“Ben ömrümce muhalif yaşadım / Devletçe de menfi bir TİP sayıldım / Onun için kan grubum / RH NEGATİF”
***
Bir ustayı anma diyelim: Böyle bir Ağustos sıcağında kaybettiğimiz bir şairin, yukardaki dizelerin sahibi Can Yücel’in dizelerine sığınalım istedim bu yazıda.
Hep menfi sayılmış, ömrü boyunca düzenle kan alıp vermemiş. Yaşamı boyunca gerçek bir muhallif duruş sergilemiş. Ne resmiyete ne de resmi ideolojiye hiç yüz vermemiş bir şair Can Yücel.
O, sanatı ve şiiri, “Kişinin dış baskıların hışmı karşısında kendi özünü hırpalattırmamak için, hatta yitirmemek için kullandığı bir savunma mekanizması, baskının, acının üstüne gidiş” olarak nitelendirir.
Düzene ve sisteme karşı racon kesen bir öfkeli, insana karşı sevgi doluydu. Aşmıştı o duvarı: “bir gece sevgi duvarını aştık / düştüğüm yer öyle açık seçik ki / başucumda bir sen varsın bir de evren / saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi / yalnızlığım benim çoğul türkülerim / ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi”.
***
Almanca, İngilizce ve Fransızcayı anadili gibi okur, yazar ve konuşurdu. Bir süre BBC’de çalışan Can Yücel o günleri şöyle anlatıyor:
“Güler’le evlendikten sonra BBC sınavlarına girdim, mesleğimle ilgisi var mı,yok mu uzaktan var tabii.. Spiker olarak çalıştım, çeviri yapıp, bülten hazırlıyorduk. Yavaş yavaş sıkıntı bastı, her gün aynı şey! Git oraya, haberleri tercüme et, proğram yap, hep aynı. Niyetim yoktu ilelebed orada kalmaya… Allah’tan Nazım’ın sayesinde kovuldum. Nazım’ın öldüğü gün program yapmadık, unuttuk programı. Boykot yaptım diye kovuldum. Bir iyiliği daha dokundu Nazım’ın böylece.
***
Türkiye’de ötekileştirilmiş farklı kimlik ve kültürlere de kayıtsız değildir.1975 te Lice’deki deprem sonrasında devlet paradigmasına kafa tutarcasına bir halkın öz kimliğine göndermelerde bulunur dizelerinde: “Lice de deprem, arkasından kar / Lice halkı tir tir titreyip kendine geldi / Ne mutlu tir tir titreyene!”
Musa Anter katledildiğinde de “Musa Beğ İçin” adını taşıyan bir şiir adamıştı:
“Musa Anter çağımızda / Yeni bir Selahaddin-i Eyubi’ydi / Onun ipek kesen kılıcı varsa / Musa Beğin Türkçesi / Ve de o güzelim Kırmancası vardı / Herkesin yaya gittiği yerde / O filinta bacaklarıyla koşardı / Musa Peygamberin Kızıldeniz’in dalgaları arasından nasıl ulaştıysa / O da kardaşlıkla dünya kardaşlığıyla ulaştı karşı kıyıya”.
***
Lorca, Shakespeare, Brecht, Eluard gibi ünlü yazar ve şairlerden çeviriler yaptı…Şiirlerinde olduğu gibi çeviride de kendine özgü. Mizahla lirizmin özgün bir bileşkesi…
İşçilik, sadece şiir işçiliğinde değil dünya görüşünde de her dem duyumsatır kendini… 12 Mart döneminde Che Guevara’nın ‘Gerilla Harbi’ve ‘İnsan ve Sosyalizm’ kitaplarının çevirisi nedeniyle 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1974 affıyla özgürlüğüne kavuştu.
Ona göre komünizmin yok edemeyeceği tek sınıf akşamcı sınıfıydı.
Şiirin şairiyle, kişiliğiyle bu denli örtüştüğü şair sayısı çok azdır. Yazdığı gibi yaşadı, yaşadığı gibi yazdı… Dervişane, asi ve şarabî. Küfürbaz ama şiirsel…
“Beni Datça’ya gömün / Şu deniz gören mezarlığın orda” demişti. Vasiyeti üzerine Datça’da yatıyor şimdi. Selam olsun. ‘Can’-ı gönülden.