CPT, Öcalan ve İmralı’daki diğer tutsaklara yönelik uygulamaların ‘tamamen değiştirilmesi’ gerektiğini kaydetti. CPT ayrıca Türkiye raporlarında işkence, keyfi uygulama ve tacizin endişe verici boyutta olduğu belirtildi
Merkezi Strazburg’da bulunan, Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi (CPT) 2017 ve 2019 yıllarında Türkiye’nin çok sayıda şehir ve kırsalına yönelik ziyaretler ve incelemelere dair raporları yayınladı. CPT 2017 ve 2019 yıllarına göre ilişkin hazırladığı raporda işkence, keyfi uygulama ve tacizin endişe verici boyutta olduğu kaydedildi.
CPT, ayrıca 2019 raporuna göre İmralı’daki PKK lideri Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklarla da görüştü. Raporda İmralı cezaevine ilişkin, tutsaklara uygulanan cezaevi sisteminde, 2016’daki benzer bir ziyaretten bu yana herhangi bir “iyileşme” olmadığı kaydedildi.
CPT, Öcalan ve diğer üç tutsağın halen haftada ancak altı saat bir araya gelebilmelerine izin verildiğini belirtti. Bunun yanısıra iki kişi olarak bir araya gelme süresinin, haftada üç saat olduğu kaydedildi. Buna karşın günlük açık hava egzersizleri sırasında bir araya gelmenin yasak olarak kalmaya devam ettiği vurgulandı.
Avukat görüşü de yok
CPT değerlendirmesinde, “Sonuç olarak tüm tutuklular, çoğu zaman tecride tabi tutuluyorlar” dedi. Bu tecrit durumunun haftada 168 saatten 159’unu kapsadığı belirtildi. CPT, son yıllarda Öcalan ile aile ziyaretlerinin neredeyse hiç mümkün olmadığını ifade ederken, avukatların görüşme taleplerinin de 2019’dan beri reddedildiğini hatırlattı.
Temel insan hakları
CPT, “İlgili tutsaklara ilişkin güvenlik koşulları ile temel insan hakları arasında bir denge oluşturulmalı” derken, düzenli aile ve avukat ziyaretlerinin olduğu “kalıcı bir sistem” oluşturulması çağrısında bulundu. CPT, İmralı’daki tutsaklara uygulanan tutukluluk rejiminin “tamamen değiştirilmesi” gerektiğini kaydetti.
Cezaevleri raporu
CPT’nin 2017, ve 2019 yıllarına ilişkin hazırladığı Türkiye raporlarında ise, işkence, keyfi uygulama ve tacizin endişe verici boyutta olduğu kaydedildi.
Türkiye’nin bu raporlara yönelik hazırladığı cevap metinlerini de dahil eden Komite, önemli sayıda keyfi uygulama, kötü muamele, sağlıksız koşullar, işkence ve taciz şikayetlerinin devam ettiğini belirtiyor. Her iki raporda da bu yönde iddialar kişi, olay ve mekanlara ilişkin detaylarla örneklendiriliyor.
Türkiye’ye başlıca şu tespitler ve çağrılarda bulunuluyor:
* İnsanların aşırı kalabalık hücrelerde bir arada tutulması uygulaması son bulmalı. Hapishaneler genel olarak aşırı kalabalık durumda.
* Hapiste bulunan insanların açık havada egzersiz yapması için yeterli alt yapı ve alan yok.
* Birkaç istisna dışında gözaltı nezarethanelerinde doğal ışık ve temiz hava alan oda neredeyse hiç yok.
* Nezarethanelerde geceyi geçirenlere üzerinde yatacak bir sünger veya üstü örtmek için bir battaniye verilmiyor olması bir başka olumsuz unsur olarak not edildi. Bunun yanı sıra gözaltında tutulan çok sayıda insandan alınan ifadeye göre bu süre zarfında verilen içme suyu, yiyecekler ve kişisel temizlik araçları da yetersiz.
* Yeterli doktor, hemşire ve psikiyatri desteği mevcut değil.
* Emniyet güçleri ve hapishane görevlileri orantısız güç kullanmamak konusunda eğitimlere tabi tutulmalı.
* Kötü muamele yaşandığına yönelik verilen ifade ve bazı raporlarda polis gözetimi altında olan kişiye bazen kelepçeli dahi olsa tokat, tekme ve yumruk atıldığı anlaşılıyor. Güç kullanılarak gözaltına veya kontrol altına alındığı andan itibaren bir kişi artık herhangi bir darbeye maruz kalmamalı.
*Türk yetkililer gözaltına alınan kişilerin avukatlarıyla özel görüşme yapabilme hakkını, yasal adımlar da dahil olmak üzere gerekli her yöntem ile garanti altına almalı. Avukatlarının profesyonel yeterliliğinden şüphe duyan kişilere yeni bir avukat atanması noktasında engel çıkarılmamalı.
*Türk yetkililer gözaltına alınan kişilere yönelik olarak emniyet güçlerinin sözlü saldırı ve tehditlerine engel olacak şekilde caydırıcı adımlar atmalı. Örneğin, gözaltına alınan kişi polis tarafından darp edildiğini ve bu sağlık muayenesi sırasında bunu belirtmemesi için baskı uygulandığını rapor ediyorsa bu durumun doğru olduğunun anlaşılması halinde söz konusu emniyet görevlisi mutlaka gerekli şekilde cezalandırılmalı.
*Gözaltı işleminden karakola kadar geçen süredeki transfer sırasında da hakaret, tehdit ve fiziksel şiddetin devam ettiği anlaşılıyor. Bu şiddete dair muayene kayıtları da bulunuyor. Her ne kadar 2017’ye kıyasla 2019’da yapılan incelemelerde kötü muamele sayısında azalma yaşandığı tespit edilmiş olsa da, bu yönde yapılan şikayetlerin ve suçlamaların sayısı hala endişe verici boyutta.
*Güvenlik personeli kesinlikle sağlık muayeneleri sırasında odada bulunmamalı. Bu konuda gerekli önlemler alınmalı.
*Her ne kadar ziyaret edilen yerlerdeki nezarethanelerin durumu iyi ve temiz olarak görülse de temel bazı yapısal eksiklikler nedeniyle buralarda tutulma süresi birkaç günü geçmemeli.
*Komite, Türk yetkililere iddia olunan suç ne olursa olsun polis ve jandarma gözaltı sürelerinin en fazla 4 gün olması konusundaki çağrısını yineler.
Türkiye’nin cevabı
Türkiye her iki rapora yönelik, biri 30, biri 60 civarı ve biri de 7 sayfadan oluşan yazılı cevaplar verdi. Cevaplarda verilen tablolara göre 2019 yılında Türkiye’de sadece 3 işkence, 36 kötü muamele toplam 39 adet şikayet gerçekleşti. Bunlardan 25’înin ‘gerçek dışı’ şikayetler olduğu anlaşılırken hakkında soruşturma devam edenlerin sayısı 12 ve tamamlanan soruşturma sayısı ise 2 oldu.
Hükümetin aktardığı verilere göre 2018’de toplam şikayet sayısı 18, 2017’de de 14’tü. Her iki yılda da şikayetlerin yarısından fazlasının ‘gerçek dışı’ olduğu kararı verildi.
Kaynak. ANF – ETHA