Dêra Zor’da “halk isyanı” olarak basının servis ettiği olayların altından, Türkiye, Rusya, İran ve Suriye rejiminin petrol ve gaz hesapları çıktı. Kuzey ve Doğu Suriye’nin Dêra Zor kentinde son dönemlerde yaşanan suikastlarla bölge kaosu sürüklenmek isteniyor. Daha önce öldürülen Dêra Zor aşiret liderlerine geçtiğimiz günlerde Egêdad aşireti liderlerinden Süleyman El-Kessar ve yine aynı aşiretin şeyhi olan İbrahim Halil Cedan El Hefel eklendi. Sonrasında Dêra Zor’un doğusunda bulunan köy ve bölgelerde iç güvenlik güçlerine saldırılar düzenlenerek, protestolar gerçekleştirildi. Bölgedeki kargaşa kısmi olarak devam etse de, Dêra Zor’da halkı Demokratik Suriye Güçleri’ne (QSD) karşı Suriye rejimi, İran, Rusya ve Türkiye tarafından kışkırtılıyor. Dêra Zor’da yaşanan provokasyonların ABD ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasında varılan petrol anlaşmasından hemen sonra gelmesi ise dikkat çekiyor.
Doğu Suriye’de bulunan Dêra Zor; Xabur suyunun Fırat Nehri’ne karıştığı bölgenin kuzeyinde bulunuyor. Suriye’de yaşanan iç savaştan önce ülkenin 14 ilinden biri olarak biliniyordu. Tarihi bir kent olan Dêra Zor’un bulunduğu bölge aşiretçilik yapısıyla tanınıyor. Bölgenin etkili aşiretlerinin başında ise Şemmar, Egêdad, Cibur, Begara, Afadla gibi aşiretler geliyor. Kent merkezi ve batı bölgeleri ile Meyadin ve Ebu Kemal kasabaları Suriye rejiminin, petrol ve enerji yatakların olduğu doğu bölgeleri ise QSD’nin elinde bulunuyor. Hecin’in alınmasıyla QSD, DAİŞ’in Suriye’deki varlığına son vermiş, Dêra Zor toprakları tarihi anlara tanıklık etmişti.
Suriye rejimi, İran ve Rusya’nın bölge üzerinde çeşitli hesapları bulunurken, rejim Rusya’nın desteğiyle kaybettiği petrol ve enerji yataklarını tekrar denetim altına almak istiyor. Suriye’nin en büyük petrol ve enerji yataklarına sahip olan Dêra Zor bölgesi, sadece Suriye rejimi ve Rusya’nın değil, ABD, Avrupalı güçler ve Türkiye’nin de iştahını kabartıyor. İran’ın “Şii hilali” planını hayata geçirmek istediği önemli bir geçiş hattı olan bölge, daha önce de söz konusu güçler arasında gerginlik ve çatışmalara neden olmuştu. 2017 ve 2018’de ABD, Rusya ve İran bölgeye yönelik hesapları nedeniyle birçok kez karşı karşıya gelmişti. Dêra Zor DAİŞ’in elinde bulunduğu zaman petrolün yıllarca yasa dışı bir şekilde Türkiye üzerinden dış pazara satıldığı iddia edilmiş, QSD’nin bölgeyi özgürleştirmesiyle bu duruma son verilmişti. Bu süre zarfında hem Türkiye’nin hem de Suriye rejiminin çeşitli yollardan DAİŞ’ten petrol aldığı kaydediliyordu.
Bölgenin petrol ve enerji yataklarının başında ise Heqil Ömer, Heqil Tenek ve Koniko gaz bölgeleri geliyor. Geçtiğimiz günlerde Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin ABD’li Delta Crescent Energy petrol şirketi ile yaptığı anlaşma sonrası bölgede yeniden karıştı. 25 yıllık olduğu belirtilen petrol anlaşmasının Cizîre Kantonu’na bağlı Rimêlan şehrinden başlayıp, Suriye’nin doğusuna uzanan hatta hayata geçirilecek. Bu anlaşma Rusya, Suriye rejimi, İran ve Türkiye’yi rahatsız etti. Petrol anlaşmasının duyurulmasından hemen sonra Egêdad aşireti liderlerinden Süleyman El-Kessar ve yine aynı aşiretin şeyhi olan İbrahim Halil Cedan El Hefel hedef alınarak vuruldu. Bölgenin önde gelen Arap şeyhi ve kanat önderlerinin öldürülmesiyle bölgede provokasyon yaratılmak istenirken, bu provokasyonun arkasında da Suriye rejimine bağlı güçlerin olduğu tahmin ediliyor. Suikastların petrol anlaşmasının hemen ardından yapılması, “QSD ile Arap halkının karşı karşıya getirilme planlarının devreye konulduğu” şeklinde okunuyor. Suriye iç savaşından önce rejimin bölgede ayakta kalmak için bazı aşiretlere petrol payı olarak “rüşvet” verdiği biliniyor. Rejimin bunu tekrar devreye koymak istediği artık sır değil. Dêra Zor’daki olayların arkasında rejimin yanı sıra İran, Rusya ve Türkiye’nin de elinin olması büyük bir ihtimal. Hedef, provokasyonlarla ABD ve Özerk Yönetim arasında yapılan anlaşmanın önüne geçmek. İç güvenlik güçlerine yapılan saldırılar, Arap aşiret liderlerinin öldürülmesi ve gerçekleştirilmek istenen protestolarla bölgenin istikrarsız olduğu gösterilerek, “Petrol şirketi bu savaş içerisinde çalışma yürütemez” algısı yaratılmaya çalışılıyor. QSD güçleri ise olaylara temkinli yaklaşarak, halkla birlikte hareket ediyor. Provokasyonları boşa çıkarmak isteyen QSD, bölgenin ileri gelen aşiret liderleriyle birlikte çalışıyor. Olayları “halk protestosu” olarak servis eden Türk ve Rusya basını ise, QSD aleyhine bir algı yaratmak istiyor. Ancak şu ana kadar QSD’nin halk ve aşiretlerle birlikte hareket etmesi, kısa sürede provokasyonları ve iç kargaşa çıkarmak isteyen güçleri deşifre etti.
Kaynak: Nazım Daştan/DÊRA ZOR – MA