TSE’nin dağıttığı ‘Covid-19 Güvenli Üretim Belgeleri’ patronlara ilaç gibi geldi. Birçok fabrika hem virüsten kırılıyor hemde üretimi sürdürüyor. Gazetemize konuşan Vestel işçisi A.C., ‘12 saat çalışmayla önlem mi olur’ diye soruyor
M. Ender Öndeş / İSTANBUL
17 bin kişinin çalıştığı Manisa Vestel fabrikasında koronavirüs salgını giderek yayılıyor. Geçtiğimiz günlerde High End plastik enjeksiyonda çalışan bir işçi daha yaşamını yitirdiği halde üretimi durdurmayan patronlar, ellerindeki ‘Kovid-19 Güvenli Üretim Belgesi’ne güvenerek düzenlerini sürdürüyorlar. Vestel’de bugüne dek kaç kişinin koronavirüs yüzünden yaşamını yitirdiği hâlâ tam bilinemiyor. Zorlu Holding İnsan Kaynakları Servisi’nin geçen ay Vestel işçilerine gönderdiği iddia edilen bilgilendirme e-postasında işçiler arasında Kovid-19 testi pozitif çıkan kişi sayısının 299 kişi olduğunun yazılıyordu. Buna rağmen devam eden üretim süreci boyunca işçilerin iddialarına göre en az 7-8 işçi yaşamını yitirdi. En son olarak da, High End fabrikası Plastik Enjeksiyon bölümünde denetim operatörü olarak çalışan Ömer Tatlıkalıp, Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
Patronlar bizi suçluyor
Gazetemize konuşan Vestel işçisi A.C., “Vakalar her geçen gün artıyor. 12 saat çalıştırıldığımız için artmaya da devam edecek gibi görünüyor. Aslında daha önce vefat eden arkadaşlarımızın da ismi biliniyor, sosyal medyada da paylaşılmıştı ama özellikle son ölüm olayı (Ömer Tatlıkalıp) daha bir tepki ve hareketlenme yarattı” diye başlıyor söze. “Bugün İcra Kurulu Başkanı’nın bir mesajı geldi. Normalde her gün kısa mesaj gelirdi, ancak bugün gelen içeriği de daha geniş bir mesajdı” diyen A.C., “Belgede özetle işçiler böyle sosyal hayata ve dışarılara çıkmaya devam ederse, virüs yayılır. Bu virüsü biz yaymadık, dışarıdan siz getiriyorsunuz demek istiyor. Biz de aslında 7-8 ölüm olayını bizim tarafta oldukları için biliyoruz. Belki fabrikanın başka bölümlerinde de ölümler var ama biz onları bilmiyoruz doğal olarak” diye konuşuyor.
Revir ‘mavi eldiven’ dolu
“Zaten revirin önüne gittiğiniz zaman durumu anlıyorsunuz” diyor A.C. ve, “Maalesef her gün orası öyle. Bir ilaç almaya filan gittiğinizde resmen tehlikedesiniz. Orada korona şüphelilerine ‘mavi eldiven’ veriyorlar, bir alan belirlemişler, orada bekletip hastaneye sevk ediyorlar” diye devam ediyor. A.C., yakından yaşadığı bir olayı anlatıyor sonra: “Bizim bölümden bir arkadaşımız bir hafta boyunca pozitifti, bir hafta çalıştırdılar, kendi imkanlarıyla hastanede test yaptırdı ve maalesef pozitif olduğu ortaya çıktı. Senin durumun iyi gözüküyor, çalışmaya devam et, şu ilaçları kullan deyip gönderiyorlar. Yani düşünün bir haftadır bizimle çalışıyor, test yaptırıyor ve e-nabız’dan öğreniyor sonucu. Yani e-nabız’a bakmasa bizimle çalışmaya devam edecek.”
12 saat çalışmak istemiyoruz
A.C., “Özellikle şunu yazmanızı istiyorum” diye sürdürüyor konuşmasını: “Biz 12 saat çalışıyoruz. Yani bütün önlemleri alıyoruz diyorlar ama 12 saat çalıştırıyorlar. Şu anda vardiyalar vardiyalari teslim alıyor ve vardiya aralarında dezenfekte işlemi yapılmıyor. Bazı alanları dezenfekte edip video çekiyor ve bakın dezenfekte ediyoruz diyorlar ama akşam baktık, dezenfekte edilen yerler hep müdürlerin, memurların kullandığı alanlar, lavabolar filan. Üretim alanlarında ise öyle bir şey yok. 12 saat çalışıyoruz, vardiya vardiyayı alıyor ve arada hiç boşluk yok. Boşluk zamanı olmayan bir işte nasıl dezenfekte yapabilirsiniz?”
Bayramda bile çalıştık
12 saat çalışmanın nasıl mümkün olduğunu soruyoruz. “Oluyor işte” diyor: “Çok üretim yapıp çok para kazanmak istiyorlar. Ayrıca, içeride arkadaşlarımız sürekli virüsten dolayı hastanelere yatırıldığı için eleman sayısı azalıyor, iş yükü artıyor. Yani düşünün, bizi bayram gününde çalıştırdılar. Bayramda insanları tek tek arayarak mesaiye çağırdılar. Gelmeyenleri de tehdit ettiler. Ayrıca, bir de pozitif çıkan arkadaşlarımız aranıp ‘temasta olduğunuz insanları söyleme. Söylersen işten atarız’ diye tehdit edildi. Önlem dedikleri bu işte: Telefon açıp tehdit etmek.”
‘İyi beslen, iyi dinlen’
“Üstelik bunlara ek olarak 4 aydan beri emek arası yiyoruz biz” diye devam ediyor A.C., “Yani koronavirüs var, iyi beslen, iyi dinlen, sosyal mesafe… Ben ne iyi beslenebiliyorum, ne iyi dinlenebiliyorum ve sonra bana ‘ben bütün önlemleri aldım’ diye mail atıyorsun. Yani bir düşünün çay ve kahve molalarını yasakladılar virüs bulaşıyor diye ama kantinde parayla alırsan sıkıntı yok. Orada bulaşmıyor virüs!” Son olarak sözü servislere getiriyor A.C. ve soruyor: “İlk aşamalarda tek tek oturuyorduk servislerde. Sonra normalleşme sürecinde doldurdular insanları servislere, sonra da diyorlar ki virüsü işçiler getirdi. Sen doldurdun insanları servislere, öyle değil mi? Şimdi, o kadar ölümden sonra bu hafta yeniden tek tek oturtmaya başladılar. 17 bin kişilik bir fabrika burası. Senin normalleşme diye bir lüksün olabilir mi?”
Kapı gibi belge!
İlginç olan, işçilerine “Covid-19 testi pozitif çıkan kişi” sayısı bilgisini gönderen Vestel’in aynı günlerde Türk Standartlar Enstitüsü’nden (TSE) “Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi” alması. “Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi” TSE tarafından geçen Haziran ayının başında verilmeye başlandı. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank tarafından tanıtılan belge, TSE’nin hazırladığı “Covid-19 Hijyen, Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Kılavuzu”na dayanıyor. “Yabancı müşterilerin” bu tip şeylere dikkat ettiğini özellikle vurgulayan Varank, firmalara yüksek maliyetler yüklemediklerini anlatmıştı. “Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi” alabilmek için gerekli olan önlem ve standartlar, ilk bakışta yüksek görünüyor; formlarda onlarca madde arkası arkasına sayılıyor; ancak pratik uygulamada durumun öyle olmadığı somut olaylarla kanıtlandı. Örneğin Vestel, 23 Haziran’da belgeyi aldığında fabrikalarda ciddi bir virüs yayılması vardı. Temmuz’da yayılma daha da arttı. Bu konuda görüşlerine başvurduğumuz İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi (İSİG) üyesi Murat Çakır ve Av. Murat Özveri de böyle bir belgenin kalıcı denetim olmadan anlamsız olduğunu belirterek, “Muhtemelen bir önlem aldık demek için böyle şeyler icat ediyorlar” yorumu yapıyorlar.
Denetim günü pırıl pırıl
Vestel’in ‘Güvenli Üretim Belgesi’ denetimlerini de anlatıyor A.C.: “O gün her yer aşırı derecede temizlendi. Sebil su iptal oldu, paket su getirildi. Ama denetçiler gitti, sebil suya devam! Birkaç tepki olunca önceki akşam sebiller tamamen iptal edilip paket suya geçildi ama o da çok geç geldi. Herhalde işçi ne kadar az kapalı su içerse o kadar az maliyet olur diye düşünüyorlar.”