Levant ve Kuzey Afrika kalkanı için küresel aktörler de Doğu Akdeniz’e demir atarken, Mısır, Türkiye-Libya MEB tünelinin çıkışını kapattı. Artık Akdeniz ‘kazaydı’ denecek sansasyonel olaylara gebe
Mehmet Ali Çelebi
Meis Navtexi sonrası peyderpey artan karşılılı Navtex’ler ve doğalgaz gemileri Doğu Akdeniz’i ateş dalgalarıyla köpürtü. Küresel ve sınırdaş ülkelerin kontrol etmeye, markajda tutmaya çalıştığı üç başlı, sırtı yılanbaşlarıyla dolu, ısırıkları zehirli, etrafa, doğayı ve ilişkileri zehirleyen safralar bırakan Kerberos’a dönüşüyor Doğu Akdeniz doğalgaz rezervleri. Herkes ihtiraslarını realize etmeye, rakiplerini gaz embolizmine yani vurguna itmeye çalışmaktadır. Akdeniz’deki çelişki fırtınaları, kaos dalgaları olarak ülkelere daha şiddetlenerek çarpacak, yeni kriz salkımları ülkeler arası ilişkileri enfekte edecek görünüyor.
Navtex ve Kıta Sahanlığı:
Türkiye ve Yunanistan’ı yönetenlerin zaman zaman bastıkları sinir uçlarını açalım.
1-Navtex: Navtex, seyir ikazı, hava, tehlike, emniyet ile ilgili durumları yayınıdır. Navigational Telex deniyor. Navtex yayınlayan “Bu bölgede bulunuyorum. Bilginiz olsun, bir olay ya da kaza yaşanmasın” demiş oluyor.
2-Kara suları: “Kara suları” meselesine bakalım. Kara suları bir ülkenin kıyıdaş olduğu denizden su üstü, su altı ve havadan her türlü tasarrufa sahip olduğu alandır. Karasuları uluslararası hukukta 12 mil olabiliyor. Türkiye ve Yunanistan ‘de facto’ olarak 6 mil uyguluyor. 12 mil azami sınıra çıkarmaya çalışıyorlar.
3-Kıta sahanlığı: Kıtanın, kara ülkesinin deniz tabanı uzantısını içeren “Kıta sahanlığı” su altı kaynakları değerlendirmeyi ifade ediyor ve 200 mildir. 350 mile kadar uzayabiliyor. Kıta sahanlığı deniz altını ve deniz tabanı altını içeriyor. Kıyı ülke petrol/doğal gaz arama ve çıkarma faaliyetinde bulunabilir.
4-Münhasır Ekonomik Bölge: “Münhasır Ekonomik Bölge” (MEB veye EEZ) deniz tabanından yararlanmak, balık, inci, mercan, sünger yatakları vb işletmek içindir. 200 mile kadardır. Petrol-doğalgaz vb de aranabiliyor. Bu bölgede diğer devletlerin askeri faaliyeti barışçıl olmalı, askeri faaliyette silah ve patlayıcı testi vb kıyı devletçe engellenebiliyor. Ancak başka ülkelerin askerî gemileri ve savaş uçakları, herhangi sınırlama olmaksızın, keşif vb amaçlı MEB’i kullanabiliyor. MEB’de deniz tabanı delerek araştırma yapmak, tesis inşa etmek, testler yapmak kıyı devletin iznine bağlıdır. MEB’deki su ve üzerindeki hava sahası açık deniz rejimine tabidir, gemi seyrüseferi ve uçak uçuşu serbesttir. Bütün devletlere MEB’de seyrüsefer, uçma, denizaltı kablo ve boru hattı döşeme serbest. Kıyı devlet canlı ve cansız doğal kaynaklar araştırabilir, işletebilir, akıntıdan, rüzgardan enerji üretebilir.
Levant ve Kuzey Afrika kontrolü:
Aktörlerin pozisyonlarına ışık tutalım…
1-Türkiye’nin ihtirasları Libya, Tunus gibi ülkeler üzerinden Akdeniz’i, Mısır’ı kıskaca alıp, enerjiyi; Sudan, Eritre, Etiyopya, Somali, Yemen üzerinden Akdeniz’i Kızıldeniz’e, Aden Körfezi’ne ve Hint Okyanusu’na bağlayan Süveyş Kanalı geçişlerini; Fas ve Cezayir üzerinden de Akdeniz-Atlas (Atlantik) Okyanusu bağlantısı kontrol etme yönünde. Suriye, Lübnan, Filistin üzerinden Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’i kuşatma rüyaları sözkonusu. Hem iç politikayı yeni amaçlar vererek militarize etme hem Levant ve Kuzey Afrika enerji rezervlerine Mavi Vatan sloganıyla el koyma, hem ırkçı amigoluk yapanları tutmak için On İki Ada ve çevresindeki 4 adayı alma rüyası var. Dış politikada vizyonsuzluk sarmalında Ankara, Katar ve İran dışında yüyüze bakacağı ülke bırakmadı bölgede, hepsiyle kanlı-bıçaklı. Akdeniz’de ipin ucunu kaçırmak üzere.
2-Mısır ile Yunanistan ortak payda oluşturdu. Kıbrıs, İtalya ve İsrail de katılabilir.
3- ABD Başkanı Trump’ın Ortadoğu’dan çekilme kararına rağmen Pentagon ve Dışişlerinin kalma ısrarlarından biri İsrail güvenliği iken diğeri Akdeniz çukurundaki hidrokarbon rezervi.
4- Rusya Başkanı Putin’in ciddi ekonomik ve askeri kayıp vermesine rağmen Suriye’de kalmada ısrar etmesinin sebeplerinden biri Akdeniz doğalgaz yatakları. Rusya, amnonyum nitrat patlamasında (4 Ağustos 2020) Beyrut Limanı yok olduğundan, kontrolünde tuttuğı Lazkiye ve Tartus Limanlarını kullanma fırsatı yakaldığı, Lübnan üstünde de etkisini artırıp Akdeniz’de etki gücünü artıracağı düşüncesinde.
5-II. Dünya Savaşı sonrası elini dış krizlerden çekmek zorunda kalan Almanya’nın ürkek de olsa IRINI operasyonu kapsamında Akdeniz’e savaş gemisi göndermesinin nedeni artık her ev ve işyerinin vazgeçilmezi haline gelen Rus gazı yerine zamanla Akdeniz gazı ikame etmektir. Akdenzi’e kıyıdaş ülkelerin hedefi en büyük parsayı koltuklamaktır.
6-“Arap Baharı” veya “Halklar Baharı” denen 2011 isyanlarını özgürlükçü rotadan saptırıp yeni despotlar arayışının nedenlerinden biri de Doğu Akdeniz’de keşfedilen hidrokarbon yataklarıydı.
Obama 2009’da Honduras’tan sonra 2013’te de Mısır’da İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) yönetimine (Hüsnü Mübarek devrilince seçilen Türkiye destekli Muhammed Mursi) darbe yaptı. Yani darbe Suriye, Lübnan İsrail, Filistin, Irak, Ürdün’ü kapsayan Levant’ın kontrolü, Doğu Akdeniz Enerji hattının kontrolü refleksinden bağımsız değildi. İhvan birçok ülkede yayılıp Doğu Akdeniz enerjisine hakim olabilirdi. Doğalgazı kontrol edecek olanın Levant’ın kontrolü masasında baş köşeye oturacağı hesapları mevcut. Kayagazı (Shale Gaz) potensiyelini de ekleyelim.
7-ABD’nin Soğuk Savaş dönemi hegemon, emperyal gücünün azalması, birçok ülkede dizlerinin çözülmesi Trump döneminde hızlanınca, ABD’den boşalan yerleri Akdeniz kıyıdaşı AB ülkeleri dolduramadı. Rusya agresif politikayla boşlukları hızla doldurmaya girişince, İran alanını genişletince Türkiye de Somali’den Fas’a ümmet ve tarihsel ilişkiler, birçok ülkeyle cemaat döneminde kurulan ilişki ağları ve ticari yatırımlar üzerinden İran’dan ve Rusya’dan rol kapmaya soyundu. Son tahlilde stratejik hedef Levant ve Kuzey Afrika’da kalkan oluşturmak.
1979’dan bugüne mayalanan denklemler:
Hidrokarbon rezervleri konusundaki denklemleri mayalama süreçlerine geçelim… Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ikinci cumhurbaşkanı (Eylül 1977 -Şubat 1988 arası) Spiros Kiprianu, 1979’da Mısır Başkanı Enver Sedat (Ekim 1970 -Ekim 1981) ile Doğu Akdeniz’de hidrokarbon arama girişimi başlatmıştı. Ankara’yla çözümsüzlük yöntemini benimseyen Kuzey Kıbrıs’taki Rauf Denktaş yönetimi sert çıkıp BM devreye girince hamle buzdolabına kaldırılmıştı. Kıbrıs cumhurbaşkanları Tassos Papadopoulos ve Glafkos Kliridis döneminde 2002-2003’te Doğu Akdeniz süreci yeniden filizlendi. Doğu Akdeniz tabanında araştırmalarda ciddi petrol ve doğalgaz tespit edilince Şubat 2003’te Kıbrıs-Mısır MEB anlaşması yaptı. 2007’de Kıbrıs-Lübnan’la ve 2010’da Kıbrıs-İsrail MEB anlaşmaları yapıldı. Kıbrıs, Mayıs 2007, Aralık 2012, Mart 2017’de üç ihale yaptı, Eylül 2019’da 7 No’lu parselde ENI ve TOTAL ile imzaladı.
Enerji iştahı kabarırken Kıbrıs 1 Mayıs 2004’te Avrupa Birliği üyesi yapıldı. 2007’de Lübnan, Suriye ve İsrail MEB anlaşmaları geldi. Kıbrıs Şubat 2007’de ihale süreci başlattı.
Türkiye ile Libya-Trablus 27 Kasım 2019’da MEB koridoru anlaşması ve askeri işbirliği anlaşması imzaladı, Trablus’a asker çıkardı. Yine AKP-MHP yönetimi Aralık 2019’da Kuzey Kıbrıs Başbakanı Ersin Tatar kabinesinin onayıyla Kuzey Kıbrıs’ın Geçitkale Havaalanı’nı İHA üssü yaparak SİHA’lar konuşlandıracaktı.
İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs, İsrail ile Kıbrıs doğalgazını Avrupa’ya taşıması planlanan 1900 kilometrelik boru hattının temelini oluşturacak EastMed Boru Anlaşması’na 2 Ocak 2020’de imza attı. İsrail Bakanlar Kurulu, 19 Temmuz 2020’de EastMed anlaşmasını onayladı. Plan Kıbrıs ve Girit adaları üzerinden ABD, AB desteğiyle Avrupa’ya gaz taşımayı, enerji jeopolitiğinde Rusya etkisini azaltmayı hedefliyordu.
Kıbrıs Cumhuriyeti, ilk arama ruhsatını 2008’de Afrodit denen 12. parselde ABD enerji şirketi Noble Enegy’e verdi. Noble Enegy, BG, Shell, Delek, Avner, ENI, ExxonMobil, Katar Petroleum, Kogas gibi şirketler Doğu Akdeniz’de doğalgaz rezervleri keşfetti belirlenen parsellerde.
Türkiye Aralık 2012’de satın aldığı sismik araştırma gemisini (Maliyeti tartışma konusu oldu. Geminin adını Barbaros Hayreddin Paşa olarak değiştirdi. Bu ilk sismik arama gemisi oldu) 21 Nisan 2017’de savaş gemileri korumasında denizde aramaya çıkardı. Sonra, 2018’de Deepsea Metro-I gemisini satın alıp adını Fatih (İlk sondaj gemisi oldu) olarak değiştirip sondaj için Akdeniz’e çıkarınca TPAO da sahaya inmiş oldu. Fatih, 30 Ekim 2018’de ilk sondajı Alanya-1 kuyusunda yaptı. Sonra Türkiye, satın aldığı Yavuz sondaj gemisi de ilk sondajı Ağustos 2019’da yaptı. Türkiye ikinci sismik araştırma gemisi MTA Oruç Reis’i Nisan 2019’da göreve başlattı. Tuzla’daki İstanbul Tersanesi’nde üretilip önce Marmara’da arama denemeleri yaptırılan Oruç Reis’e ilk yerli sismik arama gemisi deniyordu. Türkiye 31 Ocak 2020’de de üçüncü sondaj gemisini satın alarak Kanuni adını verecekti.
Meis kıvılcımı:
Dış politka öncelikleri rasyonel belirlenmeyince süreçler Meis krizine dayandı… Türkiye, 21 Temmuz 2020’de Meis-Rodos Navtex’i ilan ederek, Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni savaş gemileri eşliğinde Meis Adası (Kastellorizo) ile Rodos Adası arasına gönderip yeni bir kriz dalgası yarattı. Yunanistan savaş gemileri sevketti. Türkiye Aksaz Üssü’nden çok sayıda savaş gemisi yönlendirdi. AB Dönem Başkanı Almanya’nın Başbakanı Angela Merkel, Erdoğan’la görüşüp çatışmayı önlemese ve Ankara Oruç Reis gemisini geri çekmese bölge savaşa sürüklenebilirdi.
Meis Navtex’in ilanından bir hafta önce gazeteci bir arkadaş Kaş’taydı. Akdeniz üzerine sohbet ederken bir TSK savaş gemisinin Meis’e yakın konuşlandığını ve toplarını Meis’e çevirmiş olduğunu söyledi. Gözler karartılmış yani.
Çünkü “kara suları”, “kıta sahanlığı”, “MEB” kartları açanlar için Meis ve Rodos hattı önemliydi, Türkiye-Libya arasında 27 Kasım 2019’da imzalanan MEB anlaşması güzergahı için hayatiydi. Dolayısıyla Meis hamlesi bir sınama oldu Yunanistan’a AB, NATO desteği olacak mı, kaos yaşanabilir mi diye. Oruç Reis çekilince oluşan sukünet kısa sürdü. 28 Temmuz’da Türkiye Barbaros Hayrettin Paşa gemisini araştırma yapmak üzere Kıbrıs ile Lübnan arasına gönderince sular yeniden ısındı.
Mısır’ın geometrisi ve Lahey:
Çalkantılı iklimde Kahire’de Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi ve mevkidaşı Sameh Şükrü ile ayrı ayrı görüştü. Yunanistan ve Mısır adına bakanlar MEB Anlaşması imzaladı. (6 Ağustos 2020) Akdeniz’de yeni geometri, yeni açılar oluştu. Türkiye-Libya, Mısır-Yunanistan MEB’i çaprazlama kesişti. Mısır, farklı oyun üreterek, Türkiye-Libya koordinatlarını kesti, yani tünelin çıkışını kapatmış oldu. Türkiye dışişleri aynı gün sitesinde “Sözde deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması Türkiye için yok hükmündedir. Bu anlayışımız sahada ve masada ortaya konacaktır” açıklaması yaptı. (mfa.gov.tr) Aynı gün Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis “Eğer Ankara Lahey’e başvurmayı kabul ederse, Yunanistan Lahey’den çıkacak kararı uygulayacak” açıklaması yaptı. (6 Ağustos 2020-Sputnik ajansı) Hemen zihinlerde dalgalanan soruyu soralım: ‘Türkiye tezlerine güveniyorsa 15 yargıçlı Adalet Divanı çağrısına yanıt verip Lahey’e gidebilir mi?’
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Ayasofya’da Cuma Namazı çıkışı Merkel’in ricasıyla gemiyi çektiğini belirtirken “Yunanistan ile Mısır arasında yapılan bu anlaşmanın hiçbir kıymeti harbiyesi yok” açıklaması yaptı (7 Ağustos 2020-Hürriyet sitesi) Ancak önemsendi tabii ki, gözdağı niyetine Türkiye yeni bir Navtex ilan ederek 10-11 Ağustos’ta Meis ve Rodos yakınında atış tatbikatı yapacağını duyurdu.
Sansasyonel gelişmeler kapıda:
Meis vakasında Yunanistan’ın caydırıcı olamadığını gördük. Atina, İngiltere, Almanya, İtalya’ya bel bağlayamayacağını, hareketsiz kalacaklarını farketti. Doğu Akdeniz enerjisi ve Afrika hegemonyası için agresif pozisyonlar alsa da Fransa’nın takati ve barutu yetişmiyordu. NATO ve AB iş çatışmaya varınca Yunanistan’ın yanında savaşa katılmayacakları sinyali vermişti. Yunanistan’ın ve Kıbrıs’ın, inisiyatif açığı derinleşen, uyum, yön, yöntem sancıları yaşayan NATO’ya güveninin de irtifa kaybettiğini gözlemledik. Bu nedenle Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, araya girsin diye telefonla Rusya Lideri Putin ile görüşüp, Ankara’yı frenlemesini istedi. Akdeniz kriziyle Rusya da Türkiye’yi NATO içinde Truva Atı olarak kullanma kapasitesini artıracaktır. ABD Kasım 2020 başkanlık seçimi sonrası, Larissa, Stefanovikio ve Aleksandrupolis (Dedeağaç) askeri üslerini büyütür, Rusya’yı ve Çin’in Bir Kuşak Bir Yol’unu (OBOR) kıskaçlamak için İncirlik Üssü’nün ağırlığını bu üslere verirse Yunanistan’ın eli güçlenir.
Mısır’ın anlaşması denklem değiştirdiğinden Yunanistan öne geçti. Mısır, Libya gibi çaprazda değil Türkiye’nin tam güneyinde, yani hizasında. Mısır ikna edilseydi Türkiye-Libya MEB’inin kıymeti harbiyesi olurdu. Ancak Mısır devreye girip deniz yetki anlaşması imzalayınca artık hükmü kalmadı. Mısır, AKP-MHP blokunun İhvan’ı yayma hamlelerini hayat-memat meselesi olarak görüyor.
Türkiye’nin anlaşmayı pratiğe geçirmesi, cıva gibi sıyrılması için tek yapacağı donanma ve uçak gücünü devreye sokmak. Bu da Doğu Akdeniz’de alev kılıcı ve ateş dalgaları demektir. Ki bu Mısır gibi bir bölge ülkesi karşı cephede oldukça kendisini Gayya Kuyusu’na atmakla eşdeğer olur.
Kısa vadede ülkeler savaş çıkarmaya yanaşmayacaktır, ancak enerji iştahı sadece kıyıdaş ülkeleri değil küresel aktörleri de Doğu Akdeniz’i domine etmeye çalışırken, koridorlarını kesiştiren anlaşmaların çıkaracağı anaforlar Akdeniz’de “kazaydı” denecek sansasyonel olaylarla, bu da kelebek etkili siyasi girdaplarla sonuçlanabilir. Ölümcül angajmanlara mühürlenmekte olan Akdeniz’de uzun vadeli konjonktürel dalgalanmalar birçok ülkede partileri-liderleri koltuktan devirebilir.
Halkları, hakkaniyeti, adaleti ve eşitliği esas almalı. Hidrokarbon rezervleri üstünden istikbal hesaplarından, hayalperestlikten, maceralardan, savaşperestlikten, iç dinamiklerle oynayıp toplumu militarize etmekten vazgeçmeli. Barut fıçısına çevrilen Akdeniz’de krizin körüklenmesinin izdüşümü yeni ordunun siyaset üstündeki bulutları koyulaştırması, askeri harcamaların artması, yoksulluğun katmerleşmesi ve emekçilerin bütçesinin tırpanlanması olacaktır. Silah satıcısı ülkelerin Akdeniz krizini belli noktalarda tutup yeni silah sözleşmeleri kasalarına koymaları, gelir dağılımı adaletsizliğin katmerleşmesi olacaktır. Sadece Akdeniz değil, genel olarak eksenine Neo-Hilafet şarzlı Neo-Ümmetçilik ve Neo-Turancılık yerleştirilmiş dış politikanın değiştirilmemesi emeğiyle geçinen geniş kesimler için yeni büyük ölçekli badireler demektir.