Ekonomideki büyük kriz derinleşirken, iktidar ‘uçuyoruz’ diyor, ‘Eski AKP’li-yeni muhalif’ partiler ise olup bitenleri sadece bir ‘beceriksizlik’ olarak yorumlarken, savaş politikalarının yıkıcı etkisini gizliyor
Doların 7.30 seviyesine adeta demir attığı ve bütün TÜİK marifetlerine rağmen sokaktaki işsizlik ve enflasyon felaketinin gizlenemediği koşullarda, iktidar, bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ağzından “Ortada kriz yok, dış güçlerin komplosu var” tezinde ısrarlı ve Türkiye’nin dünya lideri olduğunu durmadan tekrarlıyor ama bir yandan da mermi fiyatlarıyla ekmek fiyatlarını kıyaslayarak “Bu işler bedava olmuyor” diyerek savaş gerçeğini itiraf ediyor. Geçmişte AKP hükümetlerinde görev yapmışken şimdi muhalefet partisi lideri olanların iktidara yönelttiği eleştiri ise ‘ben olsam üç günde çözerim’ basitliğinin ötesine geçmiyor. Genel olarak ‘benim dönemim çok güzeldi, her şey sonradan bozuldu’ temelinde şekillenen eleştiri, son 5 yılı cehenneme çeviren savaş politikalarının ekonomide yarattığı sarsıcı etkiyi örtbas ediyor. Her türlü savaş teskeresini gözü kapalı onaylayan CHP ise, popülist bir dille bütün suçu ‘damat’ faktörüne yüklüyor.
Davutoğlu: Cahiller
Kriz üzerine konuşan eski başbakan Ahmet Davutoğlu, “Bugün ekonomimizin yaşadığı kriz yüzde 100 bu iktidarın ürünüdür. Yüzde 100 Ankara’da icat edilmiş bir krizdir” diyerek, Berat Albayrak’a, “ ‘Burası çok önemli’ diyen beyler, ekonomide yangın var, çıkın konuşun” dedi. “Koalisyon hükümeti” olarak nitelediği iktidarın ekonomiye ilişkin tutumunu “ciddiyetsiz, basiretsiz ve cahilane” olarak yorumlayan Davutoğlu, “Bu iktidar liyakat sahibi insanları dinlemek yerine cahil bir grup komplocu, demokrasi düşmanı ve liyakatsiz akla teslim olmuştur. Bir grup rantiyecinin isteklerine teslim olmuştur. Bu gidişatın tek sonucu ülkemizin daha fazla refahının kaybolması, vatandaşın daha fazla fakirleşmesi, kaynaklarımızın daha fazla israf edilmesidir” diye konuştu.
Babacan: Benim zamanımda…
Geçmişte AKP’nin bütün ekonomi politikalarını yöneten DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da, “Ekonomiyi teslim ettiğimde Türkiye, IMF’ye borç verebilecek güçteydi; bugün IBAN verip halktan yardım isteyen bir yönetim var” diyerek aynı çizgiyi sürdürdü. Babacan’ın hükümete önerdiği 10 maddelik çözüm önerisi ise, genel olarak teknik özellikler barındırıyor ve önerilerin hiçbir maddesinde asıl ‘kara delik’ olan savaş harcamalarından, saraya, militarist mekanizmaya ve diyanete akan kaynaklardan söz edilmiyor.
Kılıçdaroğlu: Damadı görevden al
CHP Lideri Kılıçdaroğlu ise, son Parti Meclisi toplantısında Erdoğan’a seslenerek “Sayın Erdoğan hâlâ bu milleti seviyorsan, bu milletin perişan olmasını istemiyorsan ilk yapacağın iş o sosyete damadın görevine son vermek olacak. Bu sosyete damat ekonomiden anlamıyor. Bu kadar beceriksiz bir yönetim Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç gelmemiştir” diye konuştu.
Mermi ve ekmek
Oysa Davutoğlu’ndan Babacan’a ve Kılıçdaroğlu’na kadar bütün liderlerin gizlediği gerçek, Erdoğan’ın sık sık tekrarladığı “Terörle mücadele ücretsiz yapılmıyor. Ciddi manada harcamalarımız oluyor” sözlerinde yatıyor. Savaşın yükü kapitalist ekonominin çıkmaz sokağını daraltıyor ve artık savaş da finanse edilemiyor. Ancak muhalefet liderleri, el kaldırıp onay verdikleri Suriye savaşına ne kadar para aktığını bile sormaktan aciz. İktidarın “çözüm sürecini bitirdiği” 2015 tarihinden bu yana makroekonomik göstergeler, iktidarın sınır içi ve sınır dışı yürüttüğü askeri operasyonları finanse edemediğini gösteriyor. Çözüm sürecinin önemli kritik aşamalarından olan Dolmabahçe Mutabakatının reddiyle sonuçlanan belirsizlik, beraberinde yabancı yatırımcıların Türkiye piyasalarından hızla kaçışına neden oldu. Mevduatlarıyla yabancıların Türkiye’deki toplam portföy büyüklükleri yıllar itibariyle 2002 yılında 9,2 milyar dolarken, bu oran çözüm sürecinin yaşandığı 2013 yılının Mayıs ayında 158 milyar 397 milyon dolar gibi devasa bir seviyeye çıktı. Ancak, bu iyimserlik hali daha sonraki yıllarda giderek azaldı. 2015 yılından sonra yabancı sermayenin doğrudan yatırımlarında yüzde 54 gerileme yaşandı. Nihayet Borsa İstanbul’daki yabancı payı ise 16 yıl sonra ilk kez yüzde 50’nin altına indi.
Türkiye erimeye devam ediyor
Türkiye’nin kronik sorunlarının başında gelen kişi başına düşen Gayri Safi Yurt İçin Hasıla AKP’nin iktidara geldiği yıl 2002’de 3 bin 659 seviyesindeyken, bu rakam Öcalan’la görüşmelerin olduğu 2013 yılında tarihi seviyeye ulaştığı gibi, çözüm sürecinin bitirilmesiyle birlikte giderek eridi. 2013 yılında 12 bin 480 dolar civarında olan kişi başı gelir, daha sonra, 2015’te 11 bin 19, 2016’da 10 bin 883, 2017’de 10 bin 616 dolar, 2018’de 9 bin 693 dolar ve 2019 yılında ise 9 bin 93 dolar oldu. Savaş politikaları işsizlik sorununu da çözümsüz boyutlara taşıdı. 2013 yılında 9.7 olan işsizlik rakamları, 2014’te de tek hanede kalmayı başardı. 2019’a gelindiğinde ise 13,5 şeklinde oldu. Geniş tanımlı işsizlik oranı ise Nisan 2020’de yüzde 28,7 oldu.
Cep delik cepken delik
Aynı şekilde 2013 yılında 7,4 olan enflasyon 2018’de yüzde 20’ye kadar çıktı. TÜİK verilerine göre, 2019 yılında tekrar yüzde 11, 5 olan enflasyonun özellikle döviz kurunun Türkiye’de zirve noktasına varmasıyla 2020 yılında da çift hanelerde olacağının işaretlerini veriyor. Türkiye ekonomisindeki bütçe açıkları da savaşın etkisiyle açık vermeye başladı. Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, 2013 sonu itibarıyla merkezi yönetim bütçe açığının 18,4 milyar lira iken, bu rakam 2018 yılında 72.6 milyar TL ve 2019’un tamamında 123,7 milyar TL oldu.
Kriz derinleşiyor
Mevcut kapitalist sistemin içerisinde olduğu finansal krizin yansımasını en derinden hisseden ülkelerin başında gelen Türkiye, gerek Kürt sorunundaki çözümsüz politikaları gerekse de yanlış ekonomik tercihleri sonucu salgının da etkisiyle çalkantılı bir döneme girdi. Verili durumda Merkez Bankası rezervlerinin eksilere düşmesi, cari dengenin sadece 2020 yılının ilk beş ayında 16 milyar 720 milyon dolar açık vermesi, yine dış ticaret açığının yüzde 73,2 artarak 23,9 milyar dolara ulaşmasıyla birlikte vadesi gelen dış borç stokunun 123,5 milyar dolara dayanması; başta kur krizi olmak üzere enflasyon ile işsizliğin yönünün yukarıya doğru olacağına işaret ediyor.
HABER MERKEZİ