Rusya Gürcistan’a karşı olduğu gibi asker sahaya sürmekten çekinmeyecektir. ABD ve parçalı AB de Gürcsitan, Kırım ve Donbass çatışmalarında olduğu gibi izlemekle yetinecektir. Rusya’yı seyreden ABD’nin yardıma gelemeyeceğini görmek gerekir. Bu açıdan Ankara da frene basacaktır
Mehmet Ali Çelebi
Donald Trump’ın pragmatizm ve kısa vadeli ekonomik hedeflerle içe dönüş politikası ve güç aşınması nedeniyle ABD’nin Ortadoğu’da hegemonya alanı daralırken, Rusya nüfuz haritasını genişletiyor. Türkiye bunu ümmet-mezhep atmosferine güvenerek fırsat olarak addediyor. Türkiye ordunun caydırıcı rolünü, ümmet bayrağı ve tarih hamuruna dayanarak Suriye, Libya, Doğu Akdeniz’de genişlemek istiyor. Bunu da Kırım, Kafkasya, Orta Asya, İsrail, Suriye, İran, Libya gibi konularda çelişkiler yaşadığı Rusya rüzgarıyla uçarak yapmaya çalışıyor. Ermenistan-Azerbaycan sınır çatışmasında gözler Rusya ve Türkiye’ye çevrildi. Küresel ve bölgesel aktörler istim üstünde. “Neler oluyor”, “Ne yapmalı”nın yanıtları aranıyor. Yıllardır ateşi eksiltilmeyen kazanın kapağını attıracak düzeyde titreten gelişmelere projektör tutarsak şöyle bir tablo ortaya çıkıyor.
Enerji, ticaret ve SİHA üssü:
Güney Kafkasya’da Erivan ve Bakü Tavush (Tovuz) hattında 12 Temmuz’da birbirini ilk ateşi açmakla suçlarken Batılı bir ülkenin füze atarak çatışmayı başlattığı yönlü ifadeler basında yer aldı. Ermenistan’ın çatışma çıkarıp, inatçı ve direngenliğiyle Kafkasya’nın Dersim’i olarak da adlandırılan Dağlık Karabağ’ı (Artsakh) yeniden dünya gündemine getirmesi, ateş bulutlarını yeniden Karabağ üstüne çekmesi olurdu ki bu akıl karı değil.
Corona pandemisi ülke ekonomisini etkileyince Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kriz öncesi Dağlık Karabağ için açıklamalar yapıyordu iç kamuoyuna. Bölgeye Türkiye desteğiyle SİHA üssü kurdurmuştu. Acaba, içerde sıkışıklık yaşayan, ekonomisi kötüye giden Azerbaycan, hazır Türkiye ile SİHA anlaşmaları yaparken ve iç sıkışıklığa bir perde açmak isterken, nasıl olsa enerji şirketlerine zarar gelmesin diye Ermenistan fazla ileri gitmez diye düşünerek bir “kontrollü gerilim” mi yaratmak istedi? Batılı bir ülkenin füze atarak başlattığı yönlü iddialar da basına yansıdı. Uygun ortam diye düşünen Azerbaycan içinde bir kliğin kıvılcım için kullanılması, ya da oyuna getirilmesi güçlü olasılık görünüyor.
Geniş açı fotoğraf çekelim… Şu netti ki Türkiye ilk günden iktidar ortağı Bahçeli’nin de amigoluğuyla benzinle koştu, açıklamalarıyla köpürttü. Yaş tahtaya basıp girdaba yuvarlanabileceğini fark etmedi.
Gözlerin çevrildiği Rusya Hazar Denizi’ne uzanan büyük bir tatbikatla gözdağı verdi. Krizin ilk gününden beri tarihsel tortuları püskürten Türkiye de Rusya tatbikatının peşisıra, Nahçıvan’dan Gence, Kürdemir, Yevlah ve Bakü’ye uzanan hatta kara-havadan Azerbeycan ile ortak tatbikatla gövde gösterisi yaptı.
Ermeni-Azeri sınır hattı tarihsel hamaset alanı ve çok aktörlü hesaplaşma bölgesi haline dönüştürülmüşken, kıvılcım Çin, Türkiye, Azerbaycan, İran gibi onlarca ülkeyi kapsayan Bir Kuşak Bir Yol (OBOR) ile ve Çin’in İran ile 25 yıllık anlaşmaya hazırlanmasıyla ilintili miydi?
Baltık Denizi altındaki 2011’de açılan Kuzey Akım-1 Doğalgaz Boru Hattı’na paralel 2021’de bitmesi beklenen Kuzey Akım-2 Doğalgaz Boru Hattı vasıtasıyla Almanya gibi NATO ülkelerinin enerji bağımlılığını artıran, Rusya (Rusya, ABD ve İngiltere’de seçim süreçleriyle, Covid-19 aşısı süreçlerine siber saldırıyla, para-militer güç Wagner’i batının nüfuz alanlarında yaygınlaştırmakla suçlanıyordu), İran, Azerbaycan gibi enerji devlerine patinaj yaptırmak; Bir Kuşak Bir Yol projesinde olan enerji devleri Çin ve İran’ı meşgul etmek; birçok bölgede agresifleşen, bölgedeki gazın tedarikçisi Türkiye’yi uğraştırmak, Dağlık Karabağ hassasiyetini kanatıp Türkiye-Rusya’yı kapışması izlemek mi hedeflenmişti soruları zihinde dalgalandı.
Çatışma yerinde Ermenistan tarafındaki kente Tavush, Azerbaycan tarafındakine Tovuz deniyor. Burası alışılagelen çatışma alanı olan, kutuplaştırmalarda, seçim konsolidasyonlarında kullanılan Dağlık Karabağ’ın uzağındaydı. Kaderi hep tehcirler, uzun yürüyüşler, göçler olan insanların yaşadığı bir coğrafyaydı krizn yaşandığı yerin hinterlandı. Yüzyıllar süren göçertmelere rağman halklar tutunmayı sürdürüyor. Onca tahribata, yıkıma rağmen yıllardır kanayan yara olan Dağlık Karabağ’da kalan nüfusa ilişkin Hovsep Hayreni şunları kaydediyor: “özerk bölge olarak Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlandıktan sonraki ilk ayrıntılı nüfus sayımı olan 1939’da Dağlık Karabağ’ın 150,8 bin olan toplam nüfusunun 132,8 bini Ermeni, 14,1 bini Azeri, 3,2 bini Rus, 0,7 bini de başka ulusal gruplar olarak kayda geçmiştir. Yani Ermeniler bu dönem % 88 oranında bir çoğunluğa sahiptir.” (Kafkasya’nın Dersim’i Dağlık Karabağ ve yüzyıllık Ermeni-Azeri uyuşmazlığı-1 (https://artigercek.com/ 31/7/2020)
2020’de ağustosta da süren çatışmanın yaşandığı Tovuz, OBOR’un da parçası olan bir alandı. ABD de Rusya da hazzetmiyordu bu Çin’in çıtasını daha da yükselten bu projeden. Ermenistan’ı by-pass edip Gürcistan üzerinden Trans-Anadolu Gaz Boru Hattı (TANAP); BP, Chevron, Statoil, TPAO, Eni, Total, Itochu, Inpex, ConocoPhillips ve Amerada Hess ortaklı Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Kars Demiryorlu, Azerbaycan’ı Gürcistan-Türkiye’ye bağlayan karayolu Tavush (Tovuz) bölgesinden geçiyor. Yine Türkiye’nin sağladığı İHA ve SİHA üssü bölgede bulunuyor. Tebriz-Kars demiryolu hattı da planlandı, bu hat da Çin’i Batı’dan Avrupa’ya bağlayacak. İran Çin ile 25 yıllık çok yönlü bir imtiyaz anlaşması görüşmelerine 2020’de ivme kazandırdı.
Putin neden bekledi?
Bu hararetli siyaset, pandemi, projeler ikliminde bir olgu dikkat çekti. Çatışmayı, “madem ki bir kriz çıktı biraz bekle gör diyelim” pozisyonu alan Putin, bir süre ağırlığını koymayıp izlemekle yetindi. Rusya’da Dışişleri Bakanlığı ortalama itidal vb açıklama yaparken Putin 12 gün sonra 24 Temmuz’da ilk kez açıklama yaptı çatışmaya dair. Putin “Bağımsız Devletler Topluluğunun üyesi ülkelerle ilişkilerimiz bizim için çok önemli. Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki durum çok hassas bir konu bizim için” ifadesini kullandı.
Misal Mayıs 1994’te sona eren Karabağ Savaşı’ndan beri en şiddetli çatışmalar Dağlık Karabağ’da 2-5 Nisan 2016 çatışmaları idi. Yine iki taraf birbirini suçlamış, iki tarafta da onlarca kayıp vardı. Putin daha ilk gün yani 2 Nisan’da çatışmaların “derhal durdurulması” çağrısı yapmıştı, “bir an önce” ateşkes istemişti. Putin, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan ile telefonlaşıp 5 Nisan öğleyin ateşkes sağlamıştı. 2016 savaşında da iki taraf ilk başlatan olarak birbirini suçlamıştı. 2020 de de ilk atış için karşı taraf suçlandı.
2020 çatışmasında bekledi Putin. Okuduğum kadarıyla Rusya çatışmalar çıkmışken durdurmayarak, Türkiye’ye, Azerbaycan’a, Ermenistan’a, Kuşak-Yol projesine büyük önem atfeden Çin’e mesaj vermek istedi. Tarafların da kendisine daha fazla ihtiyaç duyulmasını sağlamaya çalıştı. Nasıl olsa ABD ve AB bir ganimet çıkaramazdı bu bölgede.
Putin’in Ankara’nın talebiyle 27 Temmuz’da telefonda görüştüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gerginliği artıracak her eylemden kaçınması gerektiğini söylemesi bölgede Libya ve İdlib’deki gibi tavizkar olmayacaklarının mesajıydı. Gürcistan Savaşı’nın, Kırım’ın, Ukrayna’nın doğusundaki Donbass’ın hatırlanması mesajıydı bu. Rusya’nın iki ülke arasında topyekün bir savaşa izin vermeyeceği, lokal kalmasını sağlayacağı. mesajıydı. Çünkü sonuçları Moskova için de strateji kırılması yaratabilirdi. Bu açıdan Rusya, Türkiye gibi benzin dökücü aktörlerin Ermenistan-Azerbaycan hattında fazla ileri gitmesine müsade etmeyecektir.
Bir ‘pençe’ hikayesi ve OBOR:
Bir fabl örnekleyeyim. Ormanda aslan uzanmış dinlenirken mini bir olay oluyor, ama yankı buluyor. Aslan etrafında koşuştururken kuyruğu üstünden geçen bir fare ile bir kertenkeleyi çevik pençesiyle savuruyor. Orman sakinleri aslana serzenişte bulunuyorlar. “Sen ki aslansın. Yakışır mı sana küçücük canlıları kuyruğunun üstünden geçti diye pençeleyip taşa çalmak. Aslan yanıtlıyor: Pençe atmasam yol olur.”
Yani Rusya bu bölgede ayağına basan birileri olursa kaş-göz yarmaktan sakınmayacaktır. Putin Rusyası, Ermenistan-Azerbaycan hinterlandında Libya ve Suriye esnekliği göstermeyecektir, can yakıcı harekat başlatabilecek şekilde tetik duruyor. 2004’te Dünya Barış Günü’nde Putin’in emriyle ordunun Kuzey Osetya Özerk Cumhuriyeti’ne bağlı Beslan’da Komintern Street SNO adlı okuldaki rehine olayında yaklaşık 400 öğrenci ve öğretmeni ağır silahlarla okulu yıkıp katletmesini hatırlayın.
Çünkü Putin, Kafkasya, Hazar ve Orta Asya’ya “hayat sahası” olarak bakıyor, bir nevi Nazi Almanyası’nın “ulusal güvenlik” hedefiyle Anschluss (birleşme politikası) ve Lebensraum (yaşam sahası politikası) doktrinleriyle Mart 1938’de Avusturya’ya, Mart 1939’da Çekoslovakya’ya, 1 Eylül 1939’da Polonya’ya girmesi refleksi gibi.
Gürcistan’a karşı olduğu gibi asker sahaya sürmekten çekinmeyecektir. 1947’den sonra ekonomisi yüzde 32.9 ile en büyük ölçekli küçülmeyi yaşayan, on milyonlarca yeni işsizle baş edemeyen ABD de, İngiltere’yi bünyesinde tutamayan AB de 7 -16 Ağustos 2008 Gürcistan Savaşı, 17 Mart 2014 Kırım ilhakı ve Nisan 2014’ten beri ara ateşkeslerle süren Donbass çatışmalarında olduğu gibi izlemekle, mali kartlarla yetinecektir. Topyekün savaşa tutuşma ölçekli yıkımlara yol açıp ekonomileri paralize edeceğinden, diğer ülkelerin yatırımlarını da berhava edeceğinden, Türkiye ve Çin’in büyük kazançlar beklediği OBOR stratejik hamlesini sekteye uğratacağından Çin de Türkiye’nin frene basmasını sağlayacaktır. AB ülkeleri de bölgedeki enerji şirketlerinin zarara uğramasını istemez. Dolayısıyla beklenti içine girenler topyekün bir savaş göremeyecek bu konjonktürde.
Corona ABD, Rusya, Çin dahil ekonomilerde rekor daralmalar yaratırken, OBOR can simidi olarak görüldüğünden, bu hassaslığı açmakta yarar var. Şöyle ki OBOR konseptiyle 2013’te Çin’in Orta Asya ülkeleriyle start verdi. Çin, Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Sri Lanka, Hindçin (Myanmar, Laos, Kamboçya, Vietnam, Tayland, Malezya, Singapur), Moğolistan, Orta Asya ülkeleri, İran, Levant ülkeleri (Suriye, Lübnan İsrail, Filistin, Irak, Ürdün), Ortadoğu ülkeleri, ve Türkiye’den Avrupa’ya uzanmayı içerip yaklaşık 65 ülkeyi kapsayan ekonomik koridorlar açılmasına, ürün taşınmasına dönük OBOR’da demir-kara yolları, köprüler, petrol ve doğal gaz boru hatları, lojistik üsler, enerji santralleri, hava alanları ve limanlar yapımı vardı.
Bu projenin bir güzergahı Azeri tarafındaki Tovuz alanıydı. Nitekim Çin’in Xi’an kentinden Avrupa’ya giden China Railway Express yük treni Bakü-Tiflis-Kars tren hattından gelip Marmaray’dan 6 Kasım 2019’da geçti. Kazakistan, Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye dahil 10 ülkeden Çekya’nın başkenti Prag’a gitti. Bu Marmaray’dan geçen ilk uluslararası yük treni olmuştu. Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu, Çin ile Türkiye arasındaki yük taşıma süresini 1 aydan 12 güne düşürmüştü, Pekin-Londra tren hattı da kesintisiz olabilmişti. Dolayısıyla bu gibi ekonomik atılımlar büyük çaplı taarruz ve savaşı önleyici faktör olacak.
ABD yardıma gelmeyecektir:
Özcesi bu bölgede bir savaşın çok şeyi yutacak obruklar yaratacağından Ankara’daki karar alıcıların boyunu aşacağını söyleyemeyecek aklı başında kimse yoktur herhalde. Çünkü Gürcistan’da, Ukrayna’da, Kırım’da elini oynatamayan, Suriye ve Libya’da alan genişleten Rusya’yı seyreden ABD’nin yardıma gelemeyeceğini görmek gerekir. Böyle bir beklenti Rusya ile Libya’da Astana süreci oluşturmaya çalışırken, ABD’nin de desteğe geleceğini düşünmek nasıl nafile ise bu ihtilafta da bu beklenti nafile. Üst perdeden çıkışlar, çalımlar suya çivi çakmayı sağlamaz. Kategorik olarak halklar arası ayrışma yaratan, tarihsel barış iklimini kanatan militarizmin bilenmesine, berkitilmesine karşı durmak gerekir.
Bölgenin ihtiyacı sürdürülebilir kalıcı barış mekanizmaları oluşturmak. Aynı milletten Araplar, Türkler çok sayıda devlet kurup BM’de temsil edilirken, denizlere ulaşım hakları dahil binlerce yıllık birikimleri, mirasları ellerinden alınmış dar alanda markajlanmış tek bir Ermenistan ile uğraşmak maharet değildir, diplomasi değildir. Turancılık saplantısını terketmelidir. Ermenilerin binlerce yıldır yaşadığı topraklardan söküp atma güdüsünden kurtulmak elzem. Dünyanın ihtiyacı, bütün halkların tarihsel topraklarında özgürce yaşamalarına, halklar arası kardeşlik köprüleri kurmasına, demokratik reflekslerin geliştirilmesine dair süreçler geliştirmektir ve küresel barış iklimi oluşturmaktır. Dağlık Karabağ ve çevresindeki Ermeni’nin, Azeri’nin, Kürd’ün, Tatar’ın diğer halkların bir arada yaşamasını, tarihsel yolculuğu dayanışma içinde geçirmesini sağlayacak taşlar döşemelidir.
Uluslararası ilişkiler sadece reel-politik kurgulanmamalı; ayrımcılık yerine tüm farklılıklara saygılı politik refleksler geliştirilmeli; halklar, diller, kültürler, tarihsel miraslar ‘oldu-bitti’lere kurban edilmemelidir; etik, halklar, tarihsellik, duygu ve rasyonalite kombinasyonu ile hareket edilmelidir.