelişmeleri gazeteci ve Ortadoğu Uzmanı Bereket Kar’la konuştuk.
Lübnan sistemine düşen bir bombaydı
Liman’da yaşanan patlamanın ister sabotaj ister ise ihmal sonucunda gerçekleşmiş bir patlama olsun, sonuç itibarıyla yüzlerce insanın ölümüne yol açan bir “felaket” olarak değerlendiren Kar, patlamanın 17 Ekim 2019’da başlayan halk isyanın yeniden tetiklediğini söyledi. Lübnan’da Ekim isyanın patlamanın ardından yeniden alevlendiğini aktaran Kar, “Bu bomba Lübnan’ın sistemine düşen bir bomba oldu. Dolayısıyla etkileri çok ağır olacağı birkaç milletvekili ve bakanın istifasıyla sonuçlanacak bir olay olmadığı aşikardı” dedi.
Fransa ve Türkiye açıklama yaptı
Patlamanın ardından Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaları da değerlendiren Kar, yapılan açıklamaların “poza da beklemek” anlamını taşıdığını söyledi. Kar, “Fransa zamanla yarışırcasına bir girişim yaparak, ‘biz burada olmasak; Türkiye ve İran olacak’ açıklaması çok anlamlıydı. Ardından Türkiye’nin gönderdiği heyet ve yaptığı çağrılar dağıtmaya çalıştığı vatandaşlık rüşveti ciddi tepkilere yol açtı. Yani dış güçler görüldüğü üzere Lübnan sorunun çözme yetenekleri asla olamaz” diye konuştu.
Hükümetin istifası sorunları çözmez
Lübnan’daki gelişmelerin oldukça hızlı bir şekilde devam ettiğine dikkati çeken Kar, hükümetin istifasının bu kadar çabuk olacağı öngörülmediğini ifade etti. Kar, “Başbakan yaptığı ilk açıklamada, bu iki ay içerisinde partilerin erken seçim vurgusu yapmıştı. Fakat konuşmasının iki gün sonrasında peş peşe çözülmeye başlayan bakanların istifası, vekillerin istifası başbakanın istediği gibi hareket etmeyecek çoğunluk olarak ve o yönlendiremez mantığıyla kendisini istifaya zorlayacaktı. Bunu hissetmesi üzerine Başbakan, istifa etmeyi daha uygun gördü” dedi.
“Hükümetin istifası ya da erken seçime gidilmesi Lübnan’da yaşanan sorunları çözmeyeceği çok açık ve net” diyen Kar, şöyle devam etti: “Esas olarak Lübnan’daki sorunları çözecek olan şey; toplumsal bir sözleşmenin mutlak suret ile hayat geçilmesi ve bunun ardından seçime gidilmesidir. Seçim kanunun değişmediği sürece, kaç seçime gidilirse gidilsin ayni güçleri farklı yüzleriyle seçme anlamına gelecektir.”
Sckenher’in şartları
Bu anlamda Macron’un ziyaretinin birçok mesaj barındırdığını sözlerine ekleyen Kar, konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü: “Bu mesajların başında; bir geçiş hükümetinin ve ulusal mutabakat hükümetine hazırlık yapılmasına dönük çabalar oldu. ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu’dan Sorumlu Müsteşar Yardımcısı David Schenker’in bu anlamıyla birçok farklı şart ve dayatmalarla geliyor Lübnan’a. Sckenher’İn dayatacağı şartların başında kurulacak yeni bir hükumette Hizbullah’ın olamaması olacak. İkinci şartı ise Lübnan’la İsrail arasında deniz sınırları çizilmesi olacak. Üçüncü şart ise Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı acil müdahale gücü ve yeni bir takım görevler yüklenmesi ve görevlerinin genişletilmesi olacaktır.”
Şartların kabulü yeni bir iç savaş demek
Sckenher’in bu şartlarının ne anlama geldiği hakkında da değerlendirmelerde bulunan Kar, “Lübnan sınırı Suriye’yi kapatabilecek, İsrail’le olan sınırları açık tutacak ve bu gücü de Hizbullah’a karşı onu zayıflatan ya da gerektiğinde ona savaş açabilecek bir yetki istiyor. Bu şartların kabulü halinde Lübnan için yeni iç savaş demek anlamına geliyor. Bu şartların gerçekleşmesi mümkün değil. ABD aslında bu şartları yeni öne sürmüyor. Hizbullah’ı terör listesine alma, kimi kadroların mal mülkünü dondurma kararları zaten vardı. Yine Hizbullah’tan kaynaklı Lübnan’ın bütününe yaptırımlar söz konusu. Bütün bunlar aslında İsrail korumak, İsrail sınırını güvene almak içindir. Bu anlamıyla Sckenher’in ziyareti Lübnan halkı için değil, kendi çıkarları için ve kendi yandaşları için hükümet etmek amacıyla yapılan girişimlerdir” diye konuştu.
3. yol kıyıya çıkarabilir
Patlamanın ardından yaşanan halk hareketliliği hakkında da değerlendirmelerde bulunan Kar, sokaklara taşınan halk protestolarında istifa eden hükümet ve muhalefet gruplarının dışında “üçüncü” bir tarafın olduğunu ve bu tarafların; laik, demokratik, özgürlükçü ve sivil bir Anayasa’nın oluşmasını savunan bir çizgi de olduğunu vurguladı. Lübnan için asıl sorunun çözümünün de bu üçüncü tarafın çizgisindeki bir çözümde gerçekleşebileceğini belirten Kar, bu çizgi dışında bir çözümün Lübnan’da yeni bir iç savaşın tetikleyeceği uyarısında bulundu.
“Çözüm olsa olsa Lübnan halkının çabasıyla olacaktır” diyen Kar, şunları söyledi: “Ama Lübnan halkıda askeri değil de demokratik ve özgürlükçü bir anlayışla donanmış 3’üncü yol çizgisi dediğimiz kitle ileriki süreçte güçlendirip baskın hale gelirse, Lübnan’ı bir düzlüğe ve güvenli bir kıyıya çıkarabilir. Aksine Lübnan daha uzun yıllar karşılıklı çatışmalar yaşar.”
MA-Naci Kaya