Asrın Hukuk Bürosu, CPT’nin dün açıkladığı raporun önemli olduğunu ancak yeterli olmadığını belirterek, “İmralı İşkence Sistemi”nin sonlandırılmasını istedi
Asrın Hukuk Bürosu, Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) 2019 yılında İmralı Adası’na yaptığı ziyarete dair hazırladığı rapora ilişkin yazılı açıklama yaptı. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yapan Asrın Hukuk Bürosu’nun açıklamasında, CPT’nin raporunun önemli olduğunu belirterek, “Başta CPT olmak üzere tüm uluslararası insan hakları kurumlarını İmralı İşkence Sistemi’nin sonlandırılması için daha etkili mekanizmaları hayata geçirmeye, sorumluluk almaya çağırıyoruz” denildi.
Asrın Hukuk Bürosu’nun açıklaması şöyle: “Avrupa İşkenceyi Önlemesi Komitesi (CPT), Türkiye cezaevlerinde 2017 ve 2019 yılları arasında yapmış olduğu ziyaretleri açıklamış bulunmaktadır. 6-17 Mayıs 2019 tarihleri arasında ziyaret ettiği cezaevlerinden birisi de İmralı Cezaevi olmuştu. 2019 yılında İmralı Cezaevi’ne yönelik yapmış olduğu ziyaret raporu, eksiklikleri ve ürkek bir dili olsa da İmralı’da uygulanan hukuksuzluğun ve işkence sisteminin bir kez daha ortaya konulmasında önemli bir rapor olmuştur.
İşkence yasağı ihlal ediliyor
Rapor birçok başlıkta yapılan uygulamalar açısından çok ciddi veriler sunmaktadır. Bilindiği üzere İmralı Cezaevi yüksek güvenlikli ve özel bir sistemle idare edilmektedir. Türkiye’de ilk defa İmralı’da uygulanmaya başlanan ve bugün genel bir ceza sistemi haline getirilmiş olan bu sistem Ağırlaştırılmış Ceza İnfaz Rejimi olarak ifade edilmektedir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de (AİHM) İmralı üzerinden yapılan başvuruyu işkence yasağının ihlali olarak nitelendirmişti. CPT, işkence yasağının ihlali olan bu rejim uygulamasından vazgeçilmesini ve revize edilmesini daha önceki raporlarına ek olarak bir kez daha talep etmiştir.
Gidişat kaygı verici
CPT tarafından paylaşılan raporun dikkat çekici yanlarından biri de 2011 yılından başlayan Avukat görüş engeli ile 2014 yılından itibaren yoğun uygulanan aile görüş engelinin CPT ile Türkiye Hükümeti arasında bir diyalog ve tartışma konusu olduğunun ortaya çıkmış olmasıdır. Zira CPT 15 Temmuz 2016 yılından sonra Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte dış dünya ile temasın tamamen kesilmiş olmasını mahpusluk içerisinde ‘tecrit’ olarak nitelendirmiş ve OHAL 2018’de kaldırılmış olmasına rağmen ziyaret başvurularının reddedilmesini endişe verici bir durum olarak değerlendirmiştir.
Bununla birlikte CPT raporu, işkence yasağının ihlali olarak, İmralı’da rutin haline getirilmiş olan hücre uygulamasının, mahpusların birbirleri ile olan iletişimlerinin kısıtlanmış olmasının, mahpusların aile ve avukatları ile görüşmelerinin engellenmesinin veya dış dünya ile yazılı olarak da iletişimlerine izin verilmemesinin uluslararası insan hakları normları açısından kabul edilemez olduğunu belirtmiştir.
CPT’nin Hükümetten bilgilendirme talebi önemlidir
CPT, ziyaretin gerçekleştiği 2019 Mayıs ayındaki bir kısım gelişmeleri de olumlu olarak paylaşmıştır. Zira bu tarihlerde Türkiye cezaevleri, dışarısı ve dünyanın birçok yerinde üç bini aşkın siyasal şahsiyetin açlık grevi ve ölüm orucu eyleminin kritik döneminde önce Adalet Bakanlığı yasaklama olmadığı yönünde açıklama yapmış akabinde de 2011 yılından beri yapılamayan avukat görüşmeleri yapılmaya başlanmıştı. Nitekim bu görüşmeler CPT’nin de tespit ettiği üzere keyfi ve hukuksuz disiplin cezalarının yürürlükte olduğu Mayıs, Haziran ve Ağustos aylarında gerçekleşmişti. Ancak Ağustos 2019’dan bu yana yasal herhangi bir karar bulunmaksızın avukat görüşmeleri engellenmektedir. CPT’nin, görüşmelerin sistematik devamlılık gereğine işaret ederek İmralı’da gerçekleşen aile ve avukat görüşme sayısı hakkında Hükümet’ten aylık bilgilendirme talebinde bulunması, bu açıdan önemlidir.
CPT’nin asli görevi, işkenceyi önlemektir
Raporun devamında CPT, raporu üye devletin onayıyla paylaştığını ifade etmektedir. CPT raporlarının açıklanması devletlerin onayına bağlı olsa da CPT devletler hukukunun değil insan hakları hukukunun kurumu olduğunu unutmamalıdır. CPT diplomatik gerekçelerle onay mekanizmasını sürekli uygulanabilir hale getirmeye çalışsa da kendi özerkliğini ve devletler üstü pozisyonunu maalesef ihmal etmektedir. Zira CPT’nin tek bir görevi vardır; o da Avrupa Hukuk Sistemi içerisinde işkenceyi önlemektir. Kuruluş sözleşmesi bunu ifade etmektedir.
Bununla birlikte maalesef CPT 21 yıldır tekrar tekrar Ağırlaştırılmış İnfaz Rejimini ve uygulamalarını hukuksuz bulduğunu ifade etmekte ve rica ile çözüm aramaktadır. Şüphesiz devletlerin zorlayıcı bir gücü vardır. İnsan hakları tarihi de bu nedenle farklı ve etkili mekanizmalar geliştirmiştir. CPT sözleşmesinin 10/2 maddesi sözleşmeye ısrarlı bir şekilde aykırı davranan üye devletini kamuoyuna bildirme hakkı ve görevi yüklemektedir. CPT maalesef bu hak ve görevini gündemine almamaktadır.
Herkesi sorumluluk almaya davet ediyoruz
Sonuç olarak İmralı’da denetim yetkisi bulunan uluslararası en etkili kurumlardan biri olarak CPT’nin ziyareti ve raporu oldukça önemlidir. Ve bu ziyaret de diplomatik bir dil ile bile olsa İmralı Tecrit Sistemi’nin işkence rejimi ile yönetildiğini bir kez daha ortaya koymuştur. Ancak gelinen durum itibariyle maalesef sadece ziyaret ve rapor yeterli olmamaktadır. Hukuksuzluk ve keyfiyet her geçen gün kurumsallaşmakta uygulamalar da derinleşmektedir. Bu nedenle başta CPT olmak üzere tüm uluslararası insan hakları kurumlarını İmralı İşkence Sistemi’nin sonlandırılması için daha etkili mekanizmaları hayata geçirmeye, sorumluluk almaya çağırıyoruz.”
MA/İSTANBUL