CHP kongresini yaptı. Parti içinde farklı eğilimlerin var olduğu görüldü. Türkiye toplumunda ve CHP tabanında AKP-MHP iktidarına karşı demokratik tutum takınılması konusunda güçlü bir eğilim var. Türkiye’nin demokratikleşmesini isteyenler CHP’nin politikasını eleştiriyor, demokratik bir programa zorluyor. Ancak demokratik bir programın en temel maddesi Kürt sorununun çözümü olacağından buna cesaret etme zayıf. Hatta CHP içinde ve dışında CHP’nin Kürt sorununun çözümü konusunda tutarlı bir adım atmasını engelleyen çevreler var. Bu nedenle İlhan Cihaner bu konuda CHP yönetimini ciddi biçimde eleştirdi. Eleştirileri de temel konularaydı. CHP’nin başta Kürt sorunu olmak üzere temel konularda gerçekten de ciddi eleştirilere ihtiyacı var. Eleştiriler temelinde CHP siyasi çizgisinde düzeltmeler yapmazsa gerçek bir demokratik parti haline gelemez. Müzmin muhalif olmaya devam eder. AKP-MHP iktidarının özel ve psikolojik harekatları da düşünülürse önemli adımlar atmadan CHP’nin bu eşiği aşması zordur.
Ancak Kılıçdaroğlu kongreden sonra bir çıkış yaptı. 40 yıldır bu sorun çözülmüyor, biz iktidara geldiğimizde bu sorunu çözeceğiz, dedi. AKP’nin ilk iktidara geldiği dönemdekine benzer, hatta ondan daha ileri bir söylem ortaya koydu. Kuşkusuz CHP eskiden şöyleydi, denilerek bu söylemi ve iddiası küçümsenemez. AKP-MHP iktidarının Kürt’e ait kök kazıma harekatı yürüttüğü bir dönemde Kürt sorunu vardır ve biz çözeceğiz, demesi önemlidir. Bu tür söylemleri teşvik etmek ve daha da ilerletilmesini sağlamak gerekir. Ancak sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş! Tayyip Erdoğan da bir zamanlar Kürt sorunu vardır; bu benim de sorunumdur, demişti. Daha önceleri Süleyman Demirel’in Kürt realitesini tanıyoruz, dediğini biliyoruz. Realiteyi tanımak onun doğal sonuçlarını da kabul etmek demektir. Yani Kürt sorunu söz konusu olduğunda kimliğini, dilini ve kültürünü tanımaktır. Bunları anayasa ve yasalarla güvenceye almaktır. Önce Kürt sorunu vardır, diyen Tayyip Erdoğan şimdi böyle bir sorun yoktur, diyor. Tek tek, diyerek Kürt’ün soykırımını hedefleyen tüm ideolojik, siyasi, askeri ve her türlü politikayı çok boyutlu devreye koymuş bulunuyor. Öyle ki sadece Türkiye içindeki değil, dışındaki Kürt oluşumlarını da ezmek istiyor. Çünkü emsal olmasından korkuyor.
Tayyip Erdoğan ve AKP deneyimi tüm Kürtler ve demokrasi güçleri açısından hem bu söylemin istikrarlı ve tutarlı olması beklenecek, hem de bu konuyla ilgili tutum ve pratiklere bakılacak. Örneğin yarın AKP-MHP iktidarı Rojava’ya saldırdığında İlhan Cihaner’in dediği gibi CHP’nin tutumuna bakılacak. Zaten AKP-MHP iktidarı şovenizmi şahlandırıp beka, diyerek sürekli CHP’yi politikalarının meşruiyetini sağlayan bir güç olarak kullanmıştır. Şimdiye kadar AKP-MHP politikalarının meşruiyet aracı CHP olmuştur. Sadece AKP-MHP’nin argümanları yürüttükleri politikaya meşruiyet kazandırmaz ve sürdürülemez. Bu açıdan her zaman CHP’yi AKP-MHP politikalarının meşruiyet sağlayıcısı haline getirmişler.
M. Ali Erbil’in de oyunculuk yaptığı bir dizi vardı. O dizide farklı söylem ve duruş ortaya çıktığında hemen istiklal marşı söyler ve herkesi hizaya sokar, düşünce ve tutum farklılığı da ortadan kalkardı. AKP-MHP yıllardır CHP’ye karşı bu yöntemi uyguladı. Umarız artık cesaret edilerek bu yöntemlere karşı çıkılır.
CHP’nin Kürt sorunu vardır, biz çözeceğiz, demesi çok önemlidir. Kuşkusuz CHP’yi bu duruma getiren Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin mücadelesidir. Öte yandan CHP, Kürtlerin oylarının anahtar haline geldiğini görmüştür. 31 Mart ve 23 Haziran yerel seçimlerinde Türkiye’deki siyasi ortamı nasıl değiştirdiğini herkes gördü. CHP zihniyet değişiminden çok politik nedenlerle bu söylem içine girdi. Kürt sorunuyla ilgili yeni söylemin pratik politika haline gelmesi için zihniyette de bazı değişimler gerekmektedir. Eğer samimilerse o zaman bu söylemin gerektirdiği zihniyet değişimi içine de girilir.
CHP’yi bu noktaya HDP ve demokrasi güçleri getirdi. Bu açıdan HDP 3. çizgi olarak varlığını korumalı ve daha da güçlendirmelidir. CHP’nin bu söylemi ancak HDP güçlü olduğunda ve en geniş demokratik çevreyi etrafında topladığında pratik anlam bulabilir. Bu açıdan CHP’nin bu söylemi HDP’nin radikal demokratik çizgisinde gevşeme yaratmamalı ve CHP’nin yedeğine düşen ve eklentisi haline gelen bir duruma düşülmemelidir. Aksine AKP ve CHP’nin içinde olduğu ittifaklardan ayrı güçlü bir demokrasi ittifakı gerçekleştirmelidir. Eğer bu gerçekleştirilirse dışındaki demokratik eğilimleri hem daha fazla etkiler, hem de AKP-MHP iktidarı karşısındaki tüm siyasi güçlerin de daha etkili hale gelmesini sağlar. Bu açıdan AKP-MHP faşizmi karşısında demokrasi isteyen tüm güçlerin kazanabilmesi için HDP’nin güçlenmesi ve gelişmesi olmazsa olmaz kabilindedir.
HDP bu bilinç ve duruşla hareket ederse Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorunu ve Alevilerin sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin temel siyasi sorunlarının çözülmesi imkan dahiline girer. Demokrasi güçleri CHP’nin söylemini önemsemeli, ama esas olarak kendi ittifakları ve güçlerinin Türkiye’nin geleceğini belirleyeceğini bilmelidir.