Kadına yönelik şiddet ve cinsel saldırı konusunda amasız, fakatsız, lakinsiz bir tutum almak ve faile gereken dersi/cezayı vermek, en temel kadın özgürlük ilkesidir. HDP Kadın Meclisi ve kadın hareketi; iki milletvekilinin kadına karşı işlediği suçlar konusunda ilk adımda yapılması gerekenleri yaptı, kadın ilkelerine uygun bir tutum alarak, kadın özgürlük değerlerini her şeyin üzerinde tuttuğunu gösterdi. HDP de acil bir şekilde disiplin kurallarını işleterek partiden ihraç kararı verdi. Ancak meselenin sadece tutum almakla sınırlı kalması, “Bir belayı savuşturmak” olur ki bu erkek egemenliğinin derinliğini görmekten uzak bir yaklaşım olur.
Böylesi bir süreçte kadın meclisine, kadın hareketine, bütünlüklü olarak HDP’ye düşen; erkek egemenliğine karşı güçlü bir sorgulama, bilinçlenme ve arınma kampanyası başlatmaktır. HDP’nin tüm bileşenleri, genel yönetimi ve kadın meclisi hep beraber, hemen bir kampanya başlatarak; başta bu partiye emek vermiş, gönül vermiş, bedel ödemiş, oy vermiş, gelecek umutlarını bağlamış milyonlarca insana ve tüm kadınlara güven vermelidir. Böyle bir kampanya genel olarak kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda da ciddi bir toplumsal bilinçlenme seferberliğine dönüşebilir.
Kampanyanın birinci ayağı parti içinde “Nerede hata yaptık?” sorusuna cevap aramak olmalıdır. Önce genel merkez yapısında, ardından da tüm il, ilçe ve belde yönetimlerinde, “kadına yaklaşım konulu” eleştiri özeleştiri toplantıları yapılması önemlidir. Kendini düzeltmeyen, kimseyi düzeltemez. İçsel sorgulama, kadınlara güven; partili erkeklere doğrultu verecektir.
Ardından kampanyanın toplumsal ayağı örülebilir. Kadına karşı her türlü ayrımcılığın, şiddetin ve baskının lanetlendiği, toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının anlatıldığı halk toplantıları yapılabilir. 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’ne kadar, dalga dalga büyüyen bir bilinçlenme ve cinsiyetçilikten arınma mücadelesi örülebilir.
“Nerede hata yaptık?” sorusu, politik bir sorudur. Bu soru, HDP’nin kadın özgürlük çizgisini güçlendirecek bir sorudur. Doğru sorular sorabilirsek, doğru yanıtlar da bulabiliriz. Hemen aklıma gelen birkaç soruyu şöyle sıralayabilirim:
Erkeklik denilen tarihsel despotizmi çok mu hafife aldık?
Değişim ve dönüşümü bu kadar kolay mı sandık?
Erkeklerin ikiyüzlü yaşamlarının üzerine yeterince gitmedik mi?
Genel siyasal çıkarlar, adım adım kadın özgürlük çizgisini aşındırdı da biz mi fark edemedik?
Kadın yaklaşımını, net duruşunu biraz öteledik mi?
‘Toplumsal ittifaklar’, ‘bileşenler’ derken, erkek zihniyetinin kendilerini yaşatacağı boşluklar mı bıraktık?
Kadına karşı şiddetle mücadeleyi, yaşamlarımızdan uzak, sırf politik bir söylem olarak mı ele aldık?
Parti içi toplantılarda “erkekliği sorgulamayı” gündeme almayı ihmal mi ettik?
Ağzı laf yapan kurnaz erkek tipinin ne kadar tehlikeli olduğunu yeterince bilince çıkartamadık mı? Kadınlar yıllarca “özel alan politiktir” derken; ne demek istediklerini anlamadık mı?
Mekânsal olarak erkek egemenliğinin en korunaklı alanı olan evleri, politika dışında mı tuttuk?
Kadınlar hep kendilerini eğitmek, değiştirip dönüştürmekle uğraşırken; partili erkekler ‘demokrat/devrimci’ kimliğin arkasına mı sığındı?
Sorulabilecek daha onlarca soru var…
“Nerede hata yaptık?” sorusuna cevap aramak; erkek egemen/zorba zihniyeti mahkûm ederek; olası yanlışların önüne geçecektir.
“Nerede hata yaptık?” sorusunu cesaretle sormak, meseleye yüzeysel yaklaşımları engelleyecek, ağır bedeller ödenerek elde edilen kadın kazanımlarını koruyup geliştirecektir.
Eminim ki yaşananlar karşısında her kadın ve toplumsal cinsiyet eşitliğine değer veren herkes öfkelenmiştir. Yürüttüğü kadın özgürlük mücadelesinin bedelini “siyasi rehine” olarak ödeyen biz içerideki kadınlar da öfkelendik. “Nasıl olur?” sorusu günlerce içimizi kemirdi. Bu yazıyı kaleme alarak, kadına karşı işlenen suçların hesabının sorulması ve bundan sonra bir daha yaşanmaması için küçük bir katkı yapmak istedim.
Kadın bedenine, kimliğine, iradesine yönelik her türlü müdahaleyi insanlık suçu sayan; özgür, eşit ve demokratik bir gelecek için mücadele eden bizler, bu değerlere daha fazla sarılarak; bu süreçten kadın özgürlük mücadelesinin güç kazanarak çıkmasını umut ediyoruz.