Yeni bir şey değil bu. Türkiye yıllardır, savaş ekonomisi ile yürüyor. İki türlü yürüyen bir ekonomi bu esas olarak. Önceleri daha çok akbaba gibi davranıyordu. Çevresindeki savaşların yıkımından çıkan, kalan, kaçırılan ne varsa, sofrasındaki talana katıyordu. Irak’ta doğrudan dahil olma hevesi kursakta kalmasına rağmen geriye kendisine ne kaldıysa onu, büyük bir keyifle sömürdü. Savaşla yıkılan, iyi kötü komşu ülke ekonomisinden geride kalan ne varsa, oradaki halkların kursağından çok, akbabanın boğazındaydı. Ne koparabilirse, ne kalmışsa işte…
– Bu benzetme nedeniyle akbaba kuşlarından özür dileyerek-
Bu akbaba hali, sadece fiili ve doğrudan müdahalelerle de olmadı. Ambargo uygulanan İran’ın, akbaba komşusu, bazen timsah gözyaşları içinde, bu ambargodan sızlansa da telaşlı bir sevinç içerisinde yedikçe yedi, bu ambargo kârını. Devlet bankasının bile ABD’de yargılanıp, hüküm yediği, bu kârlı iş, yıllarca akbabayı besledi. Başından tırnak aralarına kadar herkesin, günahı kadar yararlandığı bu savaş ekonomisi, hâlâ devam ediyor, artık doyuramasa da akbabayı…
Suriye’deki savaşa önce, sözde gizlice, sonra açıkça ve mehter marşlarıyla dahil olduğunda yine aç bir çocuk gibi besliyordu savaş ekonomisini. Bu yanlış anlaşılmasın, bu beslenme diyetinde esas amaç, Türkiye’nin ekonomisi değil, paydaşların mutlu olması halidir. Yani genel sayılara göre ekonomi büyümeyebilir hatta çöküş alarmları bile verebilir ama esas ölçü, onların ne kadar kanlı et parçasını yutabilmeleridir.
– ‘Onlar’ burada biraz daha değişime uğramış akbabadır. Gözleri daha aç, beslenmesi daha güç, her parçaya daha muhtaç ve kendini canlı parçadan da koparabileceği kanaati ile bin atlı gibi şen…
Bu, aşk ile Libyalara kadar uzanan ekonominin, yatırım kolu, her parça kopardığında bunun verdiği ağırlıkla, daha da çukura yuvarlansa da buna çok ehemmiyet vermez. Çünkü ‘savaş ekonomisi’ payı arttıkça artıyordur.
– ‘Aşk’ kelimesini kullandığım için çok çok özür diyerek-
Savaş ekonomisinin yeni başlayan diyebileceğimiz diğer tarafı ise savaş araçlarını da hızla ve daha önemlisi, çok kârla üretmeye başlamalıdır. İHA’lar, tanklar ve öldürmek için ne işe yarıyorsa işte ve de taşeron olarak ne üretilebiliyorsa nihayetinde Bursa’nın, Konya’nın yan sanayisinde, bu daha da besliyor savaş ekonomisi ağalarını. Mutlaka savaş olması da gerekmiyor, varmış ya da olacakmış gibi olması da yeterli…
Söz konusu savaş ekonomisi ise gerisi teferruat zaten…